Ana Sayfa > Lütfi BERGEN (Page 3)

Kentleşme, Ulus-Devlet ve Sekülerizm

Modern dünyada Müslümanların merkezi yönetimlere olan muarız tutumlarının politik bir temelde yürütüldüğü söylenebilir. Bu o kadar tabii bir tavır haline getirilmiştir ki Müslümanlar sıklıkla ulus- devlet yapılanmasından dem vurmakta ve din dışılığı “ırkçı devlet” fikrinin çocuğu gibi okumaktadırlar. Geçmiş yıllarda bu tür okumanın neticesi Müslümanlar devlet fikrini eleştirdiler ve delil

Tamamını Oku

Kapitalizmi Emziren Kadın

Birinci Dünya Savaşı’nda kadın birçok ülkede çalışma hayatına girdi. Erkek emeğinden boşalan yerleri dolduran kadınların cinsiyetle ilgili kimlikleri değiştirdiği söylenebilir. Erkekler geri döndüklerinde kadınların evlerine dönmeleri istendi. Savaştan sonra kadınlar evlerine ya da ev hizmetçiliğine dönmeyi reddettiler ise de 1929 yılı dünya ekonomik bunalımında yüksek işsizlik oranları nedeniyle hükümetler kadınları

Tamamını Oku

Âdem Aleyhisselam’ın Bilgisi

“Modern” denilen bilgi faaliyeti, tarihsel manada sanayi toplumlarının evrilimini kapsıyorsa da o, eski tarihin pek çok döneminde örneklerine rastlanan bir dünyevileşme. Dünyevileşmede bir de modern dışı kurgudan bahsetmeliyiz: Asketik iktidar/ ters judeoizm. Buna çilecilik, zahidanelik üzerinden dünyevileşme de diyebiliriz. Kendisindeki derunî bilgi ile işten, emekten koparak insanların kurtarıcılığına yönelen gnostikler

Tamamını Oku

Anadolu’nun Üç Kurucusu

Türkiye’ye ait bir siyaset tarzı var ki, Anadolu’nun bin yıllık tarihini o kurmuştur. Müslümanlar, Allah Resulü (asv)’nün vefatından sonra bütün ümmeti idare eden fazıl yöneticiler aradılar. Bu konuda Hz. Ali (ra) ile Hz. Muviye çatıştı.  Müslüman toplum da şu soruyla baş başa kaldı: Hz. Ali (ra) önderliğindeki kanaat toplumu mu;

Tamamını Oku

Garplılaşmanın Neresindeyiz?

Mümtaz Turhan, “Garplılaşmanın Neresindeyiz” başlıklı kitabında Cumhuriyet modernleşmesini iki temelden eleştirmişti: 1) Modernleşmeyi tepeden aşağı, “zorla kültür değişimi” zihniyetiyle gündeme getirdik, 2) Anadolu’da yaşayan “bize ait”  insan unsurunu göz ardı ettik. Turhan’a göre, “bizim insanımız”ın mesleki ve teknik bilgisi geliştirilmeden harekete geçildi. Halkın -ki çoğu tarım kökenlidir- dünya görüşünü, zihniyetini, bilimsel

Tamamını Oku

Bal: Manevi Gerçeklik

Semih Kaplanoğlu’nun “Bal” filmini farklı bir perspektiften de ele almak mümkün. Bu filmi bir üçlemenin sonuncusu değil de başlı başına bir hikaye şeklinde kavrıyorum. Dolayısıyla henüz üçlemeyi seyr etmeyenler için de BAL’dan başlamak imtiyaz sağlıyor.  Kur’an’a göre Hz. Yakûb, Hz. İbrahim (as)’in İshak’tan olma torunudur: “Biz ona (İbrahîm’e) İshâk’ı ve İshâk’ın

Tamamını Oku

Karşılıklı Üstünlükler

İnsan ve çevre şöyle bir ilişki içindedir: a) İnsan doğanın içindedir, bütüncül bir parçasıdır, onunla parçalanamaz temas halindedir, b) Doğa, insan sayesinde değerlidir; insanla yönetildiği takdirde, güzel, iyi, doğru gibi etik ve estetik anlamlar yüklenir, c) Hayat, insanî olana yaraşır ve doğaya uygun gıda ve eşyaların üretilmesi ile sürdürülebilir. İslam

Tamamını Oku

Eylemden Söyleme: İki İslamcılık

İslamcılık akımı Müslümanlar arasında değerlendirilirken bir taraf, bu akımın “yerli” olmadığı yargısını ileri sürüyor; diğer taraf, yerliliğin “millilik” haline dönüştürüldüğünü, dolayısıyla sağcı/ ulusalcı/ mezhepçi/ gelenekçi telakkilerden sıyrılıp İslam’ın bağımsız ve yeterli üst kimliğine istinad etmesi gerektiğini savunuyor. Önümüzdeki dönemde, “yerli bir İslami düşünüş”[1] ile “tevhidi şuura sahip, dindar, aksiyoncu, ümmetçi

Tamamını Oku

Marx ve İslam

Türkiye’de ve dünyada solun anlam yitirmesine uğradığı, ideolojik içeriğini kaybettiği bir döneme girmiştik. Sol tüm dünyada kaybetmişti. Aslında sol, ideolojisini değil sınıfsal temelini kaybetmişti. Varolmak için “ezilen bir sınıf” aramakta. Ancak nasıl yapmalı, nasıl bir sınıfa yaslanmalı? Buna bir cevap bulamıyor. Marx- Engels, proleterlere güvenmekteydi: “Burjuvazinin feodalizmi yerle bir ettiği silahlar,

Tamamını Oku

İslamcılık, Devlet ve Yabancılaşma

Erol Güngör’ün kitabında [1] EK olarak yer verdiği bir risalesinde Mevdudi, İslam – Devlet ilişkileri hakkında bir yorum geliştiriyor. Bu yorum ile, Müslüman Türk Devletlerin kuruluşunu mümkün kılan İslam- Devlet ilişkileri nazariyesi farklı. Türkiye’de İslamcılar, İslam – Devlet ilişkileri hakkında teorik yaklaşımları kendi geleneklerinden çıkarmamayı tercih ettiler. Bununla II. Abdülhamit’in

Tamamını Oku

İktidarın Teknolojisi

Osmanlı’nın hukuk sistemindeki “çift” yapının sırasıyla iktisadî ve teknik yapıyı da etkilediğini teslim etmek gerekiyor. Devlet’in iktisadî seçmeleriyle halkın iktisadî hayatı arasında biri diğerini yok etmeyecek dengelerle inşa edilmiş vazifelendirmeler vardı. Bu nedenle Osmanlı Avrupa’ya giderken “tarım toplumu”na istinad eden bir “teknolojik mekanizma” olarak yapılanmakla çelişkiye düşmedi. Osmanlı’nın çağının en

Tamamını Oku

Anadolu’nun Dini ve Laikliği

Anadolu, diğer İslam ülkelerinde tatbik edilmemiş bir siyaset etme zihniyeti ve diğer Müslüman toplumlarda gelişmemiş bir İslamlaşma hareketi ile inşa edildi. İslam dünyasının hâkimiyeti Türklerin eline geçti. Türkler Anadolu’ya göçer olarak ama yerleşmek için geldiler. Şehir hayatına geçiş Doğu’dan Batı’ya doğru bir gelişme gösteriyordu. İlk Türk şehirleri İslamiyet’e ilk geçen bölgelerde

Tamamını Oku

Uygarlığın Terakkisi

Ernest Renan’ın 1883’te Sorbonne’da verdiği bir konferansta “İslam’ın terakkiye mani olduğu” iddia ettiğinden beridir müslümanca düşüncenin farklı kalemleri bu konuya değindi, bir takım cevaplar verdi. Bunlardan biri de Namık Kemal’in “Renan Müdafaanâmesi”dir. Namık Kemal, Renan’ın 1) İslamiyet zayıf bulunduğu zaman hürriyet,  kuvvetli olduğu zaman ise şiddet göstermiştir, 2) Garb’da din

Tamamını Oku

Medeniyetin Modernleşmesi

Müslümanların Batı karşısında yenildiği Osmanlı’nın tüm aydınları tarafından teslim edilmiş bir fikr-i sabitti. Said Halim Paşa (1864- 1921) da bu düşünceden hareket etti ama modernistlerden ayrı olarak medeniyet yükselişi yapabilmeyi İslam esaslarını anlama ve tatbik etmeye matuf kıldı. Paşa şöyle diyordu: “Müslüman milletler, İslam dinini kabul etmekle çok büyük ve

Tamamını Oku

Kent Adamı Bozar

Osmanlıların Avrupa karşısında toprak kayıplarına uğrayıp sonra da bünyesinden ulus- devletler çıkarması “İslam Dünyasının Yenilgisi” hükmü ile ifade ediliyor. Hükme göre Müslümanlar işte Batı’nın ilmini almadıkları için geri kaldılar, bir daha da başlarını kaldıramadılar. Bu teorinin sahipleri Müslüman toplumların tarih boyunca birbiri ardınca kurulup yıkılmış onlarca devletin siyasal çatısı altında

Tamamını Oku

Değişimin Felsefesi

Batı toplumları tarih felsefesini değişimin sürekliliği üzerine oturtuyor. Batı’da mekânlar sabit olduğu halde toplumlar ve ekonomik biçimler değişme içinde. Ancak her şeye rağmen mekânların sahibi bir sınıf yapısı vardır ki işte o da tarihsel özelliği nedeniyle “değişmezliği”, değişen şeylere nazaran sabiteyi tahkim ediyor. Batı zihniyetinde mülk sahipliği ile “şecerenin” asilliği

Tamamını Oku