Amerika’ya gitmek benim için bir inat meselesi oldu, çünkü 1998 yılında on yıllık vize almıştım ama sempozyum iptal olduğu için gidememiştim. Bu yaz YÖK bursuyla üç aylık gidecektim, nasıl olduysa benim yazı arada kaynamış, gidemedim, sonrasında tekrar yazışmalar yapıldı, bu seferde sefaret kabul aldığınız kurumun teknik eksikliği var dediler. 1992 yılında Ürdün’ün Nuveybe limanından vizeli binmiş Akabe körfezinden gemiyle Mısır’a geçmek istemiştik, ama kabul etmediler, epeyce bekletip geri göndermişlerdi, ama biz ne yaptık? Bir süre sonra tekrar vize alıp aynı yerden giriş yapmıştık Mısır’a.
Bu sefer de aynısı oldu, Houston şehrinde ipek yolu Festivali (Türk Haftası) kutlamalarına katılma daveti alınca vizeyi de aldım, seyahati de gerçekleştirdim, herhalde ipek yolu üzerine yazılar yazmamın himmeti bu? Zaten nasipse on gün sonra ipek yolunun başlangıç noktalarından birine atayurdun Kırgızistan bölgesine gideceğim. Bu Amerika’da İpek yolu şenliğine gidebilme lütfunu öyle anlıyorum.
Yola Revan Olduk
4 Ekim saat 2 Ankara ilahiyatta Kamil, Cemal ve Niyazi kardeşlerimle buluştuk, Şenal bey ve Recep abi ileyiz. 18.30 İstanbul hareket, on saat uçuş ama 22 de John F.Kennedy havalanı, zaman ve mekan izafiliği bu olsa gerek, saat farkı 7. Yanımda Erdal diye bir kardeşim vardı, on yılı aşkın Amerika’da imiş, vatandaşlık almış, Denizli bir New York arasında salınırmış. Ticaret ve sanatla uğraşıyor, en son Ustura Kemal dizisinde üç bölüm oynamış, bir İngiliz rölünü. Hoş bir sohbet oluyor yolculuk boyunca, emalini ve telefon numarasını veriyor, projelerinden konuşuyoruz. Seçimleri soruyorum, Demokratlar yani Obama devam ederse bizim için iyi diyor. Cumhuriyetçiler hem bize hem de Dünyaya sıkıntı verir kanaatinde.
Kennedy havalanı 8 büyük terminalden oluşurmuş, ülkeler gruplandırılmış, herkesin ineceği yer belli. İndik aşağıya aman Allahım bu ne kuyruk, tam iki saatte çıktık, çünkü el ve yüz taraması yapılıyor, resim çekiliyor. Sorunsuz çıktık neticede, güzel, serin bir gece, hafif yağmurda yağmış, benim en sevdiğim hava türü yani. Taksiyle kalacağımız otele geçiyoruz adı da güzel, Sleep Inn. Hemen duş alıp yatmaya çalışıyoruz, çünkü biyolojik saat şaşırdı garibim. Sabah önce bulvarda bir dolanıyoruz, kaldığımız semt havalanına yakın, Jamaika denilen yer. Adından anlaşılacağı üzere çoğunluk zenci galiba, ama güzel hoş yer. Tek katlı evlerin bahçeleri harika, sincaplar geziyor.
Kahvaltıya geçiyoruz, iyi fena değil, bizim yiyebileceğimiz epeyce var.Saat 10 da otelin ücretsiz otobüsü ile havalanına geçiyoruz bu arada liberal bir Yahudi olduğunu söyleyen bir genç ile ayaküstü sohbet ediyoruz. Tekfiri İslam diye bir şey olmadığını, islam, islamdır ve her türlü yorumu olabileceğini, benzer tutum ve davranışların Yahudi ve Hristiyan öğretilerde olduğunu söylüyoruz. 5 nolu terminale geldiğimizde valizlerimizi indirmeye yardım ediyor ve salam brothers diyorJ
Houston yolcuları arasında eski başkanlarımızdan Yıldırım Akbulut bey ve Turgut Özal üniversitesi mütevelli heyeti üyelerinden Galip Demirel bey var, o da rahmetlinin önemli bürokratlarındandı. Bu nedenle olsa gerek Daimi Temsilciliğimizden bizleri uğurlayanlar oldu. Uçağa geçene kadar refakat etti. 11.40 havalandık, 3. 20 dakika denildi ama indiğimizde 14 geçiyordu böylece Türkiye ile aramıza bir saat farkı daha girdi.
Houston ve Rahmetli Özal
Bu günlerde Türkiye’nin önünü, ufkunu açan rahmetlinin zehirlenip zehirlenmediğini tartışılıyor ya, burada amaliyat olmuştu hatırlarsanız. Dünyanın tıp alanında en iyi yerlerinden birisiymiş, bir de enerj alanında. Dünyanın enerji, petrol devlerinin merkezi buradaymış. İpek yolu ve Arap Baharı üzerine gözlemler yapmaya çalışıyorum ya, mevcut kargaşaların yani enerji üretim ve arz merkezlerindeki olayların çoğunun demokrasi değil de, enerjiyi kontrol altında tutmak olduğunu söylüyorum. Şimdi daha emin oldum, yani aslında hepimiz bu ağaların mevcut refahlarını korumak çalışıyoruz, sıkıntı çekiyoruz. Neyse, sanki Antalya havası sıcak ve nemli. Karşılayanlar kısmında Turgut Özal levhasını görünce, amma tevafuk dedik, onlar mütevelli heyetini bekliyorlardı ama zihinlerimiz hep rahmetlideydi. Allah mekanı cennet eylesin, bu ülkenin bu milletin önünü açtı, mevlam da onu rahmetiyle kuşatmıştır, öyle olmuştur ki, bedeni önemli oranda korunmuş, tahnit sebebiyle diyorlar ama bizim milletimiz bunun manevi boyutları olduğunu düşünür her daim.
Houston da Çorumluyu karşılayan Çorumlu
Evet öyle, Cengizhan kardeşimiz bizim rehberimiz. Mecitözülü, ODTÜ petrol mühendisliğini bitirip, master yapmış, doktora için buralara gelmiş, ama şimdi en önemli petrol devlerinden birinde çalışıyor. Her yaz gelirmiş Çorum’a yahu burada mı buldunuz birbirinizi dedi arkadaşlar. Ellahım siz daha bizleri, Çorumluları tanıyamadınız dedim, dikkat edin dedim. Yolda öğrendim birinci ağızdan, dünyada günde tüketilen yüz milyon varil petrolün yüzde yirmisini, benzinin ise yüzde kırkını, elektriğin yüzde otuz beşini sadece ABD’nin tükettiğini öğrendim. Arabaları, yolları görünce, ortalama Türkiye kadar, nüfus 25. Milyon, adam başı bir araba varmış . Zaten neredeyse toplu taşıma yok gibi bir şeymiş, o zaman niçin enerji nerede ABD orada daha iyi anladım. Evet hepimiz biri için çalışıyoruz!
Hemşehrim ortalama 2.500 dolar ile geçinilebileceğini, ama bu bölgelerin daha hesaplı olduğunu söyledi. Akşam tv görmüştüm, işsizlik oranı 7.8 imiş, önümüzdeki yıl büyüme hızı yüzde iki olacakmış, bu da resesyon durgunluk ve tehlike demekmiş. Yani öyle gözüküyor ki büyük devlet sorun yaşarsa kendisiyle birlikte birçoğumuzu çeker çalkantının içine derken havalanında gördüğüm Obama’ya nazi bıyığı takmış resmi söyledim. Yeni bir dünya savaşı için Obama’ya hayır diyordu. Valizi beklemedim, nasıl olsa bizim arkadaşlar orada diye, gittim çat pat konuşmaya başladım. Türkiyeli olduğumu söyleyince, sizi suriye ile savaşa sokacak bu adamlar, dikkat edin dedi, valla biz ediyoruz da, işte ne deyim, ip kimin elinde belli değil, diyemedim tabiki. Hadi gidiyoruz diye seslenince adam dur yahu yardım et diye makbuz uzattı, yetişmem lazım arkadaşlara diye sıvıştım oradan. Yahu mu dedi, diye de sormayın artık canım!
New American College
Yeni kurulmuş 3 yıllık bir üniversitemiz. Şimdilik 408 öğrencisi var üç bölümde okuyor 30 milletten gençler. Öğretim üyelerinin çoğu buradan doktoralı, dile eğitimi tamamen Amerikalı. Yaz kursları da açılıyormuş. Genel olarak öğretim 7.800 dolar ama yurt yeme içme ve harçlık olarak 15.000 dolar yetebilirmiş. Yurtlar bildiğiniz gibi tertemiz. Akreditasyonlar tamam gibi yani burada kar amacı gütmeyen üniversitelerden birisi burası ve önümüzdeki yıl için ilk mezunu verecekmiş. College ibaresinden üniversite ibaresini kullanmaya geçecekmiş nasipse. Burada fazla duramıyoruz çünkü bir devralınmış bir kanser araştırma merkezi varmış, oraya gideceğiz. Bilkent genetik mezunu iki genç burada doktoralarını bitirmiş, labarotuvar hakkında ayrıntılı bilgi veriyor bizlere. Teknik bilgiler bunlar, benim için önemli olan Bilkent genetik mezunu iki genç kardeşimi burada doktora yapıp, projeler geliştirmesi, şimdi beş kişi olmuşlar, çalışmalarında mevlam zihin açıklığı versin.
Üniversitelere kabul için lise sırasına bir seri sınav olurmuş, ortaokul başarı puanı ve sosyal etkinlik, spor veya diğer özel yeteneklere göre alınırmış, başarılı olanlara burs verilirmiş. Türkiyeden gelenler önce iki yıllık meslek okulları gibi yerlere kayıt olur sonra üniversitelere geçebilirmiş, ama hepsi ücretli tabii. Rice üniversitesi Amerika’da dereceye girenlerdenmiş.
Teksas eyaletinde iki bayrak var, hem kendilerinin de genel bayrak, niye diye sorduğumda, burası biraz farklı, yani enerji merkezi, ABD besleyen üç önemli vilayetten biri, dolayısıyla fazla da iplemiyorlar merkezi gerekirse ayrılırız diyenler bile varmış. Diğeri ekeonomi merkezi New York, 3. İse California imiş. Bazı eyaletleri tabiri caizse adamdan bile saymazlarmış.
Yollar beton, tamamı öyle, çok sıcak ve muson yağmurları çok, bu dayanıyor diyorlar. Şimdi bunları yapmaya bütçeleri bile yetmezmiş. Köprüler 4-5 kat, trafik sürekli akıyor. Araba fiyatları oldukça hesaplıymış, hele birkaç yıllık kullanılmış alırsanız çok daha hesaplı imiş. Arkadaşımız Camry’nin üst modelini almış, 32.000 km, 3.500 motor, 3 yıllık araba, 17. Bin dolar. Sıfırı iki katı, üstelik on bin peşin vermiş kalanı 350 dolar taklitle, iyi mi? Benzin fiyatlarını hiç sormayın, nasıl sormam, 6 silindir araba kullanıyor, gaz da yok bu ülkede? Bir galon 3.7 dolar, aman hesapı karıştırmayım, yani bir dolara geliyor litresi, hemşehrim on yıl önce gelmiş, o zaman bir galonu 95 centmiş, yani epey pahalanmış burada. Ee gel de Türkiye’yi gör demedim, zaten her yaz geliyor. Peki dizel niye pahalı azıcık dediğimde, zaten fazla dizel yokmuş burada, yani teknik bir şey söyledi ama yani saat farkı uçuşlar derken anlamadım, not da alamadım. Aman benim anladığım, hepimiz neredeyse bütün dünya biri (bunun ismini siz koyun artık, Rusya mı, ABD mi, AB mi?) için çalışıyor, bu gerçek!
Buradaki arkadaşların kanaati de Obama lehine olması yönünde. 8-9 puan öndeydi, geçen ki ilk müzakerede epey durgundu, şimdi 6 puana düştü aradaki fark dediler. İki tane daha olacakmış ve halkı etkilemek için önemliymiş. Fox tv sıkı cumhuriyetçiymiş, 2001 bu yana provakasyonlar yaparmış. Sahi bizde hangi kanalı almıştı Murdoch ekibi!
Artık ikindiye oldu, mola verdiğimiz binayı görünce herkesin yüzünde güller açtı, çünkü karşımızda bir konak vardı ve üzerinde Turquoise Center yazıyordu, üç katlı bir bina. (bununla ilgili bilgiyi ayrıntılı bir sonraki yazıda) zaten çocukken Murat Sertoğlu’nun seri yazılarını okurdum, yani ben arkası yarın ya da sonraki bölümü bekleyin, ifadesine alışığımJ
İTALYAN LOKANTASI
Akşam yemeğine bir İtalyan lokantasına geçiyoruz. Balık sparişlerini veriyoruz levrek ve somon, birer parça alacağız ikisinden de. Beklerken bir somon getirdiler, üstünde zeytinyağı sürülmüş, o kadar mı lezzetli ekmek olur, yoksa acıktığımızdan mı diyeceğim ama bir gün önce gelen ve günü düzenli geçiren arkadaşlar da çok beğendiler. Zeytinyağına banarak yiyoruz, sanki zahter tadı var, akdeniz kültürü ya ondan belki benzetmem. Balıklar yanına salata ve şehriyeden yapıldığı belli olan hoş bir salata türü daha geldi. Bir de yumurta normal ve sarı domatesten yapılmış pizza ortaya geldi. Aslında makarna yemeklazım ama işte, şu domuz yağı meselesi bozuyor herşeyi. Lokanta kalabalık, hemen girişte bekliyor insanlar sırasını.
05.10.12. Houston. Texas
Prof. Dr. Mevlüt Uyanık
– Haber Lotus –
HLotus