Türkiye’de mecburi askerlik problemi değişen onca şeye rağmen hala mesele olarak yerini korumaya devam ediyor. Hükümetlerin bu anlamdaki iktidarsızlığı AKP hükümetinin son dönemlerinde ortadan kalkmış gibi görünüyor. Yani askerlik konusunda karar merci olma konusunda AKP hükümeti neredeyse özellikle bu konuda iktidarı rakipsiz olarak elinde tutan ordu karşısında muktedir duruma gelmiş durumda. Fakat bu muktedirliğinin göstergesi olarak ısrarla bedelli askerlik üzerinde durmasına rağmen istediğini gerçekleştiremedi. Bunun karşılığında seçimlere yaklaşmışken başka bir adım atarak özellikle polislerin uzun zamandır beklenti içerisinde olduğu askerlik düzenlemesiyle ilgili esasında sağlam gerekçesi olmayan ama polisler nazarında etkili olabilecek ya da askerlikle yükümlü sayıca oldukça fazla olan bir meslek grubunun beklentilerini yerine getirmiş bulunuyor.
Elbette bu düzenlemenin sadece polislik mesleğiyle sınırlı kalması diğer kamu görevlileri ve halk arasında birtakım huzursuzluk veya beklentiler doğuracak. Nitekim polisin amiri pozisyonundaki mülki görevliler bu bakımdan gazete haberleriyle ses çıkarmaya çalıştıkları aşikâr. Bu sesler görünen o ki bürokrat sınıfının meslek taassubundan kaynaklanıyor. Çünkü mecburi askerlik anayasal bir zorunlulukken belirli bir meslek grubunun sadece üniforma, ateşmesli silah taşıma ve disiplin bakımından askerlerle benzerliği onları askerlikten muaf tutuyorsa burada silah taşıyan benzer işleri yapan görevlilerinde aynı muafiyetten yararlanması adalet arayışının belirtisi olsa gerek. Yani Mit memurları, Orman Muhafaza, Gümrük Muhafaza memurları, gardiyanlar, korucular, özel güvenlik görevlileri vb. mesleklerle iştigal edenler polislik mesleğin askerliğe benzerliği kadar benzerlik taşıyorlar. Belki istisna olarak özel harekât polisleri ve hatta hepsinde daha fazla korucular bunların haricinde tutulabilir.
Bu ülkede mecburi askerliğin varlığı, yokluğu, ordunun anlamı, savaş, terör ve bunlarla ilgili personel temini konusunda şimdiye kadar en köklü ve organize teşkilat olarak görülen ordu yetkilileri dışında kimsenin doğru dürüst söz söyleme hakkı olmadığı için, bu anlamda neyin ne için yapılması gerektiğini anlamak isteyenler için anlamada rehber olacak kaynaklarımız maalesef bulunmuyor. Daha doğrusu askerlik sosyolojisi kavramı Türk ordusuna yakın olan bir kavram değil. Hala mecburi askerlik ve sayıca fazla asker bulundurmanın gerekçesi doğal olarak bilinmiyor. Ordunun yayımladığı dergilerin muhtevası daha çok Atatürk’ün askerliğine ayrılıyor. Tabii olarak Türkiye’de askerlik sosyolojisini bir kenara bırakırsak ordunun tarihine dair ciddi çalışmalar da bulunmuyor. Çalışmaları tekelinde tutmuş olan Ordu dışında istisna denebilecek kadar az sivil bu konuda kafa yoruyor. Ordunun bu bakımdan yetersizliği nihayetinde kurum üzerindeki spekülasyonları artırıyor. Esasında buna cevap vermesi gereken hükümet geldiği köken itibarıyla, orduyla yaşadıkları soğuk savaşı adı konulmamış restleşmeler ve çekişmelerle sürdürerek taktik başarılarını seçimlere yansıtıyor, ama stratejik anlamda bölgesel güç olmaya heveslenirken tadili olmayan hataların sahibi olabilir. Yani bölgesel güç olma hevesi kendi ordusuyla çatışma halinde görünen bir devletin uzun vadeli hesaplarına taş koyabilir. Darbe heveslileri yine ordunun başındakilerin makuliyetiyle bertaraf edilmişken bunu sadece siyasi bir zafer olarak yorumlamak ne kadar doğrudur. Üzerinde durulması gereken “ordunun olağanüstü rolü” deyimidir. Ordunun tarihi sürece bakıldığı zaman böyle bir rolü olduğu kesin, ama bu rolün olağan hale getirilmesinin yöntemi orduyla yapılan psikolojik savaşmı olmalıdır? Veya komutanların bu savaş karşısında tabir ne kadar caiz olur bilmiyorum sivil itaatsizliğe müracaat etmesi mi olmalıdır?
Konuyu dallandırıp budaklandırmadan esas meseleyi özetlediğimiz zaman askerlik yapma konusunda madem mecburiyet var;bu vazifeyi yerine getirme konusunda birinci önceliğin polislere verilmesi en doğrusu olacaktır.Bu hizmet her erkek Türk vatandaşı için anayasal bir mecburiyetse askerlikten ayrı bir mesleği yapan polisler neden bu anayasal haktan mahrum olsunlar ki? Her Türk asker doğarsa hadi kadınları ayıralım, polisler bu doğumdan istifade edemezlerse Türklükleri konusunda bir endişe taşımayacaklar mıdır? Kırk yaşındaki bir akademisyen Tunceli’nin bir köyünde askerlik yaparken neye hizmet edecektir.Madem polisler askerlik benzeri iş yapıyorlar dolduralım sınırları asker kıyafetli polisle olsun bize profesyonel ordu. Elbette bu konuları büyüklerimiz daha iyi bilir; lütfen bize de doğru dürüst bir açıklama getirsinler.
Ahmet Gezgin
– Haber Lotus –
HLotus
adaletsizliğin kol gezdiği bu coğrafyada müslümanlar ya muhafazakar akla sığınıp militar olacak ve genel kurmayın bir neferi olacak ya da asil bir müslüman gibi davranım vicdani retçi olacak.müslümanlar neden vicdani red tartışmıyor?kemalist düzene yamanmak yerine onu protesto etmek daha yerinde olmaz mı?
Değerli sivrisinek kardeşimin tespitlerine aynen katılıyorum. Bu “asker manyaklığı”ndan da hala kurtulamadık gitti. İnsanın içinde milatarizm ve faşizm kök salmışsa, polise de askerlik ister esnafa da çocuğa da kadına da… Bu kafalarla Türkiye daha 100 yıl geri bir memleket olarak kalmaya mahkum.