Yaklaşık iki bin yıllık bir tarihi yapı ayaklarımızın altında yıllardan beri yatıp duruyor. Neresi mi? Bezirgân ovasını ikiye ayıran ve oradan Kalkan’a inen Roma’dan kalma suyolundan bahsediyorum.
Yapımında taş kullanılması ömrünün uzun olmasını sağlamış. İnşaat işini yapan müteahhit (o zaman ki ismi nedir bilemeyeceğim) malzemeden de çalmayınca bu nadir suyolu 2013 yılına kadar gelmiş… Hem de sapasağlam…
Ben Kaş’a ilk geldiğimde Andifli nedir? Diye sorduğumda Rumca “Karşıyaka” manasına gelir diyememişti kimse… Ne demişlerdi biliyor musunuz? “Taşlık Yer” manasına geliyormuş… Hani taş çok ya! Öyle bağlayıverdiler sorunun cevabına…
Bence Batı Antalya’da bütün binalar taş yapı olmalı! Hatta devlet bir kanun ile bunu zorunlu kılmalı ve teşvik etmeli. Şu sıralar binaların güçlendirilmesi, yalıtım sağlanması için bir kampanya var; ancak bu köklü ve kalıcı bir çözüm gibi gözükmüyor. Köklü ve kalıcı çözüm için en azından bundan sonra mesken yapacak olanlara belli bir oranda teşvik sağlanmalıdır. Böylece bir taşla pek çok kuş vurmuş olacaktır:
1 – Binalar sağlam ve asırlık yapılmış olacaktır.
2 – Taş binalarda ısı yalıtımı sağlandığından binaların ısıtılması ve soğutulması için harcanan enerji kaynaklarından tasarruf sağlanmış olacaktır.
3 – Deprem bölgesinde bulunan vatanımızda depreme karşı önlem alınmış olacaktır.
4 – Bir de yapılacak evler belli bir plan dâhilinde yapılırsa değmeyin keyfimize!
İki bin yıllık bu tarihi su kanalını bir şekilde turizme kazandırılmalıdır. Bu da en azından tanıtıcı bir pano hazırlanarak ve yön levhaları konularak başlanabilir…
O kadar çok ki değerlerimiz ( çok şükür) hangi birine el atmamız gerektiğini şaşırıyoruz. Artık bir yerlerden başlamanın zamanı gelmedi mi?
İlyas Torgaç
– Haber Lotus –
HLotus