Böyle bir söz söylemek, bir soru olmakla beraber, bir tarih bilgisine dayanan tahmin de olabilir. Bunun öyle kehanet olduğunu sanmayın. Çünkü kehanetin kaynağı ile bilimsel tahmininin, kestirimde bulunmanın kaynağı farklıdır. Ben de kahin olmadığıma göre, tarih bilgisine dayanarak bir tahmin üzerinde duracağım. Bu fütürizm açısından da değerlendirilebilir; ama fütürizm de zaman zaman kehanet gibi algılandığından burada bundan da bahsetmenin bir anlamı yoktur.
Türkiye’nin her yeri donuyor Haliç donsa ne olur, diyenler olacaktır. Buna benim de bir diyeceğim yok, ama Haliç’in donması, İstanbul Boğazı’na Tuna ve diğer büyük ırmaklarla buz gelmesi en azından 12 milyon insanın şahit olacağı bir durum olarak hatıralarda kalacaktır. Bizlere tarih sayfalarından ve bazı yaşlıların anılarından geldiği gibi bizden sonraya da bu bilgi gidecek, Haliç’in donduğunu dünya gözüyle görenler kendi anılarına önemli bir olay ekleyecektir. Belki birkaç film yapımcısı, belgeselci bu konuyu alelacele görüntüleyip bir senaryonun kıyısına kulağına ekleyeceklerdir. Ama dijital kayıt yapan makinelerin, cep telefonlarının çokluğu geleceğe, bugün bize geçmişten kalan görüntülerden daha fazla görüntünün kalmasını sağlayacaktır. Yürümeyi deneyenler olacak, işi ilerletip, Tanrı korusun, denize düşenler olacaktır. Belki Belediye denizde buz kıracak bir aracı hizmete sokacaktır. Denizde bunlar olurken asıl kış kıyamet karada daha fazla insanı, odsuzu, ocaksızı, nöbet tutanı, fakir fukarayı etkileyecektir.
İlginç başka şeyler de olabilir, örneğin 1929’da Boğaz’a gelen buzların üzerinde büyük at nalı izleri görülmüş ve Macar kadanalarının ayak izlerinin Tuna aracılığı ile geldiğine yorulmuş. Almanya’dan, Avusturya’dan gelen Tuna acaba gurbetçilerimizden buzlara aksetmiş bir anı da getirir mi?
Kocakarı takvimi olarak bildiğimiz sözlü gelenek takvimleri hava tahmini konusunda oldukça yetkin. Bu bilginin yazıya geçmiş hali olan Saatli Maarif Takvimi ve onun gibi diğer eski yeni birkaç takvim önemli iklim olaylarını belirtirken İstanbul’da Haliç’in donmasını da Boğaz’dan buzların geçmesini de belirtiyorlar. Tarihçiler ise daha erken zamanların olaylarını sıralarken bu konuya değiniyorlar. İlginç, doğal bir tarih aralığı var. 11 Ocak- 29 Şubat günleri tarihe geçen İstanbul kışları için dikkat çekici.
Bu günlerde çocukluğumuzda unuttuğumuz kışları görüyoruz. Acaba tarihte unuttuğumuz kışları da görecek miyiz?
Dursun Ayan
– Haber Lotus –
HLotus
hocam, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.