ALİ YAKUB CENKÇİLER
Ali Yakub Hoca aslen bir Arnavut, Karagümrük’te otururdu. Emin Saraç Hoca’yı çok severdi. Ali Yakub Hoca Nur yüzlü, sevimli, espritüel bir İnsan’dı; Prfesör Ayhan Songar gibi dostları da vardı. El-Ezher mezunuydu, İmam-ı Gazali uzmanıydı; bilhassa ‘İhya-i Ulumud-Din’ üzerine mütehassıstı. Ali Yakub Cenkçiler Mısır’a tahsil için gittiğinde Mehmet Akif Ersoy, Şeyhul-İslam Mustafa Sabri Efendi, Profesör Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Babası Yozgatlı İhsan Efendi, Hasan El-Benna, Profesör Seyyid Kutub, Profesör Muhammed Kutub, Zeyneb El-Gazzali, Profesör Abdulkadir El-Avdeh gibi Aydınlar ile yakın Dost olmuş bir Zat idi. Hasan El-Benna ile de dünür olurlardı; Seyful-İslam El-Benna’ya evlatlığı olan Kızı’nı vermişti. Ali Yakub Cenkçiler’in vefatına kadar Kadir Mısıroğlu’nun Oğlu Sünusi Mısıroğlu yardım ve hizmetinde bulundu. Ali Yakub Cenkçiler ile Emin Saraç Hoca’yı Antalya Öğrenci Yurdu’nda ağırlamaktan büyük onur duyan öğrenci arkadaşlarımız Onu omuzları üzerinde uğurladılar:) Ne kadar çok dualarına mazhar olmuştuk 🙂
Ali Yakub Hoca’nın en önemli vasfı cömertliği ve safvetiydi. Örneğin miras kalan tüm altınlarını öğrencilerine dağıtmıştı!!!.. Bir anekdotu da Kendisi anlatmıştı bana; Mısır’a tahsil için ilk gittiğinde Kahire sokaklarında cübbeli sarıklı bir koro müzik aletlerini çalarak yürüyorlar. Bunu gören Ali Yakub Cenkçiler; ‘Burası ne hoş bir memleket; bunların çalgıcıları bile Hoca!!!’ diyor gördüğü Kıpti müzisyenler karşısında:)… Ali Yakub Hoca birgün evinde el parmaklarıyla anlatarak demişti ki; ‘Azizim!!! tesbihi böyle çekmeyeceksin; tersinden çekeceksin yani para sayarak!!!’
Ali Yakub Hoca paraya değil sadece ilme önem veren Abdullah Naim Şener, Sadreddin Yüksel, Mazhar Taşkesenlioğlu, Mehmed Emin Er, Mehmet Savaş, Abdülhalim Akkul, Ali Arslan, Halil Gönenç, Ziya Habiboğlu, Mahmut Toptaş, Abdülmetin Balkanlıoğlu gibi tüm Dostlarımı da burada hayırla yadetmek isterim.
HATTAT MUSTAFA NECATUDDİN
Medine-i Münevvere’den bir Erzurum’lu Hattat Mustafa Necatuddin Hocaefendi geçti; Babul-Mecidi’de aktar dükkanı vardı. Erzurum Ribatı denilen misafirhaneye Kardeşi Hüsni Amca nezaret ederdi; Zahadiyye mahallesinde. Hattat Hoca Türkiye’deki şapka devriminden muzdarip olarak Medine-i Münevvere’ye hicret etmiş bir fakihti. Mihr Ali’yle Hattat Hoca tanıştırmıştı beni 1989 yılında. Vehhabilerle başı hoş değildi Hattat Hoca’nın. Necatuddin soyadını beni gönderdiği Mekke-i Mükerreme’deki Esseyyid Muhammed Aleviyyul-Maliki’den işitmiştim; Kardeşi Esseyyid Abbas Aleviyyul-Maliki ile Hattat Hoca’ya Baba Dostları olduğundan ayrı bir sevgileri vardı!!!. Hattat Hoca her Erzurum’lu gibi mani deryası ve espritüeldi. Medine-i Münevvere’deki Türk öğrencilerin, Hac ve Umre ziyaretçilerinin de uğrak yeriydi aktar dükkanı. Medine-i Münevvere’ye hicret etmiş olan Mustafa Acet, Enis Efendi, Şeyh Muhammed Zekeriyya, Musa Topbaş Efendi ve Ali Ulvi Kurucu’ların yaşıtlarındandı. Allah’ın cc Selamı ve Rahmeti cümlesinin üzerlerine olsun…
ŞEYH MUHAMMED ZEKERİYYA
İstanbul’dan Cidde’ye Saudia Airlines ile uçmuştum 1989 yılının Mart ayında. Uçakta Buhara’dan bir Dost ile beraber sohbet ederek geldik; Kütüb-ü Sitte Muhaddislerinden Muhammed İsmail Buhari ra ile. Malesef Uçuş Ekibi bu durumu rapor ettiğinden THY ile dönmek zorunda kaldım. Medine-i Münevvere’ye vardığımda Şeyh Muhammed Zekeriyya’ya Selamlarını iletmemi istedi Muhammed İsmail Buhari ra. Cuma namazını Bilal-i Habeşi Mesicidi’nde kıldıktan sonra Mihr Ali götürdü beni; Üstadın Evinde Özbek Buhara Pilavı ikram edildi mutad vechile. Şeyh Muhammed Zekeriyya’ya Dostu’nun Selamlarını ilettim, Elini öptüm, dualarını istedim; iki gözünden yaşlar süzüldü!!! Şeyh Muhammed Zekeriyya yaşlı Validesi sırtında, Doğu Türkistan’dan Himalaya dağlarını aşıp çölleri de geçerek binlerce kilometre yolu yaya yürüyüp Medine-i Münevvere’ye hicret ile Rasülullah’a sav iltica etmiş bir Zat idi!!!
Şeyh Muhammed Zekeriyya ile son olarak Rasülullah’ın sav Huzurlarında 2004 yılında görüştüm; yanında ‘Refik ve Enis’ Mihr Ali vardı. Mihr Ali sadece Bilal-i Habeşi Müezzini değildir. Hac esnasında Dostum ve Liderim Hazreti İbrahim as tarafından Mescid El-Hayfa’da kapıda karşılanmış, Selamlarımı iletmiş bir Zat’tır. Mihr Ali de bana Dostum Seyyid Eş-Şüheda Hamza ra ile Ashab-ı Uhud’un, Ahmed Er-Rufai Hz’nin Selamlarını getirmiştir. Mihr Ali bir balarısıdır!!!… Mihr Ali Dostlarım Halid El-Bağdadi ra, Bediüzzaman Said-i Nursi ra ile Çölemarıh’lı Müştak Baba ra gibi Kürt Evliyaları’ndandır.
Medine-i Münevvere’de Kariul-Kuran Muhammed Sıddık El-Meymeni ile de Bilal-i Habeşi Mescidi’nde Mihr Ali tanıştırmıştı beni.
Mihr Ali daima Alimlerin ders halkalarında iddiasız bir talebedir. Mihr Ali ile benzeşen iki balarısı Dostumu da burada yadetmek isterim; biri Ahmet Akın Çığman, diğeri de Mehmed Kileci’dir. Her ikisi de ‘İlim Çin’de de olsa, gidin onu alın!!!’ tavsiyesi mucibince vakıf İnsanlar’dır. Allah cc hespinden razı olsun inşaAllah… Ecmain, Amin…
ESSEYYİD MUHAMMED
Esseyyid Muhammed Aleviyyul-Maliki diye tecvidli telaffuz etmeyi öğretmişti Tahir Büyükkörükçü ra. Sadece bir tecvid meselesi değildi; hürmet, edeb dersiydi de bu. Zira Suudi Arabistan Vehhabi uleması düşmandılar ve Esseyyid Muhammed Aleviyyul-Maliki’yi ra Endonezya’ya hicrete mahkum ettiler. Esseyyid Muhammed hem Haseni hem de Hüseyni olarak Rasülullah’ın sav neslinden bir Ehli Beyt idi. Gönül İnsanıydı, cömertliğinde rakipsizdi. Dünyanın her tarafından Meşayih ziyaretine gelirdi; Kendisi de Şazeli ve Ticani Şeyhi idi. Kastamonu’lu Dostum Şeyh Şaban-ı Veli ra tarikini bu Zat’a yönlendirip bağlantıladığım için memnuniyet vesilesiyle beni yıllar önce ziyaret etmişti; henüz Ali Bardakoğlu Kayseri’de Tasavvuf asistanıydı ki Ona da bir mektup yazarak ileride Profesör sıfatıyla Diyanet İşleri Başkanı olacağını iletmemi istemişti, bildirdim.
Esseyyid Muhammed Aleviyyul-Maliki ile Kabe’de çok iftar ettik birlikte, Onu Kabe etrafında yeşil örtüsü ve elinde asasıyla tavaf ederken izlemek ne hoştu!!!
Mekke-i Mükerreme’deki Er-Rusayfa’da Esseyyid Abbas’ın okuduğu ilahiler eşliğindeki ders halkasını çok ziyaretinde bulundum. İran Kültür eski Bakanı ve Cumhurreisi de olan Ayetullah Muhammed Hatemi ile de aynı mekanda tanışmıştık.
Esseyyid Muhammed Aleviyyul-Maliki Rahmet-i Rahman’a intikal etmeden önce Mekke Ümmül-Kura Üniversitesi’nde Hadis Profesörü olarak da müderristi. Rahmetullahi aleyh…
ŞEYH ABDULLAH EL-ALEVİ
1984 yılıydı, Cezayir’li Şeyh Abdullah El-Alevi ile birlikte Nur halesi mühtedi Avrupa’lı müridlerini Beyazıt’ta Mehmet Kileci rehberliğinde yürürlerken tanıdım ve o akşam Zikir meclislerine katıldım. Ebubekir Siracuddin diğer adıyla Martin Lings’in 20. Yüzyılda Bir Veli kitabında anlattığı Philosophia Perennis Et Universalis ekolü mensuplarının Şeyhi Ahmed El-Alevi’nin Oğlu’ydu bu yaşlı Zat. Şazeli tarikatının Derkavi kolu. Cezayir El-Mustaganem’de Tekkeleri var; Bendimerad diye maruflar. Rahmetullahi aleyh…
Dr. Ömer Nasuhi Bildik
17 Mayıs 2015
– Haber Lotus –
HLotus
1989 yılında ilk kez Medine-i Münevvere’ye ulaştığımda beni esmer bir Melek karşıladı ve Hattat Mustafa Efendi’nin Babül-Mecidi’deki Aktar dükkanına kadar da bavulumu alıp taşıdı. Hattat Hoca ve yanındakiler havada gelen bavula şaşırıp sorsalar da beni Zahadiyye mahallesindeki Erzurum Ribatı Misafirhanesi’nde fakirlerin arasına kabul buyurdular. Ribat’ta oda arkadaşım Halid-i Bağdadi Hz. id; gariban, zayıf ve mazlum bir Kürt Velisi, Horasan Erenleri’nden. Ona elimdeki kitabı hediye ettim, bir de sırtımdaki hediye kabanı. O da bana Cennet’ten taze süzek peyniri ikram etti, peksimet ekmek ve meyvasuyu ile; peynir şimdi süzekten alınmı, süt kokan bir Ezine peyniri nevindedi. Halid Ağabey bana tanıştığımız, gül kokuları ikram eden ve yüzyüze Sahabi oma şerefine erdiğim Hz.Muhammed sav’i müjdeledi. Hızır as ile de Mekke-i Mükerreme’de öldürdüğü güleryüzlü çocuk, 11 yaşlarındaki Sair ile beraberken Medine-i Münevvere’de tanıştığımız Halid-i bağdadi Hz’ni teyid etti. Hızır Ağabey aslen Mardin’li bir Süryani olup Gılgamış diye bilinen Kral’dır.
UMMAN SULTANI ŞEYH KABUS ile 2004 yılı Hac Döneminde Kabe üst katında yanyana oturduğumuzda tanışıp sohbet ettik. Seyyid Muhammed alevi El-Maliki’yi Rusayfa’da son kez gördüğüm yıl, hastaydı, ziyaret nasip oldu son kez de olsa. Sultan KABUS’a bahsettim, O da hayranıymış, misafir etmiş Umman’da. Beni de davet etti; ben de hayli hasta olduğumdan ‘Ya Nasib!’ dedim; O da ‘Ya Nasib!’ dedi. KABUS diye ismiyle hitap ettiğimde bana adeta Sultan’ın karşısındaymışçasına ‘Tefaddaluuu!!!’ (Buyursunlar!!!) diye dikkat içinde cevap verdi. Bu çoğul sigasıyla hitabı ben bir de Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed sav’in Kendilerinden işittim; ‘Tefaddaluu kablen, Entum Dayfur-Rahman!!!’ (Lütfen, önden Siz buyurunuz; Siz Rahman’ın Misafirisiniz!!!) dediler, Sallallahü aleyhi ve sellem:)
ABDÜLMETİN BALKANLIOĞLU’na bir vurgu yapmam hakşinaslık gereğidir diye düşünüyorum; AHMET AKIN ÇIĞMAN için de aynı notu düşerim ki her iki Dostum da hem ilim ehli, hem de Velayet ehli örnek insanlardır. FATİH TERİM de 1983 yılında Hoşkadem’de Abdülmetin BALKANLIOĞLU’nun vaazlarını dinlerdi ki istikbalde Türk Milli Takım Teknik Direktörü olacağı müjdesini ayaküstü burada ben kendisine bildirmiştim.
KABE-İ MUAZZAMA İmamlarından Hz.Ebu SÜFYAN Diri Evliyaullah’tan bir Zat olduğunu bilirim ve bildiririm. SÜDEYSİ ile de Melekut tanıştırdı 1989 yılında BEYTULLAH’da; tıp meslekdaşımız, o bstetrik yani doğum cerrahı; sonrasında hep KABE İMAMI olan Arkadaşım. ALİ BA-CABİR Medinei Münevvere dış semtlerinde bir Bedevi Camii İmamı olduğu 1989 yılında yatsı namazında ziyaretine gittim; Hattat Mustafa Efendi tavsiyesi üzerine, ALİ BA-CABİR sonradan KABE İMAMI olurken Hattat Hoca bu nedenle Suudi Arabistan’dan deport edildi Selefi ulemanın muhalefetiyle; ancak Korkut ve Turgut ÖZAL Suudi Kraliyeti nezdinde girişimde bulunarak geri döndürebildiler. Medine Münevvere MESCİD-İ NEBİ İMAMI Kadıul-Kudat MUHAMMED EYYUB ile Dostluğumuz ise 1989 yılında beni karşılayan RASÜLULLAH SAV ile tanıimamız şerefine tüm MESCİD-İ NEBİ’de kıldırılam TESBİH NAMAZI Hafız Muhammed EYYUB tarafından kıldırılmıştı. Medinei Münevvere’de MİHR ALİ merhum Veli Dodtumun da müezzinlik yaptığı BİLALİ HABEŞİ Camii İMAMI Hafız MUHAMMED SIDDIK EL-MEYMENİ de Annesi Adanalı yağ gibi kıraat sahibi bir Zat idi; zikretmeden geçemezdim…
2005 yılıydı sanırım; Balıkesir Köy Hizmetleri’ndeki doktor odamda beni beklemekte olan misafirim Sultan Birinci Ahmed HAN kardeşimdi; orta boylu, tombik, sağ eli parmağında turkuaz renkli tuğra mühürlü yüzüğüyle oturduk bayağı uzunca bir süre sohbet ettik. Ahmed’e dedim; her kim ki sadık ve karakter sahibi bir insanla tanışıyorum, hep vefat etmiş Diri Allah cc Dostları’ndan birisi çıkıyor, faniler arasında dürüstlük pek kalmadı Ahmed…diye yakınıyordum. Ahmed de hiç kuşkusuz, Allah’ın cc seçtikleri layık kimselerdir; dedi. Nice isimler burnumda tüter; Prof.Dr.Ahmed Yüksel ÖZEMRE, Tosun BAYRAK, Toshihiko IZUTSU, İdris ŞAH, Sofi HORİ…
Merhum Dostum ABDÜLHALİM AKKUL bir Robert Kolej mezunuydu; Fakih ALİ ARSLAN Hoca ile iyi anlaşır birbirlerine sağlık sorunları üzerinden takıkılırlardı:) Abdülhalim AKKUL Hoca birgün beni Beyazıt Çarşıkapı Hasanağa Camiine götürdü öğle namazı vakti. Cemaat farza durmuşlardı; İmam selam verdikten sonra hemen hepsi orta yaşlı ve sakallı kimseler kurşun gibi kapıya yönelmişler, içlerinden bazısı “Yektir Allah cc Yek!!!” diye nara atıyorlardı. Benimse bu hal karşısında şaşkınlığım daha da artıyordu!!! Neyse ki içlerinden biri bana “Bizler Yeniçeri Şehidleriz!!!” deyince yüzüme tebessüm oturdu…
KABE İMAMLARI bildim bileli Yahudilere lanet okurlar, Filistinliler için dua ederler. Afgan Mücahidleri, Keşmir Müslümanları, Çeçen Savaşçılar vb… Fakat dualarının bugüne kadar kabul olduğunu gören işiten yok!!! Hatta her duadan sonra tersine bir bela yağmuru daha geliyor hep başlarına bu unsurların!!!… Acaba bu neden böyledir?! diyen de yok… Sonunda Suudi Veliahd Prens Muhammed Bin SELMAN reformlarıyla bu kez KABE İMAMI “Allah cc razı olsun Yahudilerden!!!” diye dua edince bu kez ezberi bozulan Müslümanlardan ABDURRAHMAN DİLİPAK bunun bir “skandal” olduğunu açıkladı. Diyecek çok lafım var da KABE İMAMI için değil; ŞEYTAN aleyhillane için!!!…
Bay Fethullah GÜLEN, sayısı milyonu bulan bir sempatizan kitlesi içinde İslam Entellektüelleri veya Altın Nesil diyebileceğimiz bir ordu yettiştirmişsiniz; ama makyajı kazıyınca altından müthiş bir infakın yanısıra korkunç bir soygun, ülkesini milletini sevenler kadar casus ve hain, cennetlikler kadar cehennemlik muhteşem bir sürü ve başlarında da Siz onları ardınca mezbahaya sürükleyip rehberlik eden bir “kösemen”! Ben Recep Tayyip ERDOĞAN ile tanıştığım 1983 yıllarında Cemaatinizin RTE tarafından yıkılıp imha edileceğini biliyordum; dolayısıyla 12 Eylül öncesi yıllardan çok öncesinden şahsen tanışıyor olmamıza rağmen her türden çağrılarınıza rağmen daima kaçınıp uzak durduğum malumunuzdur. RTE ile de 1989 yılında Yuşa as tarafından bizzat “ilişkini kes, engellemekle görevlendiridim” emrine muhatap oluncaya kadar MSP-RP içindeydik. Siz Cemaatler birbiriniz ile kıskançlıkla rekabet ettiğiniz halde Profesör Haydar BAŞ gibi niçin bir siyssi parti kurmadınız!!!? “Elektronik Parti” yahut “Samanyolu Partisi” gibi bir parti kurup benzer faaliyetleri bilgece ama dürüstlükten şaşmadan yapabilirdiniz. İslam Ümmetinin çok değerli bir parçasını ciğelerimizden kopardınız. Biz onların bireysel kusurlarını affederdik. Ama Siz tarihe kazındınız. Zayiat Cemaatiniz hesabına değil tüm İslam Ümmeti hesabınadır. Siz Mehdi’yim derken Deccal Mehdi oldu galiba!!! Deccal kim? biliyor musunuz! Deccal’in kim olduğunu ben de bilmiyorum doğrusu! Hiç kimse de çocuğuna “Deccal” adını koymuyor be birader…
Erzurumlular daima mani ve espriyle konuşurlar. 1993 yılında karadan Kızılay ile görev dönüşü ben otobüsün en arkasındayım; galiba Hayber-Tabuk arası bir mola verildi, otobüsün arka tarafı sinek kaynıyor. Erzurumlu da bir hizmetli var; dedim “karpuz yemişler, sinekler üşüşmüş; nasıl gider bu sinekler?!”. Dedi; “Valla Hocam; sineklere gidin! deyirem, gitmirler; gidin!! deyirem, gitmirler; yav gidin! deyirem, yine gitmiyirler; ben de arapça bilmiyrem!!!”
Valla Hocam; Senin kadar arapça bilmedik, Senin sinekler de bizi ne anladı; ne dinlediler!…
Ehli Beyt İmamları çoğunlukla zehirkenerek Şehid edilmişlerdir. Bu fakir de benzeri muhrelif süikastlere maruz kaldı. Kaşarlanmış bir solcu diş hekimim vardı, Kars kaşarı; 25 yıl önce “Striknin” zerketmişti bana, şu Belediyelerin sokak hayvanlarını itlaf ettikleri zehir; Kızılay Hac Sağlık Ekibi ise aynı tarihlerde Mekke’de yemeğime fare zehiri koyarak süikastte bulunmuşlardı. İla Cehenneme Zümera…
Hayatımda heyecan duyduğum anları unutamam!!! Örneğin, bir subayın Çanakkale Gazisi Topçu Yüzbaşı ECE AMCA (ki Dirilerden bir Zat olup sağlığında da beni çok severdi, görünce koşar elini öper refakat ederdim; Benim Oğlum! derdi; kabri Balıkesir Başçeşme Mezarlığı ana girişine nazırdır) manevi huzurunda esas duruşa geçip asker selamı vermesi benim nazarımda çok kıymetli bir andır.
2007 yılı Umre ziyareti için Medine-i Münevvere’deydik. Uhud Dağı yolu dümdüz gider Mescid-i Nebi’den çıkıldığında… İranlı umreciler Uhud Savaşı Şehidleri yolunda yaya yürüyorlar, bir baktım ki mihmandarın elinde bir bayrak; “YA HÜSEYN” yazıyor, Hz. Hüseyin ra ki 1989 yılı 1 Ramazan sabahı kuşluk vaktinde benim Dedesi Hz. Muhammed Mustafa sav, Babası Hz. Ali ra, Annesi Hz. Fatıma rah, Anneannesi Hz. Hadice rah, Kardeşi Hz. Hasan ra ve diğer Ehli Beyt İmamları olan torunlarıyla beraber tanışıp Dost olduğum O İmam-ı Masum’un İsmine hitabın bir müfreze bayrağı olarak önümden geçişini görünce heyecanlandım, gözlerim yaşardı ve esas duruşa geçip asker selamıyla selama durmuştum…
Martin LİNGS (Ebubekir SİRACEDDİN) ile Londra Kütüphanesi’nde görev yaptığı günlerde mektuplaşmıştım; filozofi ve kitapları dışındaki bizim hatıramız da bu. Uşşaki Şeyh Kazım Efendi, Kurra Hafız Gönenli Mehmed Efendi, Tillolu Seyyid Molla Burhan gibi eskimez Dostlarımızdan kalan hatıram ellerini öptürmüş olmaları bahtiyarlığımdır. Bu kubbede baki kalan bir hoş sada imiş…
İstanbul Fatih İskenderpaşa Camii karşısında Ahmet HELVACIOĞLU isminde bembeyaz sakallı yaşlı ama dinç bir esnaf vardı; apartmanaltı dükkanında cübbe, takke, tesbih, seccade filan satardı.
1983 yılında Şehid Havari ABDULLAH as (Devrimci Simun) ile Arkadaş olmuştuk. Nitekim Cami avlusunda Bekir BOZDAĞ’ın da kaçıştığı gün çağrıma icabet edip gelmişti ki ataküstü Abdullah TİVNİKLİ ile tanıştırmıştım. Bir hafta sonraki pazar sohbetine de Recep Tayyip ERDOĞAN Ağabey gelmiş, duyduğu olayın mahiyetini sormuştu. İşte O Şehid Havari tanıştırdı beni Evliyaullah’tan ve elan Diri Ahmet HELCACIOĞLU ra ile. Ahmet Ağabey demişti; “Şu Cemaatin çoğu münafıktır, Seni anlamayacaklar!” El-hak doğruyu söylemiş, buna ben yaşayarak şahid oldum zira. Fakat elan Şeyh Muharrem COŞAN bana inanlardandı, onu tenzih ederim.
ALEVİ CANLAR Cem vesilesiyle saz ve ilahiler eşliğinden Hz. HÜSEYN as ve Kerbela Şehidleri için göz pınarlarından akan gözyaşlarıyla “sakilik” ediyorlar. Fakir HZ. HÜSEYN ve tüm EHLİ BEYT’in Yoldaşı olup İMAM-I MASUM Arkadaşımı Sizlerle birlikte zikrediyorum.