Site icon

Entelijansiya/Portreler: Muzaffer Ozak, Emin Acar, Prof. Hüsrev-Hüseyin Hatemi, Prof. Emin Işık, Prof. Ayhan Songar

entelijansiya10

MUZAFFER  OZAK

 1983-4 yılıydı, Bulut Bilişim’den twitter Sahaflar Çarşısı’nda Hacı Muzaffer Ozak’tan bahsetti bana; vefat etmeden ziyaret edip tanışmam öğütlendi. Sahaflar Çarşısına Çınaraltı’ndan girince soldaki koridorun sağında bir sahaf dükkanı var; Bursa’nın Mustafa Kemal Paşa İlçesi’nden bir beyefendi hizmet ediyordu. Hacı Muzaffer Ozak orta boylu, tombul, pembe-kırmızı yanaklı, tertemiz bir Zat; elini öptüm, tanıştık. Karagümrük Cerrahi Tekkesi Şeyhi olduğunu biliyorum, sordum; ‘Sizin müridleriniz başörtüsü kullanmazmış, oysa Şeyh Mahmud Efendi’nin İsmailağa Cemaati çarşaftan başka tesettür tanımıyor; bu fark niyedir?!’ dedim. Çok hoş bir cevap verdi merhum; ‘Ben ilkokul öğretmeniyim, bizim müridler de ilkokul öğrencileri; orası Üniversite, bense sadece ilkokul öğrencilerinin eğitimiyle iştigal ediyorum:)’ dedi. Çok ama çok sevdim bu yaklaşımını:) Dualarını isteyip müsaade aldım. Allah cc rahmet eyleye…

 

 EMİN ACAR

Dr. Emin Acar ismini Balıkesir’de medfun Hasan Baba verdi bana; Hacı Bayram-ı Veli Hz’nin postnişini olan bu psikiyatri uzmanı doktoru Ankara Hacı Bayram Camii’nde bulacağımı söyleyip Selamlarını iletti. 1984 yılında Dr.Emin Acar’ın Hacı Bayram’daki muayenehanesini buldum. Muayenehanesi bir tekkeydi adeta; misafirlerine komünyon misali ekmek ile kuşburnu ikram eder, fakir ve meczupları tedavi eder, sohbet için gelen emekli bürokratlarla da dolar boşalırdı mekanı. Dr.Emin Acar Devlet Planlama Teşkilatı’ndan Turgut Özal’ın arkadaşıydı; Faruk Sükan, Profesör Ayhan Songar, Ömer Faruk Ergin de yakın dostlarıydı. Dr. Emin Acar’a Afgan Cihadı’na katılmak üzere yola çıkacağımı söylediğimde şiddetle itiraz etti; ileride çok büyük fitnelere ve cinayetlere gebe olacağından bahsederek beni menetti. Hasan Baba’yla sohbetimizde ‘Ayetullah Humeyni’nin İran İslam Devrimi’ni bütün Evliyaullah hepimiz destekledik!’ demişti ama Afganistan hakkında bana bir şey dememişti. Fakat beni gönderdiği Dr. Emin Acar da Hacı Bayram-ı Veli Hz’nin Karesi postnişini Hasan Baba gibi Ankara’da yaşayan bugünkü postnişindi; üstelik Dr. Emin Acar Bayramiye, Melamiye, Bektaşilik, Nakşibendilik ve Rufailik tarikatlarından da postnişindi.

Ben bu tavsiyeye uydum ve Üsame Bin Ladin 1989 yılında Medine-i Münevvere’de beni Afganistan’a davet ettiğinde icabet etmeyişim de bu nedenledir.

 

PROFESÖR HÜSREV-HÜSEYİN HATEMİ

Profesör Hüsrev Hatemi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dahiliye Hocamızdı, Profesör Hüseyin Hatemi ile de tanışığız. Her ikisi tek yumurta ikizidirler. Birgün Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kütüphanesi altında bulunan Şah Sultan Mescidi avlusunda bir kabir gösterdim Hatemi Kardeşler’e; ‘kim yatıyor şu isimsiz kabirde?!’ dedim. Az önce şadırvanda sobet ettiğim Malatya’lı esmer orta boylu bir Veli medfun orada. Hatemi Kardeşler kabir taşına yaklaşıp okudular; ‘Hüseyin Lamekanî’. Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaşamış bir şair, fakat kabri bilinmiyormuş, böylece ortaya çıkmış oldu.

 

  PROF. EMİN  IŞIK

1983 yılında İstanbul’a geldiğimde bir idealim vardı; tüm İlim Adamlarını ziyaret ile tanışmak. Bir sabah Fatih Camii’nde sabah namazını kılıp Saraçhane’ye doğru inerken arkamdan yürümekte olanla tanışma hissi uyandı içimde; Marmara İlahiyat Fakültesi’nde Öğretim Üyesi olan Yrd.Doç.Dr. Emin Işık imiş bu Zat. Balıkesir’den İsmail Çakırhan Hoca’yı sordu, hakkında ‘Bilge Dede’ kitabını yazdığım büyük mütefekkir. Arkadaşlıkları merhum Nureddin Topçu’nun sohbet meclisine dayanmaktaymış. Emin Işık İstanbul’da benim ilk tanıştığım İlim Adamı oldu, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi mezuniyet diplomamı alarak Berlin’e giderken son görüştüğüm İlim Adamı da O oldu; Beyazsaray’da karşılaştık ve Hocam Profesör Ayhan Songar’a Selamlarımı iletmesini rica etmiştim. Burada ilk kez açıklamış olayım; merhum Nureddin Topçu’yla da tanıştık, İskenderpaşa Camii avlusunda, tabi Topçu Diri Evliyaullah’tan olduğu için bu mümkün olabildi. İsmail Çakırhan Hoca merhum Nureddin Topçu’nun karabüyü yöntemiyle ‘Şehid’ edildiğini söylemişti bana. Nureddin Topçu’nun sohbet halkasının müdavimleri arasında İsmail Çakırhan dışında, İsmail Dayı, Emin Işık, Hüseyin hatemi, Yaşar Nuri Öztürk, Mehmet Doğan, Mustafa Kutlu, Ahmet Tabakoğlu, Fatih Gökdağ gibi daha pekçok entelektüel yer almış. Nureddin Topçu ‘Ahlak ve Hareket Ekolü’ teorisyeni ve pratisyenidir.

 

PROFESÖR AYHAN  SONGAR

Profesör Ayhan Songar Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Kürsü Başkanı olup hem Hocam, hem hemşehrim, hem de muhabbet ettiğimiz bir Dost idi. 1983 yılında tanıdım Hoca’yı, tahsil hayatım boyunca da daima görüştük. ‘Ben Gönen’de doğdum!!!’diye tanıtırdı kitaplarında Kendisi’ni. Ömer Seyfettin de öyle takdim eder Kendisini; ‘Ben Gönen’liyim!!!’. Gönen TKP Liderlerinden Hüseyin Cahit Yalçın ile de bilinir. Ama asıl şöhreti benim için Dostum Gönenli Mehmed Efendi’yledir. Gönenli Hoca’nın hatırası sebebiyle Gönen’e hizmet için Gönen Devlet Hastanesi’ne tayin alıp bir yıl Balıkesir’deki evimden gidip geldim Acil nöbetlerime. Ve 28 Şubat rejimini protesto ederek memuriyetten istifa ettiğimde de Gönen’de görevliydim.

Profesör Ayhan Songar Başvekil Turgut Özal ile aramızda mabeynciydi; Selamımı götürür, Başvekilin de Selamını getirirdi bana. Profesör Ayhan Songar benim için her zaman referans olmuştur; Fransa’da Psikiyatri ihtisası için Profesör Pişo’ya fransızca bir mektup yazmıştı benim için. Adli Tıp Müşahedahane Kurulu Başkanı’ydı; Adli Tıp Genel Kurul’unda Profesör Ayhan Songar’ı izlemeye giderdim.

Profesör Ayhan Songar’ın muayenehanesi bir başka arkadaşımız olan Dr. Ahmet Rasim Küçükusta’nın Laleli’deki muayenehanesinin üst tarafındaydı; Laleli Camii karşısı.

Profesör Ayhan Songar Necip Fazıl Kısakürek’in de bir dava arkadaşıydı. Dr.Emin Acar, Dr.Kriton Dinçmen gibi yakın arkadaşları hep Ayhan diye bahsederlerdi Hoca’dan.

Profesör Ayhan Songar’ın musikişinaslığı da vardı; ud çalardı. Haseki Hastanesi Başhekimi Dr. Alaaddin Yavaşça’yla Profesör Ayhan Songar’ın Selamı vesilesiyle tanışmıştım.

Dr. Emin Işık ile de yakın Dost olduklarını biliyorum.

Ulvi Alacakaptan’dan işittiğim bir söz vardı; ‘Sol 1950’lere kadar kitap seviyesindeydi, 1950-60 arasında dergi boyutunda, 1960-70 arasında broşür, 1980’lere doğru gelindiğindeyse slogan düzeyine inmişti!!!’ derdi. Profesör Ayhan Songar kitap seviyesinde bir müdrike sahibiydi, fikirlerini kitap yazarak dile getiren biriyidi. Cemil Meriç’in sağ kitap okumuyor, şeklindeki doğru teşhisinin bir istisnasıydı Profesör Ayhan Songar.

Profesör Ayhan Songar’ın hipnotize edici bir ses tonu vardı, babacan ve ikna edici.

Cuma günleri kışta kıyamette siyah pelerinlerini giyen tüm Psikiyatri Kliniği Öğretim Üyeleri Profesör Ayhan Songar ile birlikte adeta bir mitinge ilerler gibi Cuma namazına topluca giderlerdi.  Profesör Ayhan Songar gibi göğsünü gere gere imanıyla yaşayan Profesör Sami Zan, Profesör Ekrem Kadri Unat, Profesör Cevat Babuna’yı da tanımaktan onur duydum.

Profesör Ayhan Songar’a birgün dedim; ‘Hocam, bir kitap yazacağım ve adını Kaktüs Beyinde Yeşerince koyacağım!!!’ demiştim. Ayhan Hoca bu kitap adının imgelemini çok sevdi:) Anlatmak istediğimi anlamıştı; Kitab’a dönüşmedeki çilemin özetiydi bu ifade!!!…

Dr. Ömer Nasuhi Bildik

26 Nisan 2015

– Haber Lotus –

HLotus
Exit mobile version