H. Erdal Yalt asıl mesleği Mühendislik olmasına rağmen mükemmel kurgulanmış romanları olan usta bir edebiyatçı. Birçok eseri dilimize kazandıran çevirmen Ali Rıza Yalt’ın da oğlu…
Erdal Yalt’ın “Rakkas Masalı”, “Körfez Canavarı” ve “Yakhan” adlı romanları Kentkitap tarafından yayınlandı.
Şimdi de Erdal Yalt babasının izinden giderek “Türk Dostu” olarak bilinen Fransız yazar Pierre Loti’nin Kudüs adlı eserini Türkçe’ye kazandırdı. Lotus markasıyla çok yakında raflarda yerini alacak olan bu kıymetli eser ve Pierre Loti üzerine Sayın Erdal Yalt ile yaptığımız söyleşiyi dikkatlerinize sunuyoruz.
Sayın Erdal Yalt, bize Piyer Loti’den bahseder misiniz?
Piyer Loti hakkında söylenecek o kadar çok şey var ki. Ben yalnızca bir kaç noktaya dokunup geçeyim. Asıl adı Louis Marie Julien Viaud olan Piyer Loti, 1850-1923 yılları arasında yaşamış bir Fransız deniz subayıdır. Görevi gereği dünyayı dolaşmış. Kendi arzusu ile yaptığı geziler de var. Fransız Akademisi’ne üye seçilmiş. Fransız yazarlar için bu büyük bir onurdur. Ayrıca Türk dostu olarak tanınıyor.
Piyer Loti ne zaman Osmanlı Devleti’nde bulunmuş?
19. Yüzyılın sonlarında İstanbul’a ve Orta Doğu’ya yolculuklar yapmış. İstanbul’da bulunduğu süre içinde, ilk romanına ismini verecek olan Aziyade ile tanışmış. Kendi ifadesine göre Aziyade, romana konu olan karakterin gerçek adı değil. Uydurmuş. Aşık olduğu bu kişinin gerçek kimliğini saklamak istemiş.
Niçin “Türk dostu” olarak bilinir?
Gerek Türkiye’de, gerekse Fransa’da Piyer Loti’yi sevenler olduğu kadar, sevmeyenler de olmuş. Ama gerçek dost kara günde belli olur derler. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında, kendi hükümeti ile ters düşme pahasına, Türkiye’ye destek vermiş. Atatürk ile mektuplaşmaları olmuş.
Hangi tarz eserler kaleme almıştır? Eserleri nelerdir?
Dünyayı dolaşmış biri olarak eserlerinin çoğunluğunda bir gezginin izlenimleri görülür. En çok tanınanlardan bazıları: Aziyade ve onun devamı niteliğinde olan Doğu’nun Hayaleti, Sipahi, İzlandalı Balıkçı, Madam Krizantem. Aslında pek çok eseri var. Belki şaşırtıcı ama bazıları hâlâ Türkçeye çevrilmemiş. Romanlarında karakter olarak, ezilen ama iyi niyetini sonuna kadar kaybetmeyen insanları seçmiş.
Piyer Loti’nin Kudüs adlı bu eseri daha önce Türkçeye çevrilmiş miydi?
Yaptığım kısa araştırmadan bir sonuç alamadım. Çok eskilerde çevrilmiş olabilir ama yeni bir baskısı yok. Buna karşılık Amerika’da bir kilisenin kütüphanesinde 1945’de basılmış İngilizce bir çevirisini buldum. Kilisenin satılığa çıkardığı kitaplardan biri olduğunu öğrenince hemen aldım. Yapılan her çeviriye, çeviri yapanın kişisel yorumu ister istemez girer. Bu çevirinin de bir Hıristiyan tarafından yapılmış olması benim için önemliydi ve Hıristiyanların bazı konulara bakış açısını kavramamda yardımcı oldu.
Niçin bu eseri çevirmek istediniz? Bu eserin özelliği nedir?
Loti’nin “Kudüs” başlığını kullandığı bu eserin iki yönü var:
Birincisi, izlenimci bir yazar gözü ile bu kutsal şehirde ve çevresinde yaptığı ve bir ‘hac ziyareti’ olarak adlandırdığı geziler sırasında tuttuğu notlardan oluşuyor. 19. Yüzyıl sonunda Fransa’da yayınlanan L. Birot imzalı bir makale bu eseri, “Loti’nin, kutsal kitapları bir ‘turist rehberi’ gibi kullanarak yaptığı gezi notları,” olarak tanımlamış.
“İman arayışı” olarak adlandırabileceğimiz ikinci yönü ise, eseri ilginç kılan esas kısım. Hıristiyanlığın oluşumuna göz attığımızda, İslamiyet’ten çok farklı geliştiğini görürüz. İsa’nın ölümünden yaklaşık yüzyıl sonra ortaya çıkan İncil, temelini Gospel denen kısa öykülerden almış. İsa’nın yaşamını ve ölümünü, sonra da dirilip tekrar dünyaya dönüşünü anlatan bu öykülerden hangilerinin gerçeği yansıttığı, Hıristiyan dünyasında sürekli tartışma konusu olmuş. Dini her konuda kendini tek otorite olarak gören Vatikan, bu öykülerden dördünü kabul edip diğerlerini reddetmiş. Ama Vatikan’ın rakibi durumundaki Ortodoks Kilisesi’nin kabul ettiği başka Gospeller de var. Bu görüş ayrılıkları, Hıristiyanlıkta farklı mezheplerin oluşmasında en önemli etken. Ve bu farklı görüşler zaman zaman kanlı çatışmalara dönüşmüş.
Hıristiyan dünyası günümüzde bile, Allah’ın oğlu olarak kabul ettikleri İsa’nın çevresinde çeşitli öyküler oluşturmaya devam etmekte. Bir filme de konu olan Da Vinci Şifresi adlı roman buna en güzel örnek.
Allah’a dua etmek dururken, Hıristiyanların neden İsa’ya yalvardığını anlamakta hep zorlanmışımdır. Bununla beraber aklı başında bazı Hıristiyanların birbirlerine, “İsa’yı rahat bırakın. O, görevini tamamlayıp cennete gitti. Dua edecekseniz tanrıya dua edin,” dediklerine de tanık oldum.
Bu noktada, Kuran sayesinde sağlam bir temele oturan İslamiyet’in diğer dinlerden farkı belirgin bir şekilde ortaya çıkıyor. Yazarın bunu fark edişi, eserdeki şu sözlerden anlaşılıyor:
“Müslüman mabetleri Hıristiyanlarınki gibi duygulanıp ağlanılan yerler değil, sakin yerlerdir. Müslüman mabetleri huzur veren yerlerdir. Orada hem yaşama, hem ölüme aynı sağduyu, aynı soğukkanlılıkla bakılır. Kendine özgü, içine kapanık sessizliğiyle (Hz) Ömer Camii, hüzünlü rüyalar görmeme neden olan bir yer değil, aksine huzur veren ve beni hayran bırakan bir yer. Bugün burada kafamı dinleyebileceğime inanıyorum. Bir zamanlar İslam’a karşı duyduğum eğilim, onun yaratıcı gücü ve sanatı, ve belki de ilerde onu kendime din olarak seçme düşüncelerim, ruhumu sarmalayıp inançsızlıktan koruyacak.”
Pulitzer ödüllü yazar Elizabeth Strout son eserinde şöyle bir söz kullanmış: “…dinlerinin gereği olarak Hıristiyanlar, her zaman kendilerini bir şeyden dolayı mutlaka sorumlu ve suçlu hissetmek zorundadırlar.” Bu gözlem, Piyer Loti’nin de huzursuzluğunun kaynağını açıklamakta yardımcı oluyor sanırım.
Sonuçta yazar aradığı şeyi (ki ne aradığını tam olarak bilemiyor) bulamadan Kudüs’ten ayrılıyor.
Piyer Loti’nin Türkiye’deki ve Dünyadaki önemi sizce nedir?
Piyer Loti Dünya edebiyatını etkisi olmuş bir yazar. Ama ben size başka bir alandan, müzik dünyasından bir örnek vermek istiyorum. Bundan on oniki sene kadar önce New York’ta gittiğim Miss Saygon adlı bir müzikalin konusu bana Madam Butterfly operasını çağrıştırmıştı. Oyunun başında dağıtılan kitapçığı okuyunca, haklı olduğumu anladım. Kitapçıktaki bir makale, Miss Saygon’un Madam Butterfly operasından esinlendiğini yazıyordu. Beni asıl şaşırtan ise, aynı makaleden öğrendiğim başka bir şey oldu. Opera dünyasının en meşhur eserlerinden biri olarak kabul edilen Madam Butterfly konusunu, Loti’nin Madam Krizantem adlı eserinden almıştı. Düşününce mantıklı geldi. Bir deniz subayı olan Loti’yi, operadaki karakterlerden Teğmen Pinkerton’un yerine koymam zor olmadı. Japonya’da bulunduğu dönemde bir geyşa ile kısa süreli bir aşk yaşamış olmalıydı.
Tıpkı İstanbul’da Aziyade ile yaşadığı aşk gibi…
Piyer Loti’nin çevirmek isteğiniz başka eseri var mı?
Yazar, Orta Doğu’ya yaptığı gezi notlarını, Çöl, Kudüs ve Celile adlı üç kitapta toplamış. Kudüs’ün okuyucu tarafından ilgi görmesi durumunda, Çöl ve Celile’yi de çevirmeyi düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim
HLotus