Beklenen oldu; bir süre önce SP’den kopan Numan Kurtulmuş kendi partisini kurdu. Adı “Halkın Sesi Partisi”, amblemi Osmanlı güneşi… HSP, Milli Görüş için benzer üçüncü doğum… Milli Görüş kopuş suretiyle ortaya çıkan partilerin serüvenleri neredeyse detaylarına kadar birbiriyle aynı…
İlk tecrübe Özallarla yaşandı. Milli Görüş’ün ilk partisi Milli Nizam’ın kapatılması üzerine kurulan Milli Selamet Partisi ilk defa parti içi muhalefetle tanıştı. Korkut Özal, Erbakan karşısında aday olarak çıktığı kongrede kaybetti. Erbakan, partisini kaptırmadı. Ancak parti içinde ciddi oranda muhalifin varlığı da ortaya çıktı. Erbakan’ın MSP’sinin amblemi anahtardı. Gerçekten de MSP koalisyonlara mahkum olunan 70’lerde hükümetlerin anahtar partisi haline geldi. Ancak tek başına iktidar ana gövdeye değil oradan sürgün veren bir partiye nasip oldu.
Turgut Özal, 1977 seçimlerinde İzmir Milletvekili adayı olarak girdiği seçimleri kaybetti. 1980 darbecileri diğer partilerle birlikte MSP’yi de kapatınca demokratik nizama yeniden geçerken Milli Görüş yeni parti olarak Refah Partisi ile yola devam ederken sürprizi Özal yaptı. Özal, kurduğu Anavatan Partisi ile 1983 seçimlerinde tek başına iktidara geldi. Özal’ın Anap’ı sıra dışı icraatlarıyla 80’lere damgasını vurdu.
Erbakan’ın Milli Görüş siyaseti ise en büyük başarıyı 90’larda yakaladı. RP, 1996’da koalisyonun büyük ortağı, Erbakan da başbakan oldu. Bu iktidar süreci aynı zamanda Milli Görüş’ün iktidarla en ciddi imtihanı idi. İkbal dönemi uzun sürmedi. Erbakan ve çizgisi iktidarda tutunamadı. Kısa sürede alaşağı edildi. Bu beraberinde parti ve Erbakan’ın politikalarının sorgulanmasını getirdi. 28 Şubat süreci partide yenilikçi-gelenekçi ayrışmasına yol açtı.
Refah Partisi’nin kapatılmasını müteakip yerine Fazilet Partisi kuruldu. Korkut Özal’dan sonra ikinci muhalif hareket de bu dönemde kendini gösterdi. Kongrede gelenekçiler Erbakan’ın mutemet adamı Recai Kutan’ı aday gösterirken, yenilikçiler de karşısına Abdullah Gül’ü çıkardılar. Erbakan partisini muhaliflere yine kaptırmadı. Ama bir süre sonra Milli Görüş’ün diğer partilerinin akıbetini yaşayarak Anayasa Mahkemesi’nce kapatıldı. Onun yerine Erbakan ekibi yola Saadet Partisi ile devam ederken, yenilikçiler Adalet ve Kalkınma Partisi’ni kurdular.
2002 seçimlerinde SP baraj altında kalırken, Ak Parti % 34 oy ile tek başına iktidara geldi. Anayasayı değiştirmeye yakın bir çoğunluk elde eden AK Parti müteakip seçimlerde oy oranını % 47’ye çıkararak iktidarını sürdürdü.
Erbakan yılmadan kendi bildiği istikamette siyasete devam etti. Ancak üçüncü teşebbüste partisini kaptırdı. Numan Kurtulmuş, Tayyip Bey ve arkadaşları gibi partiden kopması mümkün iken kalmayı tercih etti. Sonuçta SP’nin genel başkanlığına uzanmayı da başardı. Ancak daha önceki muhaliflerin karşılaştıkları sıkıntıları o da yaşadı. Son kongrede ayrışma su yüzüne çıktı. Erbakan bu defa kongrede kaybetti. Ama kaybın telafisi bu defa hiç umulmayan yerden geldi. Mahkeme kararları ile partileri kapatılan Milli Görüşün çekirdek kadrosu kongrede kaybettiğini bu defa mahkeme kararıyla geri aldı. Parti kayyuma devretti. Bu Türk siyasetinde ender rastlanan bir uygulamaydı. CHP genel sekreteri Önder Sav’ın desteği ile sağlanan başarıda ilginç olan bir başka boyut atanan kayyumların da Erbakan’a yakın isimler olmasıydı.
Numan Kurtulmuş’un alternatifleri fazla değildi. Nitekim o da ayrılmayı seçti. Böylece Milli Görüş üçüncü doğumunu yaptı.
Özal ve Erdoğan ve arkadaşlarının çıkışı toplumun yeni arayışına cevap veren elverişli şartlarda gerçekleşmişti. Kurtulmuş’un o oranda avantaja sahip olduğu söylenemez. Zira AK Parti siyaseti domine etmeyi sürdürüyor. Başarı çıtası da henüz yüksekte. Toplumda yorgunluk emaresi de görünmüyor. Zaten konjonktürü kollayan Abdüllatif Şener’in çıkışı tutmadı.
Ne var ki, Kurtulmuş’un, sergileyeceği performansla paralel iktidarın alternatifi olma şansı yabana atılamaz. Zira mevcut partiler eskiyi temsil ediyorlar. Hareket kabiliyetleri de son derece kısıtlı. CHP ve MHP mevcudu konsolide etmeye endeksli, belli oy yüzdelerine sıkışmış görüntü veriyorlar.
Kurtulmuş’un en fazla ihtiyacı olan şey ise göstereceği sabır olarak görülüyor. Bu sabrı göstermesi ve çekim merkezi olmayı başarması halinde orta vadede en az CHP ve MHP kadar şansa sahip olduğu da yadsınamaz. Hasılı HSP’nin sahici ve halkın ihtiyacına cevap veren gerçek bir muhalefet sergileme potansiyeli varid. HSP’nin muhalefeti AK Parti’ye tehdit olması kadar onu rahatlatacak yönler barındırıyor. Zira AK Parti’nin daha sağında aynı gelenekten gelen bir muhalefetin varlığı Türkiye’ye olumlu katkı sunabilir.
Şu halde asıl sıkıntıyı mevcut muhalefet partilerinin yaşaması muhtemeldir. Kendilerini yenileyemeyen, ortaya alternatif koyamayan CHP ve MHP mevcut durumlarının bile riske girdiğini görebilirler.
Türkiye, eski tip siyasetin, statüko partilerinin yakından takip etmesi gereken yeni bir tecrübeye şahitlik edecek. Özetle:
“Eyvah! Milli Görüş yine doğurdu…. “
Mehmet Niyazi Yavuz
– Haber Lotus –
HLotus