Granada bizim söyleyişimizle “Gırnata” Enddülüs’ün son gülü. Andalusia’nın ikinci büyük şehri, El Hamra’nın sahibi. Avrupa’nın ortaçağında Avrupadaki en büyük medeniyeti ortaya çıkaran Endülüs’ün pırlantası.
Bu şehri özellikle bizim insanımızın görmesi gerekli. ‘Bu gereklilik nereden kaynaklanıyor’ derseniz bunu tam manasıyla şehri görünce anlayabilirsiniz belki de. İki yüz elli bin nüfuslu bir şehrin nasıl “şehir” ismini hak ettiğini idrak edecek ve yaşadığınız yerlerin -belki İstanbul’un belli kesimleri hariç- nasıl bir “şehir” olduğunun farkına varacaksınız. O zaman belki de kendi değerlendirmenizi en baştan tekrar yapacaksınız. Nüfusunun neredeyse yüzde yirmibeşi üniversite öğrencisi olan Gırnata’nın modern anlamda bir üniversite şehri olduğunu görecek ve onun canlılığının ve dinamizminin nereden kaynaklandığını anlayacaksınız. Yalnız belli bir bölgesinin değil tümüyle tüm şehrin canlılığını koruduğu bu şehrin, benim gördüklerim arasında herhangi bir örneği yok.
Granadanın tarihsel anlamda en büyük özelliği içerisinde her şeye rağmen bir hafıza taşıması ve taşıdığı bu hafızanın batı – doğu diye ayrılan veya ayrılmaya çalışılan medeniyet bütününün tamamını yansıtan özelliğiyle yine dünyada herhalde tek örnek olması. Kendi tarihini çok önemseyenler her nedense diğerlerinin tarihini boş vermekte veya değersiz kılmaktalar. Yediyüzseksen yıl… Evet, Osmanlı’nın tarihinden yaklaşık yüzelli yıldan daha fazla sadece İspanya’yı değil Portekiz’i ve Fransa’nın önemli bir parçasını yöneten ve nihayetinde 1492 ylında son gülünü ispanyol iktidarına devreden bu şehir veya medeniyet iki uygarlığın geçmişte nasıl iç içe yaşadığını göstermektedir. Her ne kadar tüm çevresi baştan sona değiştirilmeye çalışılsa dahi şehir her şeyiyle ait olduğu değeri hiç kaybetmeden korunmaktadır. Bunun engüzel örneği bu gün korumaya alınan Albazin bölgesidir. İçine girdiğinizde sizi sarıp sarmalayan Albazin. İşin bir başka önemli tarafı ise Granada ve çevresinin Yahudi milleti için de önemli bir yerleşim yeri olması… Buralardan sürgün edilinceye kadar. Her ne kadar küllerinin dumanıı zorlukla tütse dahi Albazin bölgesi İslam Medeniyeti, Realejo ise İslam ve Yahudi toplumu için çok derin izler taşımakta. Şehrin geri kalanı ve Sacromento ise bu bölgeleri tamamlamakta.
Elhamra’nın etekleri ve karşı kıyısı bugün neredeyse 18 saat turistlerin ilgi odağı. Bu topraklarda ortaya çıkarılan sivil mimarinin bugün büyük oranda değiştirilmesi dahi onun en derinlerinde halen yaşayan işaretlerini ve izlerini ortadan kaldıramamıştır. Her gün uyandığınızda o gün şehre yeni gelmişcesine bir şeyler keşfedeceğiniz bu şehir Andalusia / Endülüs bölgesinin pırlanta taşı gibi pırıl pırıl parlamakta. Gırnata bizlerin her manada görmesi ve anlaması gereken bir şehir.
Şimdilik bu kadar . Sırada tek başına paha biçilmez br insanlık değeri olan belki de İslam Medeniyetinin sivil anlamda ortaya çıkardığı en büyük eser El- Hamra var. Onu görünce saray ve çevresinin ne anlama geldiğini anlayacağız ve saray diye gezdiklerimizin El-Hamra’nın yanında değerini ölçmeniz çok zor olacak.
Prof. Dr. Orhan Canbolat
– Haber Lotus –
HLotus