Ve bir masal biter…
Gökten üç elma düşecek iken, son anda vazgeçip, havada asılı kalırlar. Biz çıkalım kerevetine diyemeden, ağızlar açık, bakakalır insanlar.
Ne gerek bize şimdi? Ne lazım ki ?
Psikozla nevroz arasında gidip gelirken, Eflatun ve Erasmus gülümseyip, ‘Deliliğe övgü’ tebessümlerinden bir demet sunmaya hazırlanırlar.
İçine biraz kahkaha, bir tutam hüzün, bir demet keyif ve kararınca delilik koyduktan sonra, gelsin tabi Erasmus bir de bizim kapımıza. Hiç şüpheniz olmasın, itinayla ağırlarız delilik evimizde. Bir de ben şarkı söylerim üstüne. Delilerden sen anlarsın, konuş onlarla, nasıl muhtacım buna…
Denizin üzerinde kırmızı bir güneş. Batmaya yakın, doğmaya gebe. İnsanların yüzlerine baktıkça görüyorum ki, maskeler eskimiş. Hiç biri görevini yerine getiremiyor artık. Delik deşik yüzlerden, sahtecilik sızıyor dışarıya.
Denizin kokusu, günün sonu, insanlığın ruhunun can çekişme zamanı… Sadece yürümek bile bir karşı duruş dünyaya. Özlenen bu duruş hangi kayanın ardında?
Akla gelebilecek her türlü küfrü sallayıp geçiyor yanımdan bir adam. Bir an irkiliyorum, ama kısa sürüyor. Ne yapsa yeridir diyemeden daha, ‘dünya benim malım’ edasını takmış koluna geçiyor biri daha. Nasıl da masum kaldı az önceki adam şimdi gözümde. Biri makyajın altından küfrediyor dünyaya, öbürü sadece sözcük savuruyor kaldırımlara.
Erasmus, delilik söylevinin bir yerinde ‘fakat hayat neydi?’ diye sorar. Sonra da cevap verir. ‘Böyle şekillere girmiş insanlar sahneye çıkarlar, rollerini oynarlar ve tiyatro sahibi bazen kıyafetlerini değiştirdikten, onları kâh kralların görkemli erguvanı içinde, kâh esaret ve sefaletin iğrenç paçavralarına bürünmüş olarak gösterdikten sonra, nihayet sahneyi terk etmeye zorlar.’
Farkında olmadan düştükleri dünyanın içinde, debelenip duran insan kalabalığı, aklını sever en çok. Aklına güvenir(!) Tehlikeye önlem alır aklıyla, delilikten söz etmez asla. Zeka ona bahşedilmiştir. O akıllı olmaya programlıdır; delilik düşündüğünün dışına çıkmayı gerektirir. Don Kişot olmak keyif kaçırır(!) Don Kişot olmak sorumluluk gerektirir. Ne gerek vardır bunca zahmete . Yaşayıp gidiyoruz işte. Derler ki: Biz böyle iyiyiz keyfimizle baş başa, dokunmayın süper zekamıza.
Zeka ile delilik arasında görünmez olmuş ince çizginin, neresinde olabilir sizce bu insanlar? Geleceğin barış kurucuları hangi gruptan olmalı sizce?
Kötülüğe savaş açan o kahramana gelince.
Don Kişot sandığınız gibi bu dünyadan uzak olmadı hiç. Kendi dünyasını kurdu önce, sonra da bu dünyaya dahil oldu. Delilik, Don Kişot olmaktır biraz kanımca. Yel değirmenleri kime hizmet ediyorsa , işte onadır duruş. Ve gereklidir, bugünün dünyasına.
Gülşen Kazgın
– Haber Lotus –
HLotus
Aramıza hoş geldiniz. Yazılarınızla Haber Lotus’a renk katacağınızdan eminim. Haber Lotus sitesinde gezerken eminim herkes gül bahçesini de ziyaret edecek ve orada aranan koku, neşe bulunacaktır.