Ana Sayfa > Felsefe > İşçinin Ölümü

İşçinin Ölümü

Terry Eagleton’un “Marks neden haklıydı?”  başlıklı “Yordam kitap”tan çıkmış makalelerinin içinde 7. bölümde  “işçi sınıfı öldü” itirazına getirdiği bazı cevaplar var. işin aslı Terry Eagleton, burada bir teorisyen gibi değil tam bir inançlı (dindar: Marks dininin inananı) gibi yazıyor. Şakir Kocabaş’ın “İfadelerin Gramatik Ayrımı” başlıklı metnini marksist inançlıların (dindarların) okuması gereğine arada not olarak değinmek isterim. Şakir Kocabaş şöyle diyordu:

Şu ifadeyi göz önüne alalım:  “Bu teori (mesela Einstein’ın Genel Relativite Teorisi), fiziksel olayların gerçek bir resmidir.” Şimdi ben: “Bu teori (Einstein’ın Genel Relativite Teorisi) fiziksel olayların açıklaması olarak ortaya konulan bir modeller sistemidir, (emsaldir)” desem, bununla aynı zamanda, aynı olaylar için başka bir modeller sistemi geliştirmenin mümkün olduğu düşüncesini de getirmiş oluyor muyum?

Şakir Kocabaş’ın metodolojisini Marksist teoriye karşı da uygulayabiliriz. Marksizm kendisini dünyayı açıklayan gerçek bir teori diye sunmakta ve toplumsal olayların gerçek resmini verdiğini söylemekteydi.  Bu model toplumsal olayların açıklanması için ortaya konulan bir modeller sistemidir, diyebilir miyiz? Hatta, bu model, Batı’nın kapitalizme geçişi için konulmuş bir modeldir, diyebilir miyiz?

Terry Eagleton, işte tam bu noktada etkisi kalmamış işçi sınıfını yeniden teorize etmenin derdiyle uğraşıyor. İşin aslı Marksist teori olmadan Batı kapitalizmini Batı’da eleştirmenin imkânı yitirilmiş gibidir. Ancak o da, işçi sınıfı kavramından çok “ezilenler” ve “kent yoksulları” gibi kavramlara başvuruyor.

Kesinlikle “proleter” nedir? sorusundan hareket etmiyor. Proleterya salt başına işçi olmayıp, feodal düzenin yıkılmasıyla ortaya çıkan toprak kölelerinin sanayi kentinde emeğini satmak zorunda kalmasıyla hareket eden bir kitledir. Bizim gibi büyük metropollerde oturup köyde de arsası-evi olan adamların yaşadığı Doğu ülkelerinde ücret alan adama “proleter” denmez ve bu adamların birlikte hareket ettiği öbeğe de “proleterya” ifadesi atfedilmez.

Proleter (proles) öyle bir adam ki, proles’in dölünden başka sahip olduğu bir şey yoktu. “zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi olmayan adam-kadın” deilmesinin sebebi budur.

Terry Eagleton, önce işçi sınıfının Marks’taki bu anlamını teslim ediyor görünür: “orjinal proleterya (…) eski-çağ toplumlarında bunlar alt sınıftan kadınlardı. Proleterya sözcüğü bize Latince üremenin sonucu olan çocuktan geçmiştir. Devlete hizmet etmek için rahimlerinden başka sunacak hiçbir şeyleri olmayan yoksullar anlamına gelir. İktisadi yaşama hiçbir şekilde katkıda bulunamayacak kadar yoksun ve yoksun olan bu kadınlar işgücü olarak çocuk doğurmaktaydı” (Terry Eagleton: 2011: 190).

Terry Eagleton, ortadoks Marksist proleter anlayışı ifade ettikten sonra Marksizmi “yorumlar” yani iğdiş eder: “kapitalizm daha az sayıda işçinin daha çok mal üretmesi için teknolojiyi kullanırken, teknik-idari-yönetsel işlerde büyük bir artışın olduğu doğrudur. Ancak bu marksizmin yanlış olduğunu kanıtlamamaktadır. Çünkü (…) kapitalizmin açlık çekenler v emülksüzler tarafından alaşağı edilmesi bir yana, bu düzen, özgür ve eşit bireylerin olabileceği bir toplumun yaratılmasını mümkün kılacak ileri bilimsel tekniklerin üretim sürecine uygulanmasıyla yıkılabilecektir” (2011:194). O halde durum hiçbir biçimde İşçinin Ölümü ideologlarının buyurduğu gibi kesin hatlı değildir. (…) Bu durumda asıl işçi sınıfı düz işçileri, hem alt düzeydeki beyaz yakalı emekçileri içermektedir: sekreterlik, teknik, idari hizmet elemanları vb. Ve bu dünya nüfusunun çok büyük bir bölümüdür. Benzer iktisadi mantıkla Chris Harman küresel işçi sınıfının iki milyar  düzeyde olduğunu tahmin etmektedir. Başka bir tahmine göre sayı üç milyardır. (…) Elbette olağanüstü bir hızla artan dünya gecekondu nüfusu da unutulmamalı. Eğer gecekondu sakinleri şimdi yeryüzü kent nüfusunun çoğunluğunu oluşturmuyorlarsa bile bu çok yakında olacak. Tipik olarak iş sözleşmeleri, hakları, toplu sözleşme güçleri olmadan düşük ücretli, vasıfsız, korumasız, rastgele hizmet işlerinde çalışıyorlar. Bunlar, işportacıları, üçkağıtçıları, terzi işçilerini, yiyecek-içecek satıcılarını, hayat kadınlarını, çocuk işçileri, çekçek çekicilerini, evhizmetçilerini, küçük çaplı çalışanları kapsar” (2011: 197-8).

Terry Eagleton’un, kafası “işçinin ölümü” meselesinden dolayı o kadar bulanmış ki, “Marx, çalışan insanların fabrikalarda toplanmasının, siyasi kurtuluşlarının önkoşulu olduğunu düşünüyordu” (2011: 198) dedikten sonra bile yeni yoksullar, üçkağıtçılar, gecekondu sakinleri vs. sınıf-dışı yoksullardan bahsederek “sınıf”ı genişletmekten medet umar.

Marksistlerin Marks’ı doğrultmak için çaba harcamalarını anlamak zor. Öncelikle Marks öldü! Ancak Marks’ın fikri de öldü. Günümüz koşullarında Marksist olmak Batılı Burjuva toplumuna ücretli personel üretmekten başka anlama gelmeyecek. Modern toplumda küçük işletme ve iktisadî aile insiyatifi denilen bir şeyin ortada dolaşmasına fırsat verilmiyor. Marks bu zihniyetiyle kapitalizme adam devşirmenin aracı oluyor. Yeni yoksulluğun, evsizliğin, maduniyetin, aylak fakirliğin yaşadıklarının, işçi sınıfının gömleği olmaktan çıktığı ortada. İşçi sınıfı kapitalizmin müttefiki gibi davranıyor.

Lütfi Bergen

– Haber Lotus –

HLotus

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.