Yazar İshak Özlü, İstanbul, Bağdat ve Halep’in halifelere ve imparatorlara ev sahipliği yapmış kadim üç şehir olduğunu belirterek; “Fazla değil, 100 yıl önce Osmanlı bayrağı altında müştereken yaşayıp giden insanlardık. Bir zamanların 1001 gece masallarına konu olan bu şehirler günümüzde kan ve göz yaşı ile anılır oldular. ‘Halep ordaysa Arşın burada’ ve ‘Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar bulunmaz’ deyişleri ile her daim hafızalarımıza kazınmışlardır.” dedi.
Geçtiğimiz günlerde Patara Kitap’tan çıkan Üç şehrin Laneti kitabının yazarı İshak Özlü ile Kitap Blogu Okuyorum.org takipçileri için keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Merhaba İshak bey, bize kendinizden bahseder misiniz?
İshak Özlü: 1959 Yılında Konya bozkırlarının batısında yer alan Ilgın ilçesine bağlı Olukpınar köyünde doğdum.12 çocuklu Çiftçi bir ailenin 9’ncu sıradan kendine yer bulmuş bir ferdiyim. Taşra yaşantım orta ve lise yıllarında da devam etti. Yatılı Askeri okul ve sonrası 20 yıl ülkemin doğusundan batısına güneyinden kuzeyine tayinler ile geçmiş bir ömür. Yurdumun her türlü insanı ile kuru ekmeği paylaşıp, odun isinde pişen çayı içtim. Evlendim bir oğlum ve bir kızım oldu. Okumayı,Fotoğraf çekmeyi, yüzü kırış kırış olmuş insanları dinlemeyi ve olmazsa olmazım hayvanlar ile doğayı çok seviyorum.
Üç Şehrin Laneti kitabını yazmaya nasıl karar verdiniz?
İshak Özlü: Bodrum’da cansız bedeni sahile vuran ve mültecilerin dramının sembolü haline gelen 3 yaşındaki Suriyeli Aylan Kurdi’nin yürekleri titreten o görüntüsü hafızamda resmetmişti. Bunca aile ölümü göze alarak bile bile neden yola çıkıyordu. Neydi onları bu yerlerinden yurtlarından eden sebep. Ayrıca 21 yüzyılın başında sınırımızda köle pazarları kurulmuş çocuk yaşta kızlar bir mermi parasına alınıp satılıyordu. Bunları görüyor, duyuyor ama öfkemi ve duygularımı paylaşamıyordum. Tüm bu haksızlıklara bir ses olmak istedim. Üç Şehrin Laneti kurgunun yanı sıra yaşanmış ve halen yaşanmakta olan olayların bir harmanıdır.
Üç Şehrin Laneti romanında olayların geçtiği üç şehir var:İstanbul,Bağdat ve Halep. Bu şehirlerin önemi nedir?
İshak Özlü: İstanbul, Bağdat ve Halep Halifelere ve İmparatorlara ev sahipliği yapmış kadim üç şehir. Bu üç şehir Türk ve İslam dünyasının tarih içerisinde ki yapmış olduğu yolculuklarda önemli olaylara ev sahipliği yapmış nirengi noktalarıdır. Fazla değil 100 yıl önce Osmanlı bayrağı altında müştereken yaşayıp giden insanlardık. Bir zamanların 1001 gece masallarına konu olan bu şehirler günümüzde kan ve göz yaşı ile anılır oldular. “Halep ordaysa Arşın burada” ve “Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar bulunmaz” deyişleri ile her daim hafızalarımıza kazınmışlardır.
Suriye’de savaştan önce ana geçim kaynakları nelerdi?Ticari ve sosyal hayatı nasıldı?
İshak Özlü: Suriye’de savaştan önce Ticaret, tarım ve petrol ülkenin geçim kaynaklarıydı. Yağış olmaması kuraklığı genelleştirmiş insanların yaşam şartları zorlaşmıştı. Petrol gelirleri ise ancak ülkenin zaruri ihtiyaçlarını karşılamaya yetiyordu. Çok dinli ve çok dilli Halep Suriye’nin en önemli ticaret kentiydi. Tarihin en eski çarşısı sayılan Halep Kapalı Çarşısı savaştan önce şehrin en canlı noktalarından biriydi. Sokaklarının uzunlukları toplam 10 kilometre’den fazla olan Çarşıda ki çok sayıda kervansaray savaştan önce imalathane olarak kullanılır, esnaflar genel olarak; baharat, halı-kilim, dokuma, el işleri satarlardı.
İhracatın ve üretimin olmadığı bir yerde Ticaretten ve refahtan bahsetmek ise çok zor.
2011 yılında Suriye’de halk kitlesel gösteriler düzenleyerek baskıcı zorba Baas rejiminden bir miktar özgürlük talebinde bulundu. Sıkıyönetimin kalkması, gelir dağılımında adaletin sağlanması, Bireysel hakların genişletilmesi ve Baas partisi’nin ceberrut davranışlarından vaz geçmesi gibi.
Esed rejimi ise, halkın bu taleplerine karşı, reform gerçekleştirmek yerine, ülke geneline yayılan geniş halk gösterilerini silahlı kuvvet kullanarak bastırmaya çalıştı. Bu durum Suriye’de Esed rejimi ile muhalefet hareketi arasında iç savaşa neden oldu. İç savaş dolayısıyla Suriye vatandaşları komşu ülkelere ki milyonlarcası ülkemize sığınmak zorunda kaldı. Bunca kötü koşulların yaşandığı bir yerde sosyal hayatında iyi olması elbette beklenemez. Halk fakir,halk umutsuz ,halk yaşantısından Mutlu değildi.
Savaşla ilgili düşüncelerinizi de merak ediyoruz. Savaşların toplumlar üzerindeki etkileri nelerdir?
İshak Özlü: Ulu önder ATATÜRK’ün dediği gibi Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır.
Ülkemiz savaşa girdiği zaman 7 den 70’e hepimizin evet bu savaşa ihtiyaç var demesi lazım. Düşman silahı alıp bizi öldürmek için kapımıza dayanmışsa “biz ölmek istemiyoruz ve ölmeyeceğiz” diye savaşa girebiliriz. Yine Atamızın dediği gibi; “ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir.”
Savaşlarda her cepheden birçok can kaybı olur. Sivil halklar da mağdur olur ve suçsuz insanların ölümüne sebep olunur. Bu suçsuz insanlar ölmeseler bile hayatlarının geri kalanını problemler içinde geçirirler. Savaş insanların hayatlarını alt üst eder.
Savaş sırasında insan hakları korunmaz ve bu haklara saygı gösterilmez.İnsanlar büyük haksızlıklara uğrarlar. Toplumda kargaşa olur düzen bozulur, hukuk kalmaz, suçlar yaygınlaşır. Toplumda güven ve emniyet kalmaz. İnsanlar zorunlu olarak toplu göçler yapmak zorunda kalır. Günümüzde komşu ülke Suriye’de bu durumu net olarak görmekteyiz. İnsanlar ülkelerini terk etmek komşu ülkelere sığınmakta mülteci olarak çadırlarda evlerinden uzak, muhtaç bir şekilde yaşamaktadır. Turistlerin özellikle kıyafet ve baharat almak için uğrak yeri olan Halep 2015’ten sonra tamamen sessizliğe büründü. Yüzlerce dükkân kapandı, yağmalandı, yakıldı. Yüzyıllardır süren bir kent alışkanlığı da tarihe karıştı…
Suriye ve Türkiye halklarının geçmişten bugüne bağları ve ilişkilerinden kısaca bahseder misiniz?
İshak Özlü: Araplar, “Türkler bizi 400 yıl boyunca sömürdü” derken, Türkler ise, “Araplar bize ihanet etti, bizi arkamızdan vurdu” demektedirler. Bu düşünce de ki iki millete Halep bir köprü olmuş, Arap kültürü ile Türk kültürünü adeta harmanlamıştır.
Her iki halk arasında yoğun akrabalık bağları olan bir ülkedir.Kız alıp vermelerin çokça yaşandığı yerlerden biri Suriye ile Türkiye’dir.
Bundan sonrası için yazmak istediğiniz veya üzerinde çalıştığınız bir eser var mı? Yeni bir projeniz olacak mı?
İshak Özlü: Elbette boş durmak yok. Yine gerçek hayattan alınan bir Roman’ın sonuna yaklaşmış durumdayım. İçimizden bir hanım’ın başından geçen ilginç olaylara hep birlikte şahit olacağız.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
İshak Özlü: Ülkemin kitap okurlarını saygı ile selamlıyorum ve onlardan kadınlarımıza hakettikleri o yüce değeri yaşatarak vermelerini ümit ve talep ediyorum.
Kaynak: Okuyorum.org
HLotus