Uluslararası Teknolojik Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı (UTESAV) tarafından düzenlenen Beyin Fırtınası toplantıları devam ediyor. Medeniyet ve Değerler konusu etrafında yürütülen tartışma serisinde bu hafta ‘İslam ve Bilim” konusu ele alındı. UTESAV genel merkezinde gerçekleştirilen toplantıda, İslam dünyasının bilimde neden geri kaldığı, Müslümanların neden bilim üretemediği konuları masaya yatırıldı.
“BİLİM TARİHİ YENİDEN YAZILMALIDIR”
Programın açılış konuşmasını yapan UTESAV Başkanı İsrafil Kuralay, UTESAV’ın faaliyetlerine değinerek medeniyet ve teknolojinin değerler bağlamında ele alınmasının çok önemli bir görev olduğunu belirterek şunları söyledi: “UTESAV olarak medeniyet ve değerler konusunda daha önce iki beyin fırtınası toplantısı düzenledik. Bugünkü ‘İslam ve bilim’ toplantısı bu çalışmalarımızın devamı niteliğinde. Bu yılın sonuna doğru medeniyet ve değerleri pek çok boyutu ile ele alan uluslararası bir sempozyum gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Medeniyet düşüncesini sorgularken tekniğin önemini ayrıca vurgulamak gerekiyordu. Bilim tarihi batılılar tarafından yazıldığı için müslüman bilim adamarı ve çok kıymetli buluşları yok sayılmıştır. Dolayısıyla bilim tarihi yeniden yazılmalıdır. İslam ve bilim toplantısını, Müslümanların neden düşünce ve bilim üretemediğini sorgulamak üzere gerçekleştirdik. Dileğimiz, bu tür çalışmaların derinleşerek bilimsel ve düşünsel uyanışa vesile olmasıdır.
İSLAM MEDENİYETİ OLMASAYDI DÜNYA BUGÜNKÜ SEVİYESİNDE OLAMAZDI
Toplantıda İslam ve bilim konulu bir sunum yapan İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zekai Şen, Müslümanların bilime ve düşünceye çok önemli katkıları olduğunu belirterek, bugünkü üniversitenin ilk örneğinin medreseler olduğunu dile getirerek şu bilgileri verdi: “Eski Yunan’da üniversite yoktu. Hocalar yürüyüşle eğitim yapardı. Müslüman kültüründe ise bir çember kurup oturarak eğitim verilirdi. Bu şekilde medrese kurulmuş ve üniversite bu yapının geliştirilmesi ile bugünkü halini almıştır. Müslümanların bir önemli katkısı da Hastanedir. Hastane ilk olarak İslam dünyasında geliştirilen bir kurumdur. Bir diğer önemli katkıda gözlemevleridir. İlk gözlemevi Müslümanlar tarafından kurulmuştur. Bugün kullandığımız rakam sistemi, cebir, veterinerlik, kamera, kimya ilminin ortaya çıkartılması, atomun parçalanması ile ilgili çalışmalar, dünyanın yarı çapının hesaplanması ve trigonometri, yer çekiminin bulunması vb. pek çok buluş ve icat Müslüman bilim adamları tarafından bulunmuştur. Müslümanların keşifleri ve icatları ile dünya bugünkü seviyesine gelmiştir. İslam dünyasının birikimi daha çok Endülüs vasıtası ile Rönesans hareketlerinin başladığı Fransa ve İtalya tarafından Avrupa’ya taşınmıştır. İslam medeniyeti olmasaydı dünya bugünkü seviyesine ulaşamazdı.”
İSLAM DÜNYASI NEDEN GERİ KALDI?
İslam dünyasının ilk dönemlerde göz kamaştırıcı bir bilimsel sıçrama gerçekleştirdiğini fakat bu ilerleyişin çeşitli sebeplerle kesintilere uğradığını ifade eden Zekai Şen, neden bilimde geri kaldık sorusunun şu şekilde yanıtladı: “Öncelikli olarak İslam’ın bilimle çatışmadığını kesin bir şekilde belirtmek gerekmektedir. İslam’da bilenlerle bilmeyenlerin bir olmayacağı vurgulanmıştır. Efendimiz S.A.V “insanların en hayırlısı insanlara hizmet edendir.” buyuruyor. Bu hadisle de insanlığa hizmet teşvik ediliyor. Gerek hadislerde ve gerekse Kuran’da ilim sürekli teşvik edilmektedir. İslam dünyasının geri kalmasının bazı nedenleri şu şekilde sıralamak mümkün; “Moğol istilası, Haçlı seferleri, aşağılık kompleksi, Ülke yönetimlerinin, idarecilerin bilimsel çalışmalara destek vermemesi Ar- Ge bütçelerinin GSMH’ya göre çok düşük kalması ve ar-ye önem verilmemesi, eğitim sisteminin kendine güven anlayışını verememesi, bağımsız özgün araştırmalar yapılmaması ve bağımsız araştırma merkezlerinin olmaması, takım çalışması yapılamaması ve diğer pek çok akademiksorun bilim üretmemizi engellemektedir.”
TOPHANEDEKİ GÖZLEMEVİNİN YIKILMASI ÖNEMLİ BİR KIRILMA NOKTASIDIR
İslam dünyasında bilimsel gelişmenin 14. asırdan sonra gerilemeye başladığını ve 7 – 14. yüzyıllarda İslam medeniyetinin en parlak olduğu dönemlerde Batı’da bir tane bile ismin çıkmadığını söyleyen Zekai Şen, 14. yüzyıldan sonra ferdi çalışmalar olduğunu fakat bu yoğunluğun giderek azaldığını ve bilimsel gerileyişte önemli kırılma noktalarından birisinin Tophanedeki gözlemevinin yıkılması ve Osmanlı padişahlarının bilimden ziyade gönüle önem vermeleri olduğunu kaydederek şunları belirtti: 1576’da tophane sırtlarındaki gözlemevinin topa tutulması Osmanlıdaki bilimsel çalışmalar açısından olumsuz bir kırılma noktasıdır. Osmanlı ilk zamanlarda bilime önem vermiş fakat sonra bu durum değişmiştir. II. Abdülhamit zamanında bir uyanış olmuştur. İslam dünyasının geleceği çok iyi olacak. İslam dünyasında akıl madeni var. Fakat Müslümanlar tembellik yapıyor.”
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNDE FELSEFE VE MANTIK DIŞLANMIŞTIR
Türkiye’de felsefe ve mantık dışlanmıştır. Bizim eğitim sistemimiz ezbercidir. Sorgulayıcı, felsefeye ve mantığa önem veren bir eğitim sistemimiz yok. Mühendislik eğitimimizde felsefe ve mantık olmalı. Dünyanın yakından tanıdığı Farabi’nin bizde malesef adı yok. Prof. Dr. Zeka Şen, Türkiye’de bilim dilinin İngilizce olmasının çok büyük bir tehlike olduğunu belirterek, Türkiye’de yabancı bir dilde eğitim yapılmasının kabul edilemez olduğunu sözlerine ekledi.
– Haber Lotus –
HLotus