Ana Sayfa > Köşe Yazıları > Kars’taki Almanlar, Malakanlar ve Tolstoy

Kars’taki Almanlar, Malakanlar ve Tolstoy

Şubatın son haftasında çıkacağım Kars seyahati için planımı bir ay önceden yapmıştım. Kışın en soğuk zamanına denk geliyordu bu yolculuk, ama ne de olsa ben bir kış çocuğuydum. Eksi derecedeki soğuk hava beni korkutmuyor, tam tersi heyecanlandırıyordu. Kars Harakani havaalanında başlayacak olan gezim üç gün sürecek ve Erzurum’da sona erecekti. Neredeyse 40 yıl sonra doğduğum toprakları yeniden görecektim.

Aslında “yeniden” demek yanlış olurdu çünkü bu, oraları ilk görüşüm olacaktı. Babamın şark görevi sırasında Sarıkamış’ta doğmuştum ama doğduktan hemen sonra Eğridir’e tayin olmuştuk. Nüfus cüzdanımda yazan Sarıkamış’ı bu zamana dek hiç görmemiştim. İşte bu yüzden bu seyahat beni doğduğum topraklarla buluşturacak olmasından ötürü “özel” bir seyahatti.

Cuma sabahı 0 derecedeki İstanbul’dan eksi 27 derecedeki Kars’a iniş yaptığımızda uçsuz bucaksız beyaz bir örtü karşıladı bizi.

Havalimanındaki termometrenin eksi dereceleri gösterdiğini gördüğümde önce “eyvah!” dediysem de açık havaya çıktığımda hiç de üşümediğimi hayretle fark ettim.

Burada gezilecek çok yer vardı. Kars kalesi, Havariler kilisesi, Kars çayı, cami ve hamamlar, Namık Kemal evi, Ermenistan sınırındaki tarihi Ani harabeleri bunlardan sadece bir kaçıydı. Kulağımda akordiyon eşliğindeki Kafkas müzikleri, gözümde bembeyaz kar örtüsüyle bastığım yere dikkat ederek, penguen adımlarıyla şehri turlamaya başladım. Sarp yokuşlu Kars kalesine çıkarken ve inerken bir kaç defa düştüysem de neyse ki bir yerimi yaralamadım. Üstelik zamanımı öyle verimli kullandım ki görülmesi gereken hemen her yeri gezi programım boyunca gezip görebildim.

Yiyip içtiğin senin olsun bize gezip gördüğün yerleri anlat dediğinizi duyar gibiyim. (demediniz mi?)

Gezip gördüğüm yerleri de anlatmayacağım. Aslında ben size başka bir şey anlatmak için bu yazıyı kaleme alıyorum. Yiyip içtiğim, gezip gördüğüm, hepsi bende kalsın; ben size öğrendiğim yepyeni bilgileri anlatayım.

Seyahatim sırasında Karslı büyüğüm, çok değerli araştırmacı yazar ve belgesel yapımcısı Kubilay Çelik beni telefonla aradı. Sosyal medyada Kars’tan yer bildirimi yaptığımı görmüş ve kendisi de iki sene önce Kars’a gelip buralarda bir belgesel çekimi yaptığı için hemen beni aramak istemiş. Kars’ta yaşayan Almanlar ve Malakanlar hakkında bilgim olup olmadığını sordu. Almanların Kars’ta ne işi olabilirdi? Ya Malakanlar dediği kimlerdi? Tabi ki bu konularda hiç bir bilgim yoktu.

Merak edip sordum. Kubilay bey hemen posta adresimi aldı ve belgesellerin kayıtlı olduğu CD’yi bana göndereceğini söyledi.

Bir şey yapacağını söyleyip de yapmayan ne çok insan tanırız, değil mi? Ama Kubilay bey onlardan biri değil. Seyahatten döner dönmez elime geçecek şekilde bahsettiği belgeselleri bana kargoyla gönderdi. TRT için çekilen ve Tarihin İzinde adlı 30 dakikalık iki belgeselden oluşan kayıtları ilgiyle izledim. Kars’ta yaşayan Almanlardan ve Malakanlardan size kısaca bahsedeyim. İlginizi çekerse detayını siz araştırırsınız.

Almanlar Kars’a nasıl gelmiş?

Halk arasında 93 harbi olarak bilinen 1878 Osmanlı Rus harbi sırasında Estonya sınırından Kars’a sürülen Almanlar burada kendilerine bir köy kurup bu topraklara yerleşmişler. Karacaören köyü olarak bilinen bu köy Kars’taki tek Alman köyü. Sarışın mavi gözlü Alman göçmenler yıllar boyu Kars halkıyla dostane bir şekilde yaşamışlar, tarımda bir çok yeniliği köylerine taşıyarak Kars’ın tarım ve hayvancılıkta gelişmesine katkıda bulunmuşlar. 1970’lerin başında Türkiye’den Almanya’ya işçi gönderimlerinin yaşandığı yıllarda Almanların çoğu Kars’tan ayrılarak dede topraklarına yani Almanya’ya geri dönmüşler. Bugün Karacaören köyünde yalnızca tek bir Alman yaşıyor. O da Karadenizli bir hanımla evlenmiş. Çocukları Türk-Alman melezi olmuş.

Gelelim Malakanların ilginç hikayesine. Moloko, Rusçada süt anlamına geliyor ve Malakan da süt içenler demek. Malakanlar aslen Rus Ortodoks sınıfından olmalarına rağmen Ortodoks inancının temel inançlarını reddettikleri için Hristiyanlar tarafından dışlanmışlar.  Temel olarak Eski Ahit’e iman ediyorlar. Papaza, haç işaretine, şatafatlı kiliseler inşa etmeye karşılar ve domuz yemiyorlar. Oruç zamanı kilise yalnızca 2 gün süt içmeye izin verdiği halde onlar her gün süt içtikleri için kilise tarafından aforoz edilmişler. İnsan öldürmenin her türlüsüne karşılar. Bu yüzden silahları ateşe vermişler ve hiç bir şekilde oğullarını askere göndermemişler. Tüm bu sebeplerden Rus Çarı Nikola’nın tepkisini çeken Malakanlar tıpkı az önce bahsettiğim Kars’ta yaşayan Almanlar gibi 93 harbi sırasında Kars’a sürülmüşler. Bu topraklarda 36 köy kurmuşlar.

1920’lere kadar Kars’ta çok sevilen Malakanlar, Gümrü Antlaşması gereğince Rusya’ya geri dönmek zorunda kalmış. Ama Kars topraklarında bıraktıkları izler hiç silinmemiş. “Malakan gibi çalışkan” sözü halk arasında yerleşmiş. Tarım ve hayvancılığa yaptıkları katkı sayesinde Malakan ineği ve Malakan atı meşhur olmuş. Bugün bir çokları ABD, Yeni Zelanda ve Avustralya’ya göç etmiş olsa da Malakanları Kars halkı hiç unutmamış.

Bu arada kendisi de bir Malakan olan ünlü Rus yazar Tolstoy da sürgün yıllarında halkına maddi ve manevi destekte bulunmuş ve romanlarından elde ettiği telifi kuruşu kuruşuna halkına göndermiş. (Demek ki telifini alabiliyormuş!!)

Tüm bu bilgiler bende ne gibi duygu ve düşünceler uyandırdı, biliyor musunuz? Toplumsal göçlerin tarihte ne kadar sık tekrarlandığını ve toplumların sosyolojik geçmişinde aslında her birimizin bir kum tanesi kadar önemsiz olduğunu düşündürdü bana. On binlerce, yüzbinlerce insan bir yerden diğerine zorla sürgün ediliyor. Genel tarih akışı içinde ve ülkelerin tarihinde Ayşe’nin, Fatma’nın, Mihail’in ya da Anton’un tek tek hiç bir önemi yok. Herkes kendi trajedisini yaşıyor.

Bugün Suriyeli göçmenler de belki bundan elli yıl sonra yaşadıkları göç trajedisini gözlerinde yaşlarla anlatacak ve gelecek nesillere aktaracaklar. Ama her birinin yaşadığı dram ve trajediyi yalnızca kendileri bilecek. Tarih bu acıyı asla yazmayacak, göz ardı edecek, çünkü ilgilenmeyecek.

Zaman akıyor. Ve biz tarih yazıyoruz. Yarın kitaplarda okutulacak olan tarihi şu anda bizler yaşıyoruz.

Anadolu’yu gezmeye devam edeceğim. Bir sonraki rotam neresi olacak bilemiyorum. Gezmeye, görmeye, öğrenmeye ve paylaşmaya devam.

Bir sonraki yazıda görüşünceye kadar hoşçakalın!

Şebnem Pişkin

– Haber Lotus –

HLotus

2 thoughts on “Kars’taki Almanlar, Malakanlar ve Tolstoy

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.