Zehiri İlaçtan Ayıran “Doz”dur*
Onlara: “Allah’ın indirdiğine uyun.” dendiği vakit de: “Yok, atalarımızı neyin üzerinde bulduysak ona uyarız.” dediler. Ya ataları bir şeye akıl erdiremez ve doğruyu seçemez idiyseler de mi onlara uyacaklar?*
Anayasada yeri yok ama edebiyatı seviyoruz*
Bildiğiniz üzere geçtiğimiz günlerde Yük Edebiyat’ın yeni sayısı yayımlandı. İnternet ortamında ücretsiz ulaşabileceğimiz bu hacimli dergide birçok sevdiğim isim de edebi ürünlerini sergiliyor. Bu yazıda üzerinde duracağım Emrah Kurul’un Terazinin Kantarı bölümü de bahsettiğim dergide yayımlanıyor. Emrah Kurul, bu bölümde terazinin kantarında son dönemde çıkmış eserleri tartmaya çabalıyor.
Öncelikle şunu belirteyim: Bu yazıyı, Emrah Kurul’un Twitter’da Şükran Yiğit ile girdiği Billur Örüntüler (Rıdvan Hatun) kitabı üzerinden süren edebi tartışmadan dolayı yazma gereği duydum. Gelin şimdi bu tartma işleminin nasıl bir eleştiri olduğuna biraz yakından bakalım ve bu tartışmayı değerlendirelim.
İlk olarak, Şeyda Başer Eroğlu’nun Epona Yayınları’ndan çıkan 11.15 adlı eserini ele almış. Esere dönük eleştiri olarak başlayan inceleme yine Emrah Kurul tarafından, bir noktadan sonra “niyet okumaya” derekesine düşüyor. Yazarın yaptığı lezbiyen ilişki göndermesini, gündemdeki popüler konulara yanaşma olarak değerlendiriyor. Güçlü kadın imajının bariz bir şekilde gösterilmesini de doğru bulmadığını ifade ediyor.
Sonrasında Metin Nart’ın İthaki Yayınları’ndan çıkan Zellenbur’un Sıradan Bir Günü eserine yöneldiğini görüyoruz. Kurul, yazarın kullandığı güçlü dili, iyi okullarda okumasına bağlıyor. Bu eseri eleştirirken Emrah Kurul şimdiki zaman ekine (-yor) olan rahatsızlığını ısrarla vurguluyor.
Mesut Barış Övün’ün Alakarga Yayınları’ndan çıkan Salınımlar eserini ele alırken -yazının başlığında da belirttiğim- muhafazakâr yaklaşım ayyuka çıkıyor. Ahmet Mithat Efendi’nin yapmak istediğini, Türkiye’de sıklıkla eleştirdiğimiz birçok akademik kurum dahi anlamışken Emrah Kurul burada bir üstkurmaca eleştirisine girişiyor. Övün’ün bu romanda yazar anlatıcı olarak araya girmesini bir eksiklik olarak niteliyor.
Bora Abdo’nun Aylak Adam Yayınları’ndan çıkan Doğu’nun Yedisi adlı eserinde ise Kurul, Abdo’nun yer yer imgeselliği fazla kullanmasını, okurun ikinci bir okumaya ihtiyaç duymasına sebep olacağı için bunu, bir handikap sayıyor. Oysa artık edebiyatımız, okuru daha çok zorlayan metinleri hak etmez mi? “Bizi öldürmeyen” edebiyat ne kadar güçlendirebilir ki?
Gelelim Rıdvan Hatun’un Can Yayınları’ndan çıkan Billur Örüntüler‘i incelenmesinin detaylarına. İlk dikkat çektiği hususun noktalama işaretleri olması beni şaşırttı. Edebiyatta, noktalama işaretlerinin yazarı kısıtladığı, birçok alanın uzmanı tarafından dile getirilmiştir. Kaldı ki okurun ve yayıncının eseri yaratanın metni yazma tarzına saygı duyması gerektiğini düşünüyorum. Tabii bu saygı bir dayatmayı gerektirmemeli. Okur bu sınırsızlığı anlamakta zorlanabilir ya da eser ilgisini çekmeyebilir. Ancak kendi de bir yazar olan Emrah Kurul’un meslektaşını anlamasını beklerdim.
Billur Örüntüler’e bir başka eleştirisi, yüklemsiz cümleler yönünden geliyor fakat bununla da kalmıyor: Eserin, deneysel bir metin olduğu -birçok kez- dile getirilmesine rağmen farklı fiil zamanı kullanımlarını bir hata olarak nitelendiriyor. Bunun, Türkçenin cümle yapısına aykırı olduğunu ifade ediyor. Öyleyse benim bu yazıda da yaptığım gibi bir metinde farklı fiil zamanları kullanırsak Türkçe yazmış olmuyor muyuz?
Tahsin Yücel’in o meşhur Kara Kitap yazısında belirttiği gibi Türkçeye hiç uymayan sanki Batılı bir yazardan çeviri gibi duran cümlelere ben de karşıyım. Ancak tam bu noktada yazının tartışılmasına Twitter’da devam edilirken Emrah Kurul “Metindeki bu kullanım deneysel değil.” diyor.
İşte bu noktada, esere dönük eleştiri niyete dönük eleştiriye dönüşüyor.
Dayanışmanın her zamankinden daha önemli olduğu, kâğıt parasından tutun da her türlü maliyetin kitapların okura ulaşmasını olumsuz etkilediği bu ortamda, bir yazarın diğer meslektaşlarının eserlerini incelerken bazen eski inceleme yöntemlerinin sınırlı bilgilerinin büyüsüne kapılmaktan bazen de doğrudan “niyet okuma”yla düştüğü hata, edebiyatı ileri götürmek “meselesi” midir?
*Paracelsus
*Yük Edebiyat, Mayıs-Haziran 2024 Sayısı, Yıl 3, Sayı 18.
*Feyza Perinçek, Nursel Duruel, Cemal Süreya “Şairin Hayatı Şiire Dahil”, İstanbul, 2017.
*Yazır, Elmalılı Hamdi, “Kur’ân’ı Kerim’in Türkçe Meali”, Bakara Suresi, 170. Âyet.
HLotus