Ana Sayfa > Gündem > Öfke ve Nefretin Sentezinden İktidar Çıkar mı?

Öfke ve Nefretin Sentezinden İktidar Çıkar mı?

Cumhuriyet Halk Partisi’nin değişmesi gerektiğini akademisyenlerden siyasilere kadar birçok kişiden yıllarca duyduk. “CHP değişirse, Türkiye de değişir.” sloganıyla birlikte muratlarını ifade edenler, CHP’nin geleneksel sistem içindeki rolüne dikkat çekiyorlardı. Buna dayanarak, eğer CHP dünyanın ve Türkiye’nin gittiği istikameti doğru okursa, Türkiye’nin değişeceğini varsayıyorlardı. Ancak bahsedilen beklenti bir temenni olarak kaldı. Bunun nedeni, yukarıda bahsedilen değişim talebinin CHP açısından siyasette karşılığının olmamasıydı. Çünkü CHP yerleşik düzenden en fazla faydalanan siyasi partiydi. Türkiye’de bürokratik sistemin kurucusuydu. Bu sistem, 1960 darbesi sonrasında askerler tarafından çok partili sisteme uygun olarak restore edildiğinde, CHP bu restorasyonun bir parçası olarak, restorasyonun siyasal temsilciliği rolünü üstlendi. CHP artık muhalefette de olsa, iktidar gücünü kullanabilen bir siyasal partiye dönüşmüştü.

1990’lı yıllarda CHP yeniden siyasal hayatımızda yer almaya başladığında, genel başkanı Deniz Baykal’dı. Baykal, CHP’nin tarihsel misyonuna uygun siyaset üretti. Farklı yaşam biçimlerini ve değerleri reddetti ve onları dışladı. Öte taraftan, kendi yaşam biçimini ve değerlerini laiklik söylemi üzerinden siyasallaştırdı. Laiklik eksenli tedirginlikleri, korkuları sivriltti. Bu şekilde, Baykal CHP’nin oy oranını yüzde 20 bandının üzerine çıkardı ve değişim karşıtı toplumsal tabanı CHP siyaseti etrafında birleştirdi. Ancak toplumdan yükselen değişim talebi, bu kitleye rağmen, siyasette güçlü bir şekilde karşılık buldu. Sosyolojik dönüşümün siyasete yansıması, CHP tabanını oluşturan kitlenin sahip olduğu toplumsal konumu ve CHP’nin iktidar gücünü zayıflattı. Siyasal sistem değiştiği nispette CHP’nin siyasetteki sistem bekçiliği pozisyonu da boşa çıktı.

Sistemin değişmesinin CHP’ye yansımalarının ne olacağı ise yakın dönemde berraklaşacaktır. CHP’nin, söz konusu dönüşüme kadro değişikliği ile karşılık verdiği söylenebilir. Ancak CHP’de henüz sahici bir değişimin olduğu görülmemektedir. Bu durum, Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’de yaşanan değişimi okuyamadığı ya da değişim için ihtiyaç duyduğu zemini bulamadığı şeklinde yorumlanabilir. Bununla birlikte, Kılıçdaroğlu’nun altı aylık genel başkanlığı döneminde, geleneksel CHP çizgisinde genellikle arka planda kalan siyasal dili öne çıkardığı görülmektedir.

Kılıçdaroğlu, değerler eksenli siyasi ayrışmayı derinleştiren geleneksel CHP siyaset anlayışını terk etme eğilimindedir. Bunun yerine, iş/aş meselesini siyasetinin merkezine oturtmaktadır. Sosyal devlet vurgusu üzerinden gelir dağılımı, yolsuzluk ve yoksulluğu siyasetinin ana konuları haline getirmektedir. Kadıköy, Beşiktaş ve Çankaya gibi muhitlerde oturan geleneksel CHP tabanını, yoksulları, işsizleri ve emeklileri giderek zenginleşen muhafazakâr kesime karşı CHP çatısı altında birleştirmeye çalışmaktadır. Yani Kılıçdaroğlu, beyaz Türklerin nefretini ve yoksulların öfkelerini sentezleyerek kendisine siyaset alanı açmaya çalışmaktadır. Ancak, CHP’nin beslendiği geleneksel toplumsal taban, Kılıçdaroğlu’nun manevra alanını daraltmaktadır. Kılıçdaroğlu’nun iktidar arzusu, bu tabanın direncini kırabilecek mi, bilmiyoruz. Ancak Kılıçdaroğlu, CHP’yi hükümet alternatifi yapmak istiyorsa, öncelikle Baykal’ın sertleştirdiği toplumsal tabanını farklılıkları içselleştirebilecek düzeye çıkarmak zorundadır. Bununla birlikte, reaksiyoner siyasal dili terk etmelidir. Ancak bunun çok kolay olmadığı da açıktır. Çünkü CHP çok partili sistemden itibaren, savundukları üzerinden değil, karşı çıktıkları ya da oldukları üzerinden kendini tanımlamaktadır.

Sonuç olarak, Kılıçdaroğlu yeni Türkiye’nin “yeni CHP” lideri olmak istiyorsa,  değişen Türkiye’ye uygun siyaset üretmelidir. Aksi takdirde, lider olma şansını yitirir. Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı yitirmesi, CHP’nin değişim sancısını dindirmez, aksine derinleştirir. Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin ihtiyaç duyduğu değişimi gerçekleştirememesi durumunda, bir başka aktör bunu yapmaya talip olacaktır. En nihayetinde, Türkiye değişti, CHP de değişecektir.

Selahattin GÜVEN

– Haber Lotus –

HLotus

7 thoughts on “Öfke ve Nefretin Sentezinden İktidar Çıkar mı?

  1. Chp eski bir siayest geleneğine sahip olmakla birlikte büyük ötekinin nefretini kazanmış bir parti öfke ve nefret karşıtında konumlanmış bir partinin değişimi ancak öfkelerin dindirilmesiyele mümkündür güveninde ifade ettiği gibi beyaz Türklerin nefretini ve yoksulların öfkelerini sentezleyerek kendisine siyaset alanı açmaya çalışmaktadır .Chp şimdiye kadar kendini sentezleyebilmiştir ama sentezle iktidarı değil muhalefeti bulmuştur.

  2. DEĞİŞİM

    Değişim, çağımızda önceki dönemlere nazaran çok hızlı yaşanmaktadır/hissedilmektedir.Değişen Dünya karşısında varlığını korumak isteyenler ya da nüfuzunu arttırmak isteyenler yeni sürece yenilenerek müdahil olmalıdır aksi takdirde değişimin doğal yasası olan entropi karşısında konumlarını koruyamayacaklardır.Sanırım Özgüveni nedeni ile uzun zamandan beri kendisini sorgulamayan CHP değişim/doğum sancısı yaşıyor.Tamda bu noktada yazar bebeğin sağlıklı doğması için güzel ve umut verici önerilerde bulunuyor.Bana göre annenin bu önerileri dikkate alması gerekir çünkü bu ülke hepimizin.

  3. Sayın Güven’in diline sağlık.CHP,kendi dışındaki insanların da kendilerini idare edebilecek akıla sahip olduklarına bir inansa problem büyük ölçüde çözülmüş olacak.

  4. Chp düze gelmiş bir geleneğin gelecekteki versiyonu olarak kalacak öğle görünüyor.değişimi önce içinden başlatıp siyasi çizgisini aşmamakta kararlı.hal böyle olunca muhalefet kapısı sonuna kadar açık görünüyor.nefretin ve öfkenin buluştuğu yerde MUHALİF olmak kaçınılmaz ağzına sağlık kuzen

  5. Ben CHP nin yaklaşımına bir anlam veremiyorum sabah konuştuğunu akşam yalanlıyor bu olsun diyor o olluyor bir baktın ertesigün bunada karşı çıkıyor kendi içinde büyümeye gidemiyor dengeli bir düzen sağlıyamıyor dünya deyişimde büyüyor CHP ise kendi dar kalıbında hayatı sürdürmeye çalışıyor Türkiye büyümede olan bir ülkedir büyümede olan bir ülke devamlı yenililerle buluşmalı ama neyazıkki CHP bu deyişime ayak uydurmamaktadır bir ülke deyişiyorsa demekki kafalarında deyişmesi gereklidir arkadaşım Selahattin Yüreyine sağlık sana katılıyorum Gelişme varsa Deyişimde şarttır deyişiyorsan sancıda çekeceksin acıda…

  6. Selahattin Bey’in yazdıklarına katılmamak elde değil. Chp, Türkiye Cumhuriyeti ile beraber kurulan ve malesef devlet partisi olarak dünyaya gelen bir parti. Chp, sanırım sadece 1 dönem haricinde vatandaşların duygu-düşünce-dünya görüşü ve taleplerine hiç önem vermeyen, müşterisi vatandaş olmayan bir parti. Chp, mevcut devlet sisteminin aynen korunması ve iktidarını korumasını amaçlayan ve bu uğurda çalışan bir örgüt. Dolayısıyla vatandaşların değişim taleplerine cevap verebilmesi için, öncelikle devleti mi yoksa vatandaşları mı müşteri olarak göreceği konusunda bir karar vermelidir. Chp, lideri kim olursa olsun, şu an müşteri olarak halkı görmüyor ve şu anki esas görevi mevcut sistemin koruyuculuğunu üstlenmek. Eğer Chp bir ihtimal, halk için var olmayı prensip haline getirip gerçek bir sol siyasi parti olmaya karar verirse; öncelikle yapması gereken şey bence kendi örgüt yapısını, yönetim biçimini, ilişkiler ağını ona göre yapılandırmalıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.