Ne vakit yüksek bir yerden şehre baksam Genç Plinius’u hatırlarım. Târihi, doğayı ve şehri aşkla anlatan amcası Yaşlı Plinius’la Pompei şehrine yaptıkları o gelişi olmayan yolculuğu. Garip bir şey ama asırlar önce de olsa sevdiğim yazarların talihsiz ölümleri üzüyor beni. Yaşlı Plinius da hayıflandıklarımdan.
Bu duyguyu bir de Sistine Şapeli’nin duvarlarına nakşolunan “Son Yargı” freskini görünce yaşarım. Michelangelo bu resimle Avrupa’nın bugünkü mahşerini çok güzel betimlemiş. Freskin ortasındaki İsa hiç de şefaat etmek isteyen bir peygamber gibi durmuyor bilâkis tüm insanlığın günahını mahşere değin çekmiş biri olarak artık bırakın yakamı, çekin ellerinizi der gibi bir duruş sergiliyor.
Papa Paulos’ın bu istihzayı fark etmemesi ilginç tabii.
Neyse…
” Şairler evrensel çevirmenlerdir, çünkü evrenin yıldızların, suyun, ağaçların dilini insanın diline çevirirler.” demiş Baudelaire de. Bu anlamda eşyânın bâtınını kavramış “Âdem” ile aynı ontik algıda olduğunu bu aklı keşfettiğini görüyoruz Baudelaire’nin.
Bir kaç yüzyıldır sözde Protestan ahlâkı ile yücelttikleri Civilisation kavramıyla bize çalım satıp duran Avrupa’nın özde gerçekten “Medenî” olduklarını kabul edebilir miyiz?
Sömürgeleştirdikleri topraklara efendilik etmeleri elbette ilerlemenin bir göstergesi değildi.
Biz Antik Yunan felsefesini kendilerinden evvel onlara tercüme edip anlatmış insanlar olarak “gerilememizin” sebeplerini yalnızca üstün şehirler kuramamamızda mı aramalıydık?
Civilisation sadece bir pudra idi. Gerçekte Batı ilerleme ve aydınlanmanın bilgisini bizzat “karanlıktan” almıştı. Çünkü gerçekten dünya civilization sayesinde parlamış olsaydı dünya ve bilhassa coğrafyamız kan gölü olmazdı.
Bu civilisation pudrasının altında kanın kara büyüsünden ve enerjisinden beslenen o zifir deccâliyet var.
Civilisation’un ontolojisinde “göğü delmek” gibi bir hadsiz başkaldırı ve kafa tutma ontolojisi var.
Eksiğimiz her gün mantar gibi şehirlerin kalbinden göğe saplanan bu irinli sivilceler, “cite”ler değil, ahşâbın ve mermerin, ağacın ve suyun saltanatı.
Eksiğimiz kendi medeniyyet tasavvurumuzdaki o ontik algı. Kanı ve irini civilisation ile pudralayıp insanlığa dayatan Batı’ya karşı kendimizi bilemeyişimiz söz konusu.
Bilmiyoruz.
Vitrinimizde Hümanizma çamuruna günde beş oyun bulayıp koyduğumuz Mevlâna ve Yunus’umuz var. Fakat onlardaki varlık anlayışını kavrayamamışız. Hikmet pınarı türkülerimiz var. Fakat Alevi-sünni-kürt kartları ile bulamaç edilmiş zihnimizle özümüze ait bu hikmet algısını anlamaktan yoksunuz.
Sadece Türk İslâm düşmanları değil, kendini bu tanımın içine sokanlarca da anlaşılmamış bir hikmet medeniyetine sahibiz.
Batı kendi eliyle şekillendirdiği IŞİD projesiyle aslında bize şunu söylemek istiyor; Sizin anlayışınızda ve medeniyet kökeninizde VAHDET kör bir kalıplaşmanın, taassubun sembolü. Siz busunuz, şekilci, anlamadan kör ezbere tapıcı bir vahşet sürüsüsünüz.
Bu hâliyle dünyada İslâm’ın temsil ettiği yüz TERÖRİZM!
Öteden beri “birliğe, tekliğe vahdete” karşı olan bâtıl Batı’nın bizi vurduğu en büyük silâh budur işte; teslisi yücelterek “Hakkâ ve Tevhid’e karşı şeytani paganizmi yüceltmek.
Batının civilisation da dahil cihâna dayattığı bütün kavramların temelinde işbu dalavere var.
Günün hikmetten yoksun entelijansiyasının Baudelaire’nin işaret ettiği eşyânın özüne vakıf gerçek şairleri önlerine alıp anlamaları ve tanımaları ve yeni nesle tanıtmaları lâzım.
Yahya Kemâl onlardan biri. Ken’an Rifâî ve yetiştirdiği talebeler başta Samiha Anne olmak üzere bu vasfa haiz münevverler. Tanpınar, Süheyl Ünver, Ekrem Hakkı Ayverdi, Turgut Cansever, Nureddin Topçu onlardan biri.
Biraz daha kökene inelim. Yusuf Hemedâni, Maturudî, Ahmed Yesevî, Farabi, İbn-i Sina, Yusuf Has Hacip, Kaşgarlı Mahmud, İbn Arabî, Sadreddin Konevî…
Batı’nın haddini, bizim de kendimizi bilemeyişimizin temelinde “cite” yahut her gün kör döğüşü ve mahalle kavgalarına dönen “demokrasi” keşfine değil, kendi ONTİK ALGIMIZI mükâşefeye ihtiyacımız var.
İvedilikle!
Kadirşinaslıkla efendim.
Saliha Malhun
Saliha Malhun’un kitaplarına ulaşmak için bağlantıyı tıklayınız: http://www.kitapyurdu.com/yazar/saliha-malhun/57933.html
– Haber Lotus –
HLotus