Yaş aldıkça oturur sandım bazı şeyler. Kişilik oturuyor da ruh hali falan da oturur, bi’yaştan sonra fazla gel-git yaşamam iç dünyamda sanıyordum. Yıllar geçiyor, zaman ilerliyor, her yıl +1 ilave ediyor yaşcağızıma. İçim durulacağına kabaran okyanuslar misali coşuyor. Ruh halim dinginleşeceğine sarsılıyor, bunca zaman içimde oturttum, yerli yerine yerleştirdim sandığım parçaların hepsi bir an geliyor, yerinden çıkıp gidiyor.
Öyle bir çağda yaşıyorum ki dünyaya uyum sağlayamadığımı hissediyorum. Konuştuğum insanlar, dinlediğim insanlar, görüştüğüm insanlar anlatırken kendi dünyalarını; bir “Alien” gibi dinliyorum onları. Aynı uzay/zamanı paylaşıyor olmamız aynı gerçekliği yaşıyor olduğumuz anlamına gelmiyor. Garip hissediyorum kendimi ne zamandır, dünyalı değilim hissi tavan yapmış durumda. Kendimi “oyun dışı” kalmış hissediyorum.
Bu durumda her zaman yaptığım şeyi yapıp kendi dünyama çekiliyorum. Kitaplar okuyorum ruhuma iyi gelen. Sonra yazıyorum bol bol, ki yazmak, Allah’ın bana verdiği en büyük nimetlerden biri olmalı. Geçen sene Kudüs’ü yazarken o coğrafyada yaşıyor olduğumu o denli kuvvetle hissetmiştim ki çöl kumlarını buluyordum ayak tabanlarımda. Giyimim kuşamım oralarda yaşayanlar gibi olmuştu. Gözlerimi yumduğumda gördüğüm yıldızlı semâ Kudüs’ten görünen semâyla aynıydı. Kim diyebilir ki şimdi, sen hiç Kudüs’e gitmedin, oraları görmeden yazdın diye.
Ve bu sene hiç gitmediğim yerler değil, on iki senedir yaşadığım yer olan Bodrum ilham verdi bana. Her sabah kıyısında gezindiğim Ege’nin mavi suları önce yüreğime sıçradı, ardından kalemime. 5000 yıllık bir geçmişin üstünde oturduğumu anladığımda kendimi M.Ö. 300’lerde Karya Hanedanlığının yönettiği Halikarnassos’ta buluverdim. Nasılsa içinde yaşadığım zamana ait değilim deyip zamanda bu defa olabildiğince geri gittim.
Yine giyimim kuşamım değişti; Helenistik dönemi andıran uçuş uçuş elbiseler giymeye, saçıma defne yapraklarından taçlar kondurmaya başladım. Karya prensesi Ada ya da kraliçe Artemisia gibi hissediyorum şimdi kendimi. Bodrum’a yakın mesafelerdeki Milas, Pedasa ve Efes antik kentlerine atıyorum kendimi fırsat buldukça. Zaman algım değişti. Kendimi zamana uyduramayınca, zamanı kendime uydurmakta buldum çareyi. Bu değişime bedenim de uyum sağladı. Bunca yıldır düz olan saçlarım birdenbire dalgalandı. Hatta geçen sabah kahvaltıda annem yüzüme uzun uzun bakıp tipimin değişmeye başladığını söyledi. Yüz hatlarım incelmiş, burnumun ucu havalanmış, ensemde doladığım otantik topuzumla kendim de “otantik” biri oluvermişim. “Karyalıyım ya, ondandır” dedim anneme. Yazarlık böyle bir şey işte. Adeta bir zaman yolculuğu bu. Bedenimin eşlik etmediği ama zihnimin hiç bir engel tanımadan dilediği gibi gezinebildiği sınır tanımaz bir yolculuk.
Sait Faik’in yolu bir sebeple mahkemeye düşer. Hakim sorar, mesleğin nedir diye. Sait Faik “Yazarım,” diye cevap verince hakim yazıcı kıza döner ve mesleği kısmına işsiz yaz kızım, deyiverir. Bu toplumda “yazar” olmak demek, başka yapacak işi yok demektir. Bu yüzden hak ettiği saygıyı görmez yazarlar bu topraklarda. Pop şarkıcısı olsa başka!
Başta yayınevleri olmak üzere kimse bilmez yazarların kıymetini. Bir yazarın kaç farklı zaman diliminde yaşadığını, anlatılmayı bekleyen kim bilir kaç farklı hikaye kahramanını zihninde yaşattığını, beslediğini, bu yüzden herkes için sıradan olan şeylerin bile onlar için ne kadar sıra dışı şeyler olabileceğini, geçer-gider denen şeylerin yazarların dünyasından hiç de öyle kolay geçip gitmediğini, en hafifin bile onların hassas ruhlarına ağır geldiğini, hâsılı yazarların dünyayı akılla değil kalpleriyle kavradıkları gerçeğini bilmez bu insanlar.
Adınız ne? Artemisia.
Yaşadığınız yer? Halikarnasos
Yaşadığınız dönem? Platon, Aristoteles, Sokrates, Homeros ve Heredot’la aynı çağın insanıyım.
Diyorum ya, bu yaşta çoktan oturmalıydı kişiliğim. Oysa “yazar” profili altında saklanan “Ortaya Karışık” bir ruh halim var benim. Değişen zaman algım ve algıma göre her seferinde yeniden şekillenen bedenimle işte şimdi itiraf ediyorum, ben dünyalı değilim.
Şebnem Pişkin
– Haber Lotus –
Şebnem Pişkin’in kitaplarına ulaşmak için bağlantıyı tıklayınız:
http://www.kitapyurdu.com/yazar/sebnem-piskin/37412.html
HLotus