Üç parçalı Türkiye algısı
Referandumda ortaya çıkan sonuçlar tartışma yarattı. ‘Evet’, ‘Hayır’ ve ‘Boykot’un oranlarından çok dağılımı üzerinde duruldu/duruluyor. Trakya, Ege, Akdeniz sahilinin ağırlıkla ‘Hayır’, iç bölgelerin ‘Evet’ oyu kullandığı görüldü. Referandum sonrasında ‘Evet’ ve ‘Hayır’ların dağılımı, Güneydoğu’da yoğunlaşan ‘Boykot’ tavrı tartışmaları beraberinde getirdi.
Bkz. Aşağıda Harita 1
Referandum haritası analiz edilirken, müfrit-mutedil (aşırı-ılımlı) yorum ve değerlendirmeler yapıldı. Tabloyu ‘bölünme’ olarak değerlendirenler yanında, ‘sağlık işareti’ olarak görenler de var.
Bölünme tezini Sevr haritası ile telif eden uç değerlendirmeler gündeme geldi. Bölünmeyi kabul eden ancak daha ılımlı bakanlar tarafından vakıa ‘zihinsel bölünme’ olarak niteleniyor. Harita, 2002 ve sonrasındaki seçimlerle uyumlu siyasi dağılım tablosu ortaya koyuyor. Keza daha gerilere gidildiğinde de birbiriyle örtüşen dağılımın varlığı görülür. (Bkz. 2007 ve 2002 genel, 2009 mahalli seçim haritaları, 1987 referandum haritası, ayrıca 2007 referandum sonuçları)
‘Su’dan ve Sevr’den hareketle harita okuması
Harita okumasında en ‘hafif’ tez deniz (su) ile irtibatlı olanı/idi. ‘Karacı-denizci’, ‘su gören-suya uzak kalan Türkler’ tasnifi siyasi tercihlerde kendiliğinden belirleyici olamaz. Zira Akdeniz sahillerine karşılık Karadeniz sahilleri aynı seçmen davranışını göstermedi. Karadeniz ile Akdeniz sahillerinin farklı tercihleri Marmara’nın ise geçiş bölgesi özelliği göstermesine tek başına bir anlam atfedilemeyeceği, tefrikin (ayrımın) denizlerimizin tuzluluk oranı ile de ilgili olmadığı açıktır.
‘Evet’ ve ‘Boykot’ bölgeleri kenarda tutulduğunda, ‘Hayır’ için başvurulan ‘Sahil’ nitelemesi de oturmuyor. Zira Karadeniz sahilleri bu nitelemeyi boşa çıkarıyor. ‘Hayır’ların temerküz ettiği (yoğunlaştığı) coğrafya sahil irtibatı ile ele alınacaksa bunu en nihayet Batı Anadolu Sahilleri olarak nitelemek gerekir.
Bkz. Aşağıda Harita 2
Kamuoyunda gündeme gelen en uç analiz ise bölünme sendromu/‘paranoyası’ ile yapılan Sevr benzetmesi idi. Hüsamettin Cindoruk’un da aralarında bulunduğu bazı yorumcular, ‘Türkiye’nin üç bölgeye ayrıştığı, fiili bölünme yaşandığı tezini ileri sürdüler. Tespit ilginç bulunmakla birlikte, bölünme sendromu ve kurtarılmış bölge algısı kamuoyunda itibar görmedi.
Referandum haritasının siyasi okuması
Öncelikle ‘Boykot’ bölgelerine bakılacak olursa: ‘Boykot’ tavrı ve bunun Güneydoğu vilayetlerimizde yoğunlaşmasında BDP’nin politikaları ile terör faktörü teslim ediliyor. Rakamların değerlendirmesinden ‘boykot’un tuttuğu ancak tabanda ciddi kaymalar yaşanmadığı, AK Parti ve BDP’nin gücünü muhafaza ettiği, diğer partilerin marjinal kaldığı kabulü paylaşılıyor.
Siyasi partilerin referandumda tavır alışları dikkate alınarak, ‘Evet’ler AK Parti, ‘Hayır’lar öncelikle CHP ile özdeş ele alınması yanlış olmaz. Böyle bakıldığında, haritada, iktidar partisi AK Parti’nin Türkiye’nin tamamında desteğe sahip olduğu, buna karşılık muhalefet partilerinin belli bölgelerde yoğunlaştığı görülüyor. Bu da AK parti tarafından seslendirilen: “AK Parti’nin Türkiye partisi diğerlerinin sadece belli bölgelerde yoğunlaşan bölge partisi” olduğu tezini teyid eder nitelikte.
Bkz. Aşağıda Harita 3 ve Harita 4
Referandumda CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun çekingen açılımlarının itibar görmediği ya da yeterince inandırıcı bulunmadığı anlaşılıyor.
Referandum sonrası ise iktidar ile BDP arasında görüşme trafiği arttı. Sorunun çözümü yönünde arayışlar hız kazandı.
Haritalara korku ile değil anlamak için bakılmalı
Bkz. Aşağıda Harita 5
6 Eylül 1987 referandum sonuçları haritası (Mavi: Evet % 50.16; Kırmızı: Hayır % 49.84)
Bazı yorumculara göre, harita siyasi kampların belirginleştiği, tabanlarının keskinleştiği, giderek ayrışıp katılaştığına işaret ediyor. Keza İstanbul’un bazı ilçeleri, Ankara-Çankaya ve İzmir merkezdeki vakıayı ‘gettolaşma’ ile telif eden analizler mevcut.
Eldeki veriler, bu değerlendirmelere haklılık kazandıracak unsurlar barındırıyor. Hiç değilse son 30 yılda birbiriyle az çok örtüşen seçim/referandum sonuçları gözlerden kaçmıyor. Haritalar, trendin giderek daha da ayrışmaya/katılaşmaya evrildiği tezlerini de kısmen doğrular niteliktedir.
Bkz. Aşağıda Harita 6 ve Harita 7
İlçe bazlı harita, illerin yekpare olarak ele alınmasının doğru olmadığını, kendi içinde farklı tercihlerde bulunabildiği görülüyor. Bununla birlikte, geçmiş seçim/referandumlar da dikkate alındığında Trakya ve Akdeniz sahillerinin bidayetten beri iç bölgelerle az ya da çok ayrışan farklı siyasi tercihler sergilediği görülüyor.
Türk siyasetinde bidayetten beri “îstemezükçülük” olarak nitelenen muhalif damar hep olagelmiştir. Değilleme üzerine oturan bu tarz karşıtlık için soru ya da problematiğin kendisi tali önemdedir. Çok genel geçer konular dahi söz konusu olsa muarız tavrın değişmesi yine de zordur. Nitekim cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini düzenleyen 21 Ekim 2007 referandumu buna örnektir. % 69 oyla kabul edilen o referandumda 7 il ‘Hayır’ oyu vermişti. Bu iller arasında en yüksek ‘Hayır’ oyu yine Tunceli’den gelmiş, onu Trakya illeri ve bazı Ege illeri takip etmişti. 7 il ve ‘Hayır’ oylarının oranları:
Tunceli % 64.47
Kırklareli % 64.16
Edirne % 62.61
Tekirdağ % 55.26
Muğla % 56.71
Aydın % 52.73
İzmir % 51.31
Bunları % 48.08’er ‘Hayır’ ile Çanakkale ve Mersin takip ettiğini göz önüne alırsak sahillerdeki muhalif tavrın yeni olmadığı ortaya çıkar.
Şu kadarı da var ki, başka ülkelerde de benzer tablolara rastladığını hatırdan ırak tutmamak gerekir. Örneğin ABD seçim sonuçlarını gösteren haritalara bakıldığında ülkenin Doğu ve Batı sahil eyaletlerinde Demokratların, iç bölgelerde ise Cumhuriyetçilerin baskın oldukları görülür. Üstelik bu tablo uzun yıllardır çok az değişiklikle varlığını korumaktadır.
Benzer haritalara başka demokrasilerde rastlanması da çok mümkündür. Özellikle sınıf (emek-sermaye gibi) temelli ya da etnik, dini, mezhebi ayrışma yaşanan ülkelerde, partilerin uzun yıllar belli bölgelerdeki hakimiyetleri realitedir. Mamafih Almanya’da Sosyal Demokrat ve Birlik Partileri’ne onlarca yıl destek veren bölgeler vardır.
Türkiye’de siyaset henüz Batı demokrasilerindeki kadar oturmuş değildir. Siyasi partilerin yaşları, iniş çıkışları, tarihe karışan partiler Türkiye gerçeğidir. Bu nedenle sosyolojik analizler yaparken muadilleri ölçüsünde konfora sahip değiliz. Bunun diğer yüzünde ise Türkiye’nin dinamizmi ve potansiyeli yatar.
Bkz. Aşağıda Harita 8
Şu halde siyasi temayül haritasından abartılı çıkarsamalar yapmadan önce başka ülkelere de bakmak anlamak için yararlı olacaktır. Keza anlamak için ciddi saha araştırmalarına ihtiyaç olduğu da açıktır.
Mehmet Niyazi Yavuz
– Haber Lotus –
HLotus