Modern hayatta insanların sürekli olarak bir yerlere yetişmeye çalışması, buna ilaveten artan yalnızlaşma, evli çiftlerin her ikisinin de çalışıyor olması, büyükşehirlerde iş sonrası yorgunluk dolayısıyla hızlı akan zamanda artık yemek için ayrı bir zaman harcamak tercih edilmemeye başlanmıştır. Hem hazırlanışı hem de yenilmesi belirli bir ritüeli olan yemek olgusu bir dönüşüm geçirmekte ve vaktin az olmasına, üretkenlik, etkinlik, verimlilik kaygısına, bireycileşme ve yorgunluğa feda edilmektedir. Bu yaşananlar sadece yemek hazırlama sürecini değil yeme sürecini de değiştirmektedir: Yemek pişirmek ile meşgul olma yerine, ya çabuk hazırlanan yiyecekler veya dondurulmuş ve konserve edilmiş hazır gıdalar tüketilmektedir. Yemek için ise dışarıda veya eve servis edilen hızlı ürünler tüketilmektedir. Sonuçta yemek sadece belirli bir fiziksel ihtiyacı gidermek için yapılan bir aktivite haline gelmektedir. Yemeğin hazırlanması, sunulması, yenilmesi ve sonrasındaki temizliği ciddi bir zahmet ve zaman kaybı olarak görülmektedir. Bu sadece insanlar arasındaki ilişkiyi değil insanın yemek ile kurduğu ilişkiyi de dönüştürmektedir.
Endüstrileşmeyi erken yaşamış toplumlarda genel olarak evde yemek pişirme olgusu çoktandır kaybolmuştu. Yemekler çoğunlukla ya dondurulmuş ya da koruyucu maddeler sayesinde uzun süreli olarak konserve tenekelerde ya da şişelerde marketlerde satılmaktadır. Dondurulmuş ya da konserve gıda yerine dışarıda sıcak bir şeyler yemek istendiğinde ise genellikle seri üretim ve self-servis hizmetle maliyeti ucuz olan daha ekonomik mekânlarda “karın doyurma ihtiyacı” giderilmektedir. Seri üretime tabi tutulmayan, sakin ve huzurlu bir şekilde yemeğin yenildiği mekânlarda yemek yemek öncelikli olarak ona ayıracak bir zamanı ve daha da önemlisi ise belirli bir geliri zorunlu kılmaktadır.
Türkiye’de büyük kentlerde benzer dönüşümler deneyimlenmektedir. Hala batı ile kıyaslandığında dondurulmuş ve konserve gıda reyonları oldukça sınırlı olmasına rağmen özellikle alışveriş merkezlerinde seri üretimli, çok şubeli mekânlarda boş yer görmek oldukça zordur ve hızlı yeme kültürünün ise her geçen arttığı yerli ve yabancı birçok yemek zincirinin sürekli yeni mekân açmaları ile rahatlıkla görülmektedir. Ama hala yemek yemeyi bir ihtiyaç olarak tanımlamayanlara, yemeğe ayıracak zamanı olanlara, modern hayatın tüm dayatmalarına rağmen yemek yeme kültürünü devam ettirmek isteyenlere İstanbul Fatih’te birçok esnaf lokantası mütevazı mekanları ile hizmet vermektedir.
Fatih’te birçok mekânda, seri üretime dâhil olmamış, oldukça nitelikli yemek bulunabilir. Özellikle mahalle ve esnaf lokantalarında iyi bir yemeği gayet uygun bir fiyata yiyebilirsiniz. Yemeklerin, yemekte kullanılan malzemelerin kalitesi ve temizliği konusunda içiniz rahat olabilir. Çünkü bu mekânlar geleneksel esnaflık anlayışından vazgeçmemiştir. Yıllardır birçok gurme-gastronom mekanlarını ziyaret etmiş ve oldukça beğenilmiş olmalarına rağmen kendi mütevazi mekanlarından vazgeçmemiş, büyümenin, şubeler açmanın peşinde koşmamışlardır. Kanaatkâr oldukları ve çalışanların da memnun olduğu, mekânın açılıp-kapanma saatlerinden ve çalışanların yıllardır aynı kişiler olmalarından anlaşılmaktadır. Çok para kazanmak adına, bir şeylerden taviz verilmemiştir. Benim en çok sevdiğim yanları ise, belirli bir saatten sonra yemeğin kalmamış olması ve akşam kapalı olmalarıdır. Bazı mekânlar haftanın bir günü kapalıdır. Dini bayram gibi özel günlerde ise zaten kapalıdırlar. Sürekli daha çok para kazanmak anlayışı yerine kanaatkâr tavırları ile gerekli zamanlarda dinlenmeyi tercih etmeleri, yüzlerinde olumlu bir görünüşe, kullanılan ve üretilen malzemede ise kaliteye yansımaktadır.
Her ne kadar modern yaşamın birçok dayatmasına rağmen yemeği sadece karnın doyurulması için gerçekleştirilen fiziki bir ihtiyaçtan daha fazla bir şey olarak tanımlayanlar için İstanbul Fatih’te birçok mekânda kaliteli ve uygun fiyata yemek yemek mümkündür. Mekânların adları mı?
Zafer Çelik
– Haber Lotus –
HLotus
tanrım ne muhteşem bir yazı.. bu mekanların adı ne? ve nerede öğrenmek için sabırsızlanıyoruz..