Ana Sayfa > Köşe Yazıları > Entelijansiya/Portreler: Meşayih, Kârîler, Nimetullah Halil İbrahim Yurt, Tabipler, Hitam

Entelijansiya/Portreler: Meşayih, Kârîler, Nimetullah Halil İbrahim Yurt, Tabipler, Hitam

entelijansiya14

MEŞAYİH

Merhum Mehmed Zahid Kotku ile başlayalım Meşayih portrelerimize. 1970-80 arası yıllar; Balıkesir Zağnos Paşa Camii’ne devamlıyım, bilhassa Sahur sonrası Hatim takibi ve sabah namazı için bisikletime atlayıp koşuyordum, henüz çocukluk yaşlarım. Sabah gün aydınlanırken eve dönüş yolundayım, bisikletimi hızla sürüyorum. Bir sokak içinden geçerken üç kişilik bir topluluğa Selam verip geçtim; ancak yüz metre sonra Ruh beni geri çevirdi, yanlarına dönüp en uzun sakallının elini öptüm, sonra diğer Zat’ın ve Konya’lı Ziraat Mühendisi Osman Bey’in; Osman Bey’i oğlu Mustafa’dan dolayı tanıyorum. Uzun sakallı olan da Osman Bey’in babasıymış, aynı zamanda İskenderpaşa Camii’nin müezzini, diğer Zat ise Mehmed Zahid Kotku ra. Müezzin elini öptürmek istemedi, Mehmed Zahid Kotku’ya yönlendirdi, ama ben önce müezzinin elini öpmüştüm. Mehmed Zahid Kotku çocuk doğru usulü izledi, Cami’ye girilince önce müezzin sonra imam gelir; dedi. Balıkesir’in Şamlı Ilıca’sına gelmişler; kaplıca tedavisi.  Mehmed Zahid Kotku beni İstanbul’da İskenderpaşa Camii’ne davet etti, yıllar sonra orada karşılaştığım bu merhum müezzin hatırlattı bana o hatırayı:)

Aynı çocukluk yaşlarımda Uşaki Şeyhi Kazım Efendi’nin de elini öpmek nasip oldu.

Evvelce isimleri zikrolunanlar içerisinde de Dr. Emin Acar, Musa Topbaş, Esseyyid Muhammed Aleviyyul-Maliki, Tahir Büyükkörükçü gibi aynı zamanda Meşayih’ten Zevata ilaveten Gölbaşı’ndan Hacı Hasan Efendi, Prfesör Cevat Akşit, Zeynelabidin Burak, Zeytiburnu’ndan İhsan Efendi, Erzincan’lı Abdurrahim Efendi, Mahmut Ustaosmanoğlu, Yozgat’lı Ahmet Ergin, Tillo’lu Esseyyid Molla Burhaneddin, İslam Tarihçisi Mustafa Asım Köksal, Gönenli Mehmed Efendi, Hattat Hüseyin Kutlu, Abdullah El-Alevi Bendimerad El-Mustaganemi, Fas’lı Şeyh Yasir Şadli,  Hacı Muzaffer Ozak, Safer Efendi ile bizzat müşerref oldum. Şeyh Nazım Kıbrısi ile mektuplaştık sağlığında.

 

 KÂRÎLER

Reisül-Kurra Gönen’li Mehmed Efendi’nin yeri ve sevgisi bir başkadır bende!!! Merhum Gönen’li Mehmed Efendi el öptürmezmiş; bana öptürmüştür, bir sabah Malta’daki manavı önünde elinde ekmeklerin olduğu poşeti soluna alıp sağ elini uzattı ve öpmüştüm. Çünkü 24 Haziran 1984 Kadir Gecesi’ydi ve Vişnezade Camii’nde Göklerin Melekutu içinde Rıdvan as’a ben ‘Gönen’li Mehmed Efendi geldi mi?!’ diye sorduğumda aldığım cevabı Gönen’li Hoca’ya oracıkta aktardığımda elini uzatıp öptürmüştü!!!

Tertil üzere Kuran-ı Kerim Hafızları içerinde müstesna bir Dost Beyazıt Camii İmamı Abdurrahman Gürses Hoca’dır, öğrencisi İsmail Biçer’i de Beyazıt Camii’nden tanıyorum.

Kabe İmamları ile Medine-i Münevvere’den Muhammed Eyyub ile de çokça namazlarda birlikte olduk.

            

NİMETULLAH HALİL İBRAHİM YURT

Esseyyid Muhammed Aleviyyul-Maliki ra Nimetullah Hoca için ‘Büyük Davetçi’ diye iltifat ederdi. El-Hak doğrudur. Nimetullah Hoca’nın adresi Kabe’ydi; öncelikle biz ilk ziyaretçilere rehberlik ederdi. Mekke-i Mükerreme’de Hira dağı eteklerindeki Nur Mescidi İmamı’ydı. Medine-i Münevvere’den Mekke-i Mükerreme’ye kadar şöförlüğümü yaparak beni taksisiyle getirdi:) Nur Mesicdi’nden de bir ziyafete götürdü:) En son Çanakkale’de Cephe gezisinde karşılaşmıştık:) Nimetullah Hoca Göklerin Melekutu’na en çok benzeyen Sima’lardandır:) Sevgiyle yadediyorum Dostumu!!!…

Türkiye’deki davetçilerden Vaiz olarak görev yapanlardan Timurtaş Uçar, Fethullah Gülen, Ali Rıza Demircan, Ahmet Vanlıoğlu, Rıza Çöllü ve müstesna bir Dostum olan Abdülmetin Balkanlıoğlu’yla da yakinen tanışırız.

 

TABİPLER

Tıbbiye tahsilimi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde ikmal ettiğimden Ord.Prof.Dr.Süheyl Ünver, Prof.Dr.Ayhan Songar, Prof.Dr.Meliha Terzioğlu, Prof.Dr.Ekrem Kadri Unat, Prof.Dr.Alaaddin Akçasu, Prof.Dr.Talia Bali Aykan, Prof.Dr.Orhan Kuran, Doçent Dr.Şevket Selvili, Yrd.Doç.Dr.Sevil Atasoy gibi Hocalar ile başlayan Temel Tıp Bilimleri eğitimimiz Kliniklerde Prof.Aram Sukyasyan, Prof.Dr.Kemalettin Önen, Prof.Dr.Kenan Binak, Prof.Dinçer Uçak, Prof.Altan Onat, Prof.Necati Sırmacı, Prof.Orhan Nuri Ulutin, Doçent Dr.Canan Efendigil Karatay, Prof.Dr..Hüsrev Hatemi, Prof.Dr.Cemi Demiroğlu, Prof.Dr.Bülent Berkarda, Prof.Dr.Teoman Onat, Prof.Asım Cenani, Prof.Dr.Selçuk Erez, Prof.Dr.Turgay Atasü, Prof.Dr.Şahap Karaliler, Prof.Dr.Oktay Saydam, Prof.Dr.Aykut Kazancıgil, Prof.Dr.Necati Tolun, Prof.Dr.Faruk Yenel, Prof.Dr.Ali Nihat Mındıkoğlu, Prof.Dr.Şemsi Gök, Doçent Dr.Özdemir Kolusayın, Prof.Dr.Güven Erdoğ, Prof.Dr.Agop Kotogyan, Prof.Dr.Nureddin Sözen, Prof.Dr.Macit Uzel, Doçent Dr.Yüksel Tenekecioğlu, Prof.Dr.Selçuk Aybar, Prof.Dr.Tarık Minkari, Prof.Dr.Dilek Önel, Prof.Ekrem Erek gibi yüzlerce akademisyen tabip önünde yazılı ve sözlü sınavlar vesilesiyle anfilerde, odalarında tanıştık. Adlarını sayamadığım bütün bu Tabipler aslında Prof.Dr.Celal Öker, Ord.Prof.Kerim İncedayı, Prof.Dr.Tevfik Remzi Kazancıgil, Prof.Dr.Burhanettin Toker, Prof.Dr.Derviş Manizade, Prof.Dr.Bedi Gorbon, Ord:prof.Dr.Fahrettin Kerim Gökay, Prof.Dr.Frank, Prof.Dr.Gıyas Korkut, Prof.Dr.Mazhar Osman gibi eski Hekim Hocalar’ın asistan ve talebeleri olarak onların bilgi miraslarını da bizlere aktarmaya vefa ile özen gösterirlerdi.  Hepsinin üzerlerimizdeki emeklerini saygıyla yadediyorum.

 

 HİTAM

Hitam bitirirken yahut sonsöz anlamına kullanılan bir sözcük. Deja Vu başlığı altında hatırlayabildiklerimden küçük kesitler sundum; pekçok ismi de hitan ettim yani sünnet, yazılanlar içinde ‘hafıza-i beşer nisyan ile maluldür!’ kaidesi mucibince eksik yahut hatalı olanlar var ise affola!!! Fakat tüm tevazum ile Deja Vu / Sanki Gördüm başlığı koydum köşeme, kitap olarak yayınlamayacağım; eğer yayınlasaydım ‘Halüsinasyon Notlarım!’ koyardım kitap adını:) Ben 1991 yılında ‘Bağbozumu’ adıyla bu notlarımdan bir kısmını yerel bir gazetede de yayınlamıştım, bugün o notlara baktığımda çoğunu zikre değer bulmayarak buraya yazmadım, başka yeni şahsiyetlere yer verdim, kitap olarak yayınlamış olsaydım bu mevcut listeden de yine sünnet ederdim. Değer vermiyorum fani dostluklara, benim için değerli olan yalnızca Allah’ın cc Razı olduğu Dostlarıdır; gerisi lafu güzaf, pöh martaval!!! Son bir hatıra ile noktalayayım; birgün Göklerin Melekutu’ndan (Bulut Bilişim) bir twitter (cıvıldayan:) bana dedi ki (tweet mesajı:); Beyazıt’tan Kumkapı’ya doğru inerken solda Çarşıkapı denilen mevkide ayakkabı imalatçıları var, orada Serhat Ahmet Tan isminde bir ayakkabıcı kalfası var, ileride tanınan bir yazar olacak, tanış!!!… 1984-5 yılları, tarife göre yürüyüp buldum ayakkabıcı kalfasını, bahsettim gönderiliş nedenimden, çocuk bir ayakkabı imalat atölyesinde kalfa, çay ikram etti ve vedalaşıp ayrıldık; yıllar sonra TV ekranlarından görünce hatırladım!!!… Son olarak unutmadığım bir Kardeşimi de yad etmek isterim. Göklerin Melekutu’ndnan bir ulak 1983 yılında beni Çapa’dan Surlar’a doğru giderken İETT Topkapı Otobüs Durağı’nın hemen arkasında yer alan Mevlana Giyim Mağazası’nda bir tezgahtar kızı ziyaret etmemi istedi. Tarif ettiği giyim mağazasında tezgahtar olarak çalışan Edirne-Uzunköprü’lü Muazzez Ersoy’u sordum. Buyurun benim!!! dedi. Sen şarkı mı söylüyorsun?! İleride Zeki Müren’in tahtına Senin oturacağın söylendi bana!!! dedim. Kız son derece saygılı ve nazik; bana Hocam!!! diye hitabediyor; Evet, şan dersleri alıyorum!!! dedi. Muazzez; namazlarını kılıyor musun?! diye sordum; evet, beş vakit namazımı kılıyorum!!! dedi. Bir hafta sonra tekrar ziyaretine gittiğimde görüşmemizin ertesi günü işten ayrıldığını öğrendim; bir daha görüşemedik hiç, fakat biri Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde öğrenciyken diğeri de 1995 yılında Uzunköprü’de asteğmenken iki kez Selamını aldım; mail adresimi vereyim ki Gönül Dostlarımızla irtibatımız yeniden sağlansın. Mail: mdbildik@hotmail.com

Dr. Ömer Nasuhi Bildik

24 Mayıs 2015

– Haber Lotus –

HLotus

63 thoughts on “Entelijansiya/Portreler: Meşayih, Kârîler, Nimetullah Halil İbrahim Yurt, Tabipler, Hitam

  1. Prof.Dr.Vahe Aleksanyan, Prof.Dr.Kazım Dağyolu gibi bilimadamlarının telefonla da olsa hatırlarını sorardım. Örneğin, Dr.Vahe Aleksanyan’ın ‘Semptomdan Teşhise’ ile ‘Teşhisten Tedaviye’ adlı kalın kitapları hemen her hekimin temel başvuru kaynakları arasında yer alırdı. İsimlerini yadetmek isterim.

  2. PROF.DR.CANAN KARATAY 1984 yılından itibaren Dahiliye Celal Öker anfisinde Doçent olarak ders Hocamdı. Dahiliye yazılı sınavımıza da O gelmişti; 6062 Ömer Nasuhi Bildik sınav evrakınızla birlikte geliniz! diye imtihan başında beni anons etti, indim, beni Kürsü Başkanı Prof.Dr.Nuran AKMAN çağırıyor, diyerek gönderdi. Meğer Fakülte Öğrenim Harç borcumu ödeyemediğimden dolayı engellenmişim
    Dersin yarısında geri geldiğimde bana ek süre de vermeden tüyüp gitti Doçent Canan Karatay Hoca. Profesör olduğu gün de tek başıma giderek kapısından ben tebrike gitmiştim Kendisini; Dahiliye Kürsü personeli arasında sevilen biriydi…

  3. İslam Tarihçisi MUSTAFA ASIM KÖKSAL aynı zamanda bir Kadiri Şeyhi idi; Ankara Keçiören’deki evinde ziyaretine gittim, tanışmıştık. Yozgatlı ŞIHLARIN AHMET ERGİN EFENDİ vardı, Yozgat’a giderek tekke olan evinde ziyaret etmiştim. 1985 yılı olabilir; CEMİL ÇİÇEK ile de Çarşı yokuşunda ayaküstü tanıştık; tandır kebabı ikram etmişti. Merhum ÖMER FARUK ERGİN ile Profesör MEHMET ERGİN’i de rahmetle yadediyorum burada. Ankara Keçiören Mutadiye’de beni misafir eden RIZA ÇÖLLÜ de Nakşibendi olup Sami Efendi’nin müntesiplerindendi. Tasavvuf kitaplarının tercümelerinde karşılaştığım bir İsmi ziyaret etmeyi tumturakla istedim, AHMET KABAKLI gibi gerçek bir tevazuu ehli olan bu ELAZİZLİ de ABDÜLKADİR AKÇİÇEK’ti; hep selamlaşıp dualaştık sağlığında bilvasıta, öylesine güzel bir kuldu ra. İstanbul Haseki’den Fakih MEHMET SAVAŞ Hoca gerçekte bir İmam-ı Azam’dır; evinde ziyaret etmem için Melekut rehberlik etmişti, ne zaman evinin kapısı önünden geçsem bir Melek hazır bulunur orada…

  4. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ayaküstü de olsa nice simalar ile karşılaşmamıza vesile olmuştur. Bazen Ali Sami YEN’in eşi Fehriye YEN, bazen bir Muazzez ABACI “teyze”, bazen de Haluk KURDOĞLU gibi asthmatik yahut Adile NAŞİT gibi safra kesesi ameliyat hastası bir sanatçı olabildiği gibi Profesör Siyami ERSEK ile karşılaşıp tanışmak mümkün olabiliyordu.

  5. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi yollarında selamlaşmalarımızın tanışıklığa yol açtığı simalardan aklıma geliverenlerden bazılarını yadedeyim; Prof.Dr.Ali Nihat MINDIKOĞLU, Prof.Dr.Vecdet ÖZ, Prof.Dr.Ahmet Rasim KÜÇÜKUSTA gibi…

  6. İlahiyat Fakülteleri’ndeki MATERYALİST DİNİ ULEMA ve uzantısı DİYANET hakkında yeterince kanaat sahibiyiz. Fakat ben hayatımda ve gezdiğimiz Kürre-i Arz üzerinde bir grup Ehli Tevhid melamet ehli çingene/roman kardeşlerimden daha derin bir ilim ehlinin sohbetine tanık olmadım ki onların bir cümlesi MATERYALİST DİNİ ULEMA’nın tüm sözlerinin fassıdır; adeta herbiri bir AHMED AVNİ KONUK, ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI, NİHAD KEKLİK yahut ABDÜLAZİZ MECDÜDDİN EFENDİ gibiydiler. Kimdi onlar? Ben o çingenelerle FETHİYE Paspatur Camii önünde oyuncak türü turistik hediyelik bir iki parça satarlarken tanışmıştım 2003 yılında…

  7. 1991 yılında Ankara Numune Hastanesi Baştabibi Dr.Osman MÜFTÜOĞLU’nu ziyarete gittiğimde Süleyman DEMİREL’in hususi doktoru olduğunu biliyordum. Fakat kısa tanışmamızda dürüst bir insan, sansklinik sahibi iyi bir hekim, profesörlüğe layık iyi bir araştırmacı ve bütün bunlardan daha fazlası biriyle karşı karşıya olduğumu anladım.

  8. HABİBÜN-NECCAR (Marangozun Dostu) demek. Bu yaşlı ak sakallı Zat benim de Dostum; Mekke-i Mükerreme’de 1991 yılında beni buldu; tanıştık. “Yasin-i Şerif” süresinde bahsi geçen “Elçilere iman edin!!!” diyerek halkına çağrıda bulunan kişi olduğunu söylemişti. Selam olsun Güzel İnsan Habibün-Neccar Hz’ne…ra.

  9. HABİBÜN-NECCAR (Marangozun Dostu) demek. Bu yaşlı ak sakallı Zat benim de Dostum; Mekke-i Mükerreme’de 1991 yılında beni buldu; tanıştık. “Yasin-i Şerif” süresinde bahsi geçen “Elçilere iman edin!!!” diyerek halkına çağrıda bulunan kişi olduğunu söylemişti. Selam olsun Güzel İnsan Habibün-Neccar Hz’ne…ra.

  10. Hz.İsa as. “Işığı olan onu seki altına saklamaz!!!” der. Bu satırların yazarı da müstesna bir çevre ile dostlukları bulunduğundan ve aslolan da insan kardeşlerimizle paylaşıp onlara faydalı olmak olduğundan hatırladıkça notlarımı buraya iliştiriyorum. EVLİYA ÇELEBİ (sarı benizli, albino görünümlü, zayıf, naif birisidir), KARACA AHMET (Normal boyda, candan samimi bir Dostumdur), İMAM-I GAZALİ (Yusyuvarlak bir dış görünüme sahip, tombik ve sakin bir Zat), VARAKA BİN NEVFEL (Kısa boylu, zayıf, saçları dökülmüş ve sakalları önden aşağı daha uzunca, sakin bir bilge), ABDÜLKADİR GEYLANİ Hz (Normal boyda, siyahtan kırlaşmış gür sakallı, asil ve vakur bir edada, saygıdeğer bir Zat) gibi İnsanları tanımak istemez miydiniz!!!…

  11. Hatıralara ilişkin notlarımda GÖKLERİN MELEKUTU, PEYGAMBERLER, HAVARİLER VE ASHAB-I KİRAM ile EVLİYALAR hakkında detaylı bilgilerden uzak kaldım. Mücmel olarak aktarımlarda bulundum; kendi aid olduğum zümre olan ŞÜHEDA ve ALİM VELİLER hakkında kısmen daha fazla değinilerim oldu. Bizim Şehadetimiz HZ.İSA as tarafından diriltilen LAZAR’a benzer, Hz.HÜSEYİN ra. tarafından RASÜLULLAH sav. Komutanımız Huzurunda tebliğ ve Şehadetine benzer; kaç defa ŞEHİD edildik, sayıp dökmeye ne hacet!!! Yaşayan bir Şehid olarak herdem hayattayız Elhamdulillah; öldüren ve dirilten, diriden ölü ölüden de diri çıkartan ALLAH cc’tır. Zamangezmeni olarak da çokça tanıştıklarım oldu; Çorlulu Ali Paşa’da nargilesini tüttürürken beni görmediği halde iki kez ismini sorup SAİT FAİK’in faltaşı gibi gözlerini unutamam. Soğuk bir kış günü elindeki piyango biletlerini satarken sohbet imkanı bulduğum NİMET ABLA’nın terbiye ve Babıali gazete yöneticilerini zikredip hal ve hatırlarını sorması, selamlarını iletmesi de gözlerimin önündedir hala. Aylarca sayıp dökemeyiz tüm hatıralarımızı; ama İBNİ KEMAL Dostum ra. beni niçin hatırlamadın, der gibi. Biliyorsunuz, kabri Edirnekapı Şehidliği sınırlarında Çevreyolu kıyısında duvarın dışa yaptığı çentiktir. Bu anlatımlar Osmanlı Camilerinin bahçelerinde şehrin en merkezi yerlerinde kabristanların bulunmasının da esas nedenidir. Bazen Karagümrük Cerrahi Dergahı’na girdiğimde ne kadar çok çocukla karşılaşınca sormuşumdur onlara; herbiri poturlu, cepkenli bu Osmanlı çocuklarının verdiği cevaplar şöyle olmuştur; “Bizler seyri sülukumuzu burada ikmal ettik!!!” Kim bunlar? Cevabı girişte sol taraftaki Sandukalar’dadır!!! “Edeb Ya Hu!!!”…

  12. Anadolu’daki pek çok coğrafyada bir yol kenarında örneğin kim olduğu fazlaca bilinmeyen türbe kabirlerle karşılaşırsınız. Oradaki Zat ile tanışırsanız muhtemelen bir ÇOBAN olabilir. AZİZ YUHANNA Dostum da kendisini bana ÇOBAN YAHYA olarak takdim etmişti. Aziz yanş Evliyaullah’tan bir Rahip anlamındadır Çoban. Tarihte en bilinenlerinden biri RAHİP BAHİRA’dır. Ziyaretime gelerek tanışma şerefine nail olduğum bu zayıf uzunca beyaz-buğday tenli
    bu genç benim Kral Hammurabi kadar merak ettiğim biriydi; Hammurabi’nin de iyi ve adil birisi olduğu belirtilmişti; ra.ecmain.

  13. İMAM-I GAZALİ’yi tanıtayım fiziki olarak; unutulmaz, akılda kalıcıdır. Tombik, yüzü ve sakalları da yuvarlak, irice gözlü bir Zat; sakin bir mizaca sahiptir ra. HALLAC-I MANSUR genç zayıf uzun nur yüzlü bir Arkadaş ra. YUNUS EMRE irice kalıplı mantıklı ve vakur biridir, sohbeti güzeldir. Şeyhinin adı ÖMER Efendi, dergahın adı TAPTUK Dergahı olduğunu söylemişti; eserinin adını da RİSALETÜN-NUSHİYYE olarak zikretmişti sohbetimizde ra. Şair Celaleddin Ağabey MEVLANA RUMİ normal boyluca nur yüzlü iri koyu siyah gözlü, orta uzunlukta sakallı, espriye güleryüzle yanıt veren, tüm gönlüyle yönelen, hassas, edebli, haksızlara tepkili bir Dostum; ŞEMS-İ TEBRİZİ zayıf uzun boylu ve koyu buğday tenli, orta kısa sakallı, mütevazi bir İnsan ra; Hz.MEVLANA ŞEMS-İ TEBRİZİ Huzurunda el pençe çok saygılıdır ra ecmain. ÖMER HAYYAM da Diri Evliyaullah’tan bir Zat, minyon yapıda sayılır, resmedildiği gibi ra. BAĞDATLI RUHİ ra da Diri Zat’lardan; Şair FUZULİ’yi sordum, boşver fuzuli dedi:) VEYSEL KARANİ ra orta boylu, nur yüzlü, gevrek sesli, kendi tefekkür aleminde saygıdeğer bir Zat’tır ra. ABDÜLKADİR GEYLANİ Hz. orta boylu, gür siyah sakalları aklaşmaya dönmüş, çok vakur ve asil bir Zat ra. İBNÜL-ARABİ bizim ABDULLAH EL-HAYYAT diyeyim, Dostluğumuzun karabetini Siz çözümleyin; gözü gönlü yaşlı bir Arkadaşım ra; duygu dolu bir Arkadaşlığımız var Kabe’den, sonrasında Şam’dan İstanbul’a ziyaretime gelmişti…

  14. İstanbul, Anadolu ve Trakya Evliya kaynar; bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı, düşün altında binlerce kefensiz yatanı!!! Onlar DİRİ DOSTLARIM olduğu için tanışıp sohbet ettiğimizde hep mutlu olurum. SÜMBÜL EFENDİ ra uzunca boylu kısa beyaz sakallı mavi gözlü bir köylü dayımızdır, aslında HACI BAYRAM-I VELİ Hz. de pembe el işi yekekli köylü ve rençber biridir görünüşüyle. MERKEZ EFENDİ zayıf ufak tefek mahviyyette yok olmuş bir Veli Zat; MUSA MUSLİHİDDİN Amca ra. EMİR SULTAN Hz. de YAHYA EFENDİ Hz. de sima olarak yapılı ak sakallı ve yeşil cübbeli halleriyle benzeşirler; ikisi de Evliya Fabrikası gibidirler, zira müridan hep Diri Veliler MaşaAllah…ZAĞANOS PAŞAMIZ vardır; sordum Rum musunuz?! diye; Selanik’te Evladı Fatihan bir Aileyken Babasına Padişah Tımarlı Sipahiler için Balıkesir’in Mahmudiye Kaymakam Çiftliği köyünü arazi olarak tahsis edip iskan için getirmiş; Asil bir Dostumuzdur, TELLİ BABA da İstanbul’un Fethinde Kumandanımızdı, diye tanıştığımızda söylemişti. Üsküdar’dan AZİZ MAHMUT HÜDAYİ Hz de YUŞA Peygamber gibi as Dostlarımdandır; sadece O değil Bursa’dan Amasyalı ESKİCİ MEHMET Amca ile Arkadaşım Sultan 1.AHMED ra.ecmain de DİRİ Dostlarımızdır. Bilhassa İsranbul’da adım başı bir Sahabi, Veli yahut Şehid kabri. Yoldan geçerken durdurur kabir yerlerini gösterirler, Ruhlarına okur tanışmış oluruz böylelikle. Hırkai Şerif Camii’nden Vatan Caddesine inerken solda mezbelelik bir yer vardı; Halveti Şeyhi ZEKAİ Dede hem kendi yerini hem de Emniyet bölgesini gösterdi, hep mezarlıktı; dedi, gördüm ilk halini de, seyrek ağaçlı hafif engebeli tepecikleri… Keza Şehzadebaşı Camii Direklerarası köşesinde yani İstanbul merkezinde de Şehid genç Arkadaşlarım var kabirlerin içlerinde, İstanbul Fetih Şehidleri. Koca Mustafa Paşa Muhtarlığı karşısı Çukurbostan ve Çapa Caddedi yol kavşağı köşesindeki yeşil kabir de İstanbul Fethi Şehidi bir Arkadaşımıza aittir, aynen Fetih Şehidleri Zeytinburnu’ ndaki SEYYİD NİZAM Hz ile Bakırköy’deki yaşkı uzun boylu kısa beyaz sakallı Saka ZUHURAT BABA gibi…Rahmetullahi aleyhim ecmain.

  15. TAKIYYUDDİN EN-NEBHANİ, DR.FETHİ YEKEN, SAİD HAVVA, PROF.MUSTAFA SİBAİ, ABDÜLMECİD EZ-ZİNDANİ, ZAHİD EL-KEVSERİ, BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ, DR.ALİ ŞERİATİ MEZİNANİ, AYETULLAH MUTAHHARİ, ALLAME TABATABAİ, AYETULLAH BEHEŞTİ, PROF.HASEN EN-NEDVİ, PROF.MUHAMMED HAMİDULLAH, İMAM MUSA HARUN, DR.SAİD RAMADAN EL-BUTİ, EL-BEYANUNİ, PROF.ABDULLAH EL-AZZAM, PROF.ÖMER ABDURRAHMAN, YUSUF EL- KARDAVİ, PROF.MUHAMMED KUTUB, DR.HASAN ET-TURABİ (Çakal Karlos’u Fransa’ya kim sattı?!) PROF.RAŞİD EL-GANNUŞİ, İLACA MUHAMMED ve MALCOLM X MALİK SHAHBAZ gibi kimi İhvanul-Müslimin ikliminden neşvü nema bulan 20.Yüzyıl aksiyonerlerinden önce CEMALEDDİN EFGANİ, PROF.REŞİD RIZA, PROF.MUHAMMED ABDUH, HASAN EL-BENNA, PROF.SEYYİD KUTUB, PROF.ABDÜLKADİR AWDEH gibi öncüler ve hatta selefleri olan EMİR ABDÜLKADİR, ŞEYH SENUSİ, MAAL-AYNEYN, OSMAN DAN FODİO, HACI ÖMER TAL, MUHAMMED MEHDİ gibi emperyalistlere kök söktüren Afrikalı Mücahidler ve Kafkasya’da ŞEYH ŞAMİL, HACI MURAD, ARSLAN BEY gibi katar katar Yiğitlerin Kervanlarını görürüz. Dostum Sultan 1.AHMED Han ile başbaşa sohbetimizde bazı isimleri zikrettiğimde Ahmed Kardeşim bana şunu söyledi; “İslami Hareketlerin hep ilk kurucuları samimi kimselerdir!!!” dedi. Şüphesiz birinci elden bir gözlemci olduğu için tanıklığı değerli. Fakat bilgelikte ilk zuhur daima karikatürdür, aslı sonradan gelir!!!. FETHULLAH GÜLEN hareketini değerlendirmek için bu dipnot sütunları yetersiz gelir; olay en hafifinden çok sayıda akademik çalışmayı gerektirir görünmektedir. Örneğin, medrese usulü bir alimin Darülharb fıkhını son yüzyılda tatbik siyaseti ve başarısızlık sırlarının araştırılması önemlidir. Prof.Necmettin ERBAKAN-Doç.Dr.Abdullah GÜL-Recep Tayyip ERDOĞAN siyaset çizgisinin başarısıyla mukayesesi de kaçınılmazdır.

  16. Avlularında güvercinler olan Camiler benim mekanlarımdır. GÖKLERİN MELEKUTU ile müşerref olsaydınız neleri anlatmak istediğimi anlardınız. KABE ziyaretlerimde civardaki Güvercinlere yem atar Hz.İbrahim as’ı yadederim. Birgün Veda tavafım sonrası Makam-ı İbrahim’de Kabe Kapısı karşımda dua ederken Mutaffa Kırlangıçlar üzerime koşuşup başım çevresinde yedi kez tavaf etmişlerdi beni. Vefalıdırlar Onlar… Güvercinlere aksevdalı olanların Ruhlarına bir aşina olabilseniz önlerinde saygıyla kapanırdınız!!! Sabahları gün ışımadan kuşların toplu zikirleri ve Zikir Elini toplu uçarak zikir halinde ziyaretleri ne hoştur:) Uçaklar da güvercinleri çağrıştırırlar bana. 2004 yılında TC DİB Sağlık Ekibini Türkiye’den gelerek alan Cidde-Ankara için havalanan THY Kaptan Pilotunun geceyarısı Kuran-ı Kerim tilaveti ardından aşağıda ışıklar içindeki bir düğün pastası gibi duran Hz.MUHAMMED SAV Merkadi ve Mescid-i Nebi ile Medine-i Münevvere’yi sol kanatı tanjant eğerek SELAMLAMA Anımız her dem gözyaşlarımız içinde bir inci gibi saklı ve değerlidir bizler için!!! 2007 yılında Cidde-İzmir dönüş seferimiz için havalanıp Yanbu-Hurghada-Şarmeşşeyh istikametinden Kızıldeniz-Süveyş doğrultusunda SİNA Yarımadası TUR DAĞI üzerinde Kutsal TUVA VADİSİ’ni geçerken Tekbir ve Tehliller ile Nur tecellisi ile kararıp paramparça olmuş kayaları görüp HZ.MUSA AS ile zikretmek ne güzel anlarımızdı!!! Ya şu manzaraya yürek nasıl dayanır?! Peygamberimiz HZ.MUHAMMED MUSTAFA SAV Efendimizin Adı anıldığında 90 yaşlarına yakın bir ihtiyarın hürmet içinde yatağından doğrulup ayağa kalkmasını gözyaşlarıyla izlediğimiz ŞEYH NAZIM KIBRISİ’yi ra bizler de “Güvercin Gerdanlığı” ile yadederiz…

  17. MELEKUT referansıyla Velayet Ehli HÜSEYİN LAMEKANİ yahut Koca Mustafa Paşa’dan RAMAZAN EFENDİ gibi bazı Dostlarım var ki henüz bu fani alemin misafirleridirler. Emekli Ayasofya İmamı Konya’lı MAHMUT TOPTAŞ, Kaari İLHAN TOK, Emekli Kurmay Albay MUSTAFA NECATİ ÖZFATURA, Av.RAHİM ER, ALİ İRFAN ŞENYURT, Tophane’den Antalya’lı Doktor MAHMUT, AHMET AKIN ÇIĞMAN, MEHMET SAVAŞ Hoca ilh…Selam ve Dualarını beklerim bu Dostlarımın…

  18. Öyle Mescidler tanıdım ki takva üzere kurulmuş olup amelelik yapan banisini Cenabu Hak Teala Hz ödüllendirip Diri Velilerinden kılmış; İstanbul Fatih Sankiyedim Mescidi gibi, keza Laleli’de amelesi olduğu Mescidin banisi vefat edince Melekler tabutunu kubbeye yerleştirmişler; gülümsüyordu anlatırken O Veli Zat da. Zuhurat Baba’nın İstanbul Fethi’nde sakalık yaparken yaşlı haliyle Şehidlerden oluşunu şükür sevinciyle anlattığı gibi. DPT eski müsteşarlarından Dr.Ertan YÜLEK de Mescid-i Nebi inşasında tam üç gün amele olarak çalışmıştı. Bu fakir de Rasülullah’ın SAV Mescidi’nin inşasında teberrüken amele olmak şerefine nail oldu Elhamdulillah.

  19. CEM SULTAN din değiştirmiş miydi?! Bilemem, fakat şuna şehadet ettim ki şecere-i nesli Evliyaullah’tan elan Diri Zat Dostum AHMET HELVACIOĞLU as ra merhumun Ceddi idi. Ahmet Amca ak sakalları kıvır kıvır Nur içinde yüzü parlayan bir esnaftı; İskenderpaşa Camii’nin giriş kapısının tam karşısındaki binanın zemin katında mes, takke, cübbe vb gereçlerden satardı. Beni Zatı ile Hz.İsa as’ın Havariler’inden Roma askeri olan Havari Devrimci Simun veya Gayyur Simun namıyla bilinen ABDULLAH Kardeşim tanıştırmıştı. Hatta o günlerde 1983 yılının bir pazar günü ziyaret için taa Konya’dan gelmiş olan öğrenci BEKİR BOZDAĞ ile “Arap mısın?!” diyerek sarılıp tanışmıştık, vaaz sonrasında “Bekir ileride Bakan mı olacak!!!” diye ilk müjdeyi benim ağzımdan duyduğunda herkes avludan kaçışmaktaydı; çünkü HAVARİ ŞEHİD ABDULLAH Kardeşimi Hak Yatırım’da Korkut ÖZAL ile beraber çalışan biriyle tanıştırmak üzere davetime icabet edince kanatlarının gürültüsü ile zuhur etmesi etrafı ürkütmüştü. Bir hafta sonraki pazar günü Recep Tayyip ERDOĞAN Ağabey beni orada bularak sormuştu; geçen hafta birşeyler olmuş, ne oldu?! dedi…NİHAT ERGÜN’ü de Tayyip Ağabey ile orada tanıştırmıştım hatta…Evliyaullah’tan AHMET HELVACIOĞLU referansıyla Akdeniz Anemisi hastası Antalya’lı AKİF BABALI merhuma da 50 yaşında Mübarek bir Gece’de vefat edeceği haberini vermiştim ra. 50 yaşında bir Kadir Gecesi Cenabu Hak’ka az.cl. yürüdü ki merhum EVLİYA ÇELEBİ ile bir ikiz kadar benzeşirdi.

  20. BİLGE DEDE merhum İSMAİL ÇAKIRHAN Hoca’ya sorardım; şimdi hangi kitabı okuyayım?! diye. Bazen ÖMER HAYYAM cevabını alırdım, bazen KİTABINIZI okuyun!!! derdi ki günün birinde KİTABUL-İBRİZ deyiverdi, ABDÜLAZİZ ED-DEBBAĞ müellifi; gerçi biraz fıttırık bir kitaptır ama!!!… diye de ilave etmişti:) Eğer BİLGE DEDE bugün sağolup yaşasaydı, bu yazdıklarımı okuduğunda TAHİR YÜKSEL’in HALLÜSİNASYON NOTLARIM adını bile kafi bulmazdı zahir. Gerçeklikle ilgisi kopmuş, dikişsiz ve şizofren bulurdu; diye düşünüyorum:) Şarap içmeden nasıl katlanabiliyorsunuz!!!? diye de içtenlikle sorardı!!! Sadece Ney üflemeyi yahut Bağlama Saz çalabilmeyi arzu ederdim; içki içsem Ayyaş olurdum hiç kuşkusuz!!! Birgün Mekke-i Mükerreme’de elinde Kuran-ı Kerim ve Süresi ile Hz.YUSUF as ile karşılaştık; “Gel, çay içelim!!!” dedim, “Çayı çok seviyorsun?!” dedi; ben de bunun üzerine “Çay dervişin mazotudur!!!” demiştim:) gülümsedi Can’dan tatlı Arkadaşım:) Yine Mekke-i Mükerreme’de HIZIR as Ağabey ve yanındaki güleryüzlü çocuk Sair as ile karşılaştık; “Çay içelim!!!” davetim üzerine “Cennette çok içeriz!!!” demişti; AMİN Kardeşim, AMİN İNŞAALLAH…AMİN. Hakikat şudur ki BALİ Amca’nın yani ŞEHİD HZ.PAVLUS’un as yemek davetime verdiği cevapta olduğu gibi; Onlar bu Dünya’da yeyip içmezler!!!…Fakat HALİDİ BAĞDADİ ra ve as Ağabeyim MEDİNE-İ MÜNEVVERE’de bana Cennet peyniri ikram etmiş, ben de afiyetle yemiştim; süzekten yeni alınmış, tazecik süt kokan hakiki bir Ezine peyniriydi sanki!!! Aslında anlatmak istediğim konu AYASOFYA Camii gizemiyle ilgili tecrübelerimi paylaşmaktı ama mevzunun şakülü başka yere kaydı:)

  21. ZAĞNOS MEHMET PAŞA 2004 yılı Hac DİB Sağlık görevlisiyken Mekke-i Mükerreme Mahbesül-Cin’de ziyaretime gelmişti ki hem oturmadığından ayakta kaldı, hem de ben bir Cola ikramı teklifinde bulundum; “Ölü ziyareti gibi olmasın!!!” dedim, gülüştük:) Şimdi PAŞA ve Kutlu Asakir’in fethettiği Kostantinopol şehri Aya Sophia kilisesi hakkındaki bazı tecrübelerimi okurlarımla burada paylaşayım. Bugün Müze olan tarihinde ise her tür ibadet ehli için bir Başmabed olan mekanda gaibten sesler duyarım; “çık buradan!!!” gibi. Lanetli mi, kutsal mı bugün!!!? En son İstanbul’u ziyaretimde Topkapı Sarayı yolundaki ibadete açık bölümünde ilk kez “Tahıyyetül-Mescid” namazı kılmak üzere girdiğimde kalabalıkça bir topluluk vardı ki hepsi sakalsız ve bize pek benzetemediğim daha ziyade Rahip tipinde insanlar sessizce oturuyor birbirleriyle de konuşmadan hepsi beni süzüyordu; kimdiler bu insanlar, bilmiyorum!!! Tekrar gitmek de istemem, doğrusu!!! Ayasofya böyle bir yer benim nazarımda!!!…

  22. İnsanlar diyorlar ki; niçin televizyonlara çıkmıyor, oradan herkesi aydınlatmıyorsunuz?! Derim ki; Lotus yaprağı içine gizlenmiş yazıyorum işte!!!… Hz.İsa as tekrar yeryüzüne döndüğünde acaba iman bulabilecek mi?! Hz.İbrahim as çölde insanları Beyt’i haccetmeye çağırdı; kimse duymasa da Allah cc duyurdu!!! Bendeniz Amerika Birleşik Devletleri’nde bir homeless olarak dolaşırken orman ağaçlarına ve bitki örtüsüne ve sicaplara ve kuşlara tebliğ ederdim; işiten kuşlar başımın etrafında tavaf ederlerdi. Yehova’nın Şahidleri tv ekranlarına çıkıp tebliğde bulunmazlar; ancak insan muhataplarına ruberu/yüzyüze tebliğde bulunurlar. İsmet Özel evine televizyon almasının gerekçesini oğlu Oruç için özel bir mürebbiye tutacak maddi imkanı olmadığı için demişti; TRT o günlerde gerçekten faydalıydı. Prof.Dr.Ersin Nazif Gürdoğan da Görünmeyen Üniversite kitabında Gümüşhanevi Dergahı Meşayihi Hasib Efendi, Abdülaziz Bekkine ve Mehmet Zahid Kotku sufi sohbet ekolünü önerir ki bugün daha ziyade Fas ve Polisaryo cephesi ve diğer Sahravi bölgelerde hala canlıdır. Seyahat edebilenlere Seyyah dervişliği öneriri ben de; Ahmet Akın Çığman gibi. Meyhaneleri ihmal etmeyin; Agop’un Yeri gibi, oralarda kaybettiğiniz insanlığınızla karşılaşacaksınız çünkü…

  23. PROF.MUSTAFA KARATAŞ İlahiyatçı arkadaşım. Yıl 1983, şalvarlı Malatyalı asil karakterli bşr arkadaş, İskendepaşa Camii meşrutasında birlikte kalıyoruz. Melekuta sordum; Mustafa Abi ne olacak?! diye. Televizyon kanallarındaki programlarla meşhur olacak bir İlahiyat Profesörü, İskenderpaşa Camii İmamı Mehmed Hoca’nın da damadı olacak!!! Bu müjdeyi sevdiğim insan Mustafa Karataş’a verdim; benden bir isteğin var mı?! diye de sordum. Şöretli bir İlahiyat Profesörü olacağımı, eşimin kim olacağını söyledin; daha ne isteyeyim!!! dedi. O zamandan beri hiç karşılaşıp görüşemedik sanıyorum; ama beni unutmuş olduğunu da sanmam. Bu kadar anı içinde sayısız da tanık isimleri zikredildi ki hemen çoğu kamoyunun bildiği isimler olduğu halde hiç yalanlayan birinin dahi çıkmayışı “El-Emin” olabilmenin zorluğunu da kanıtlamaktadır sanıyorum.

  24. Şair CAN YÜCEL’in Eski Datça’da evini butique hotel olarak işleten bir çilingir sofra arkadaşı vardır; bahçesi cennet gibi güzel çiçeklerle bezeli. CAN YÜCEL “Mekanım Datça olsun!!!” diyor ya, işte öylesine ilham veren bir mekan. 2004 yılı Hac dönüşü bu mekanda oturduk, sohbet ediyoruz. CAN YÜCEL’in arkadaşı olan mekanın sahibi bana dedi ki; “Doktorlar mezarlıkları ziyarete gidemezlermiş, bilir misin niye!!!?”… Meğer ölümüne sebep oldukları hastalarının mezar taşlarıyla karşılaştıklarındanmış!!!
    Benimse derdim bambaşka; ben üzülüyorum, dipdiri yarenlik ettiğimiz dostlarımın yerin altında bir mahzende yahut bir sokak kıyısındaki yatır olarak görmek beni hüzünlendiriyor gerçekten. Örneğin; şen bir Dostum olan TELLİ BABA beni ısrarla davet etmişti de sözüm üzerine Sarıyer’e ziyaretine gittiğimde yerin metrelerce altındaki bir dehlizde merkadini görünce neşemin yerini bir hüzün almıştı… Böylesi bir hatıram da 2015 yılında Amasya’da canlandı; 1983 yılında İsranbul İlim Yayma Yurdu’nda ziyaretime geldiğinde şakalaştığım mütevazi Arkadaşım sokak kenarında su içtiğim çeşmenin arkasındaki Yatır İĞNECİ BABA çıkmasın mı!!!? “Nasıl iğneci yani; zıffiye misin:)” deyu şaka yaptığım; “tamirciyim ama gerekirse onu da yaparız!” diyen, bana ileride Amasya’ya gelip “Taş Han’da kalacaksın, Gamaşuk’ta çay içeceksin, beni de ziyaret edecek su içeceksin!!!” diyerek ziyaretime gelen Veli…aleyhimüs-Selam ecmain…

  25. Mezunu olduğum İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ayrı bir Üniversite haline dönüştüğünden gündemde; İstanbul Üniversitesi uhdesinde kalan ise Çapa Tıp Fakültesi, arkadaşımız Milli Hakem Dr.Ahmet ÇAKAR oradan mezun. Galat-ı meşhur vardır; Çapa Tıp Fakültesi’nden doktor çıkar, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ndense herşey çıkar arada sırada da doktor çıkar!!!… Bir başka arkadaşımız Stj.Dr.Ömer YORULMAZ ise Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden; 12 Eylül 1980 sonrası THY Diyarbakır Uçağını kaçırdıklarında beşinci sınıf öğrencisi stajer doktordur, bana Melekut bilgi verince CTF bahçesinde Nöroşirurji binası önünde Prof.Dr.Saffet TÜZGEN’i ziyaret için geldiğinde ayaküstü tanıştığımızda hayret etmişti!!!… Prof.Dr.Saffet TÜZGEN, Prof.Dr.Turan ASLAN, Prof.Dr.Sefa SAYGILI, Prof.Dr.Harun CANSIZ, Prof.Dr.Yaşar BAĞDATLI, Prof.Dr.Numan KURTULMUŞ, Prof.Dr.Mazhar Osman UZMAN, Prof.Dr.Müfit UĞUR, Prof.Dr.Ahmet MARANKİ gibi menfi kimselerdir.

  26. HANİF MÜSLÜMANLAR… Yazılarımda devamlı vurguladığım Hanif Müslümanlar kimlerdir; isim saymak, örnek vermek gerekir ki konu somutlaşsın; vazıh hale gelsin ve sorulduğunda örnek gösterilenler de bu kimliği reddetmesinler. İlk sıraya ben iman edenlerin ilkiyim, diyerek kendi adımı yazarım; Dr.Ömer Nasuhi BİLDİK.
    Şehadet ederim ki; İhsan ELİAÇIK. Prof.Dr. Hikmet AKGÜL, Prof.Dr. Niyazi KAHVECİ, Nimetullah Halil İbrahim YURT.

  27. RIFAT ILGAZ, FAKİR BAYKURT ile sağlığında mektuplaştım; Batı Karadeniz’de yaşıyordu. “Şeriatçıyım” diye tanıttım kendimi; tevazu ve saygıyla cevaplamışlardı, bugün benim nazarımda hakettikleri saygıdan daha fazlasına layık olduklarını düşünürüm.
    Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Doğum Kürsüsündeki Anfi Ord.Prof.Tevfik Remzi KAZANCIGİL adını taşır. Oğlu da bilge bir entellektüel olan aynı Kürsü Öğretim Üyeleri’nden Hocam Prof.Dr.Aykut KAZANCIGİL’dir. Kadın Doğum Kürsüsü kurulduğu yıllardan günümüze zengin ve tarihi bir Kütüphane mevcuttur en alt katta. Kütüphane görevlisi uzun bembeyaz saçlarıyla Tevfik Remzi KAZANCIGİL döneminden günümüze çalışan 100 yaşlarında minyon bir yaşlı bayan vardı 80-90 arası yıllarda. Birgün Adli Tıp önünden koluna girip beraber geldik sabah mesaisinde; yürürken bana “Sana iman ediyorum!!!” dedi. Neyse ayrılıp yollarımıza devam ettik ama çaşıtlayıcılardan biri yolda bana sordu; “Kütüphaneciyi nereden tanıyorsun, samimiyetiniz nereden?!” diye sordu. “O bayan Şeriatçı!!!” dedim. Biliyor musunuz; ivedilikle 100 yaşındaki tarihi bayanın işine son verdiler!!!

  28. Batı Karadeniz’de yaşayan RIFAT ILGAZ, FAKİR BAYKURT ise Denizli’de yaşıyordu….

  29. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Doğum Kürsüsü’nde derslerimize gelen Prof.Dr. Şahap KARAALİLER vardı, KBB Hocamız Prof.Dr. Fikri ŞENOCAK gibi kafa kıyak biriydi. Kadın Doğum Prof.Dr. Oktay SAYDAM aşırı obez olduğundan sürekli stuporda şekerkerdi ama olsun ben de Prof.Dr. Bülent BERKARDA’nın Dahiliye odasında öğle yemeği sonrası şekerlediğim halde nezaketinden beni rahatsız etmemek için sesini kısardı!!!..Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde yüzlerce öğretim üyesi Hocalarımız vardı; her birinden bir kelime kapsa deha olur insan, yazılı dışında önlerinde sözlü sayısız sınavdan geçerek mezun olduk. O kadar çok öğretim üyesi vardı ki ben her Kürsü’de oda oda bir müzedeymişcesine gezer Hocalarımızın ad ve soyadlarını, ünvanlarını okur resimlerine bakardım. Bazısıyla tanışır Prof.Dr.Halim HATTAT, Prof.Dr.Ayhan SONGAR gibi hemşehri çıktıklarımız da olurdu. Anabilimdalı Anfileri’nde yahut Kürsü Odaları’nda ders izlediğimiz Hocalarımızın ağzından özenle (takva ile yahut takiyye ile) Allah cc lafzı çıkmaz, yerine tabiatın/doğanın yaratıcılığından dem vururlardı; net istisna Prof.Dr.Ayhan SONGAR’dı. Bu öyle bir materyalist bilim disipliniydi ki KBB Hocalarmızdan Prof.Dr.Nuretti SÖZEN 90 yaşında hala bu retoriğin dışına çıkamaz!!!. Hiç Allah cc demiyorsunuz! diye itiraz ededek olsanız; Allahaısmarladık! diyoruz diye cevap verebilirler. Bu minval üzere birgün Kadın Doğum TRK Anfisi’nde Prof.Dr.Şahap KARAALİLER her defasında “Rahmetli Hipokrat” demez mi!!! Kafa kıyak, ondan mı acaba!!!? diye pür dikkat gözlerim faltaşı gibi açılmışken bir de muhteşem bir inancını deklare etti ki evlere şenlik; “lohusa cinlerine” imanı tamdı!!! Acaba bu Hocamızı “Cin mi çarptı, votka mı?!” diye unutamadığım bir anımdır. Vefalıyımdır; birgün Datça’dan yolcu teknesine binip Knidos’a Rahmetli Hipokrat’ın mezun olduğu Tıp Fakültesini ziyarete gittim, dönüşte de yolcu teknesinin dümenine geçerek Datça’ya döndük.

  30. Prof.Dr.Bekir Sıtkı ŞAYLI, Prof.Dr.Hüseyin Zinnur ROLLAS; Ankara’dan iki hemşehrim, iki dost yürekli güzel insan ve iki meslektaşım hekim; ilki Genetikçi, diğeri de Beyin Cerrahı. Sevgiyle anıyorum…

  31. Profesör Doktor Ekrem Kadri UNAT ve Profesör Doktor Ayhan SONGAR; her ikisi de Tıp alanında Üstad şahsiyetler. Mikrobiyoloji ve Parazitoloji ile Enfeksiyon Hastalıkları alanında Prof.Dr.Ekrem Kadri UNAT, Psikiyatri alanında ise Prof.Dr.Ayhan SONGAR. Her ikisi de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde Kürsü sahibiydiler. Prof.Dr.Yaşar BAĞDATLI, Prof.Dr.Mustafa SAMASTI, Prof.Dr.Recep ÖZTÜRK, Prof.Dr.Kemal KURT ile Prof.Dr.Fehmi TABAK; cümlesi Prof.Dr.Ekrem Kadri UNAT’ın öğrencileri ve ortak vasıfları dindar kimlikleri. Mezuniyetimden yıllar sonra Hoca’yı Şişli’deki evinden telefonla arayıp hatırını sordum; 80 metrekarelik dairesini bana bağışlamak istedi, meğer telefonla da olsa hal hatırını ilk soran ben olmuşum!!!
    Keza Prof.Dr.Necmettin POLVAN Hocası için vefalı davranan Prof.Dr.Ayhan SONGAR’ın Psikiyatri kürsüsünü mezuniyetimden yıllar sonra ziyarete gittim. Prof.Dr.Günseli KOPTAGEL-İLAL, Prof.Dr.Adnan ZİYALAR, Prof.Dr.Engin EKER, Prof.Dr.Fevzi SAMUK vefat etmiş, Prof.Dr.Kerem DOKSAT, Prof.Dr.Özkan PEKTAŞ, Prof.Dr.Acar BALTAŞ, Doç.Dr.Oruç GÜVEN, Dr.Zekeriyya KÖKREK ise ayrılmışlar; kalanlar ise dinidar kimlikleriye bilinen isimler, onlar da ismini dahi kazıdıkları Hocaları Prof.Dr.Ayhan SONGAR’ı rahmetle yad edince artık Kürsü Başkanının kendileri olduğunu ihtar ettiler!!!

  32. Başkent Ankara’da bir yiğit hekim vardı, sağlığında onur savaşımızı veren çağdaş bir Hipokrat Prof.Dr. Nusret FİŞEK destek mektubuma gönderdiği teşekkür cevabıyla da beni onurlandırmış bir Hekim’di…

  33. Şit as ile Kabe’de bir akşam namazı öncesi gurub vakti tanıştım; esmer, yaşlı, ihtiyar bir Afrikalı ağaç gibi sükunet içindeydi, memleketi Musul’den bahsetti. Bendeniz de uzlet içinde, yalnız ve sedasız yaşıyorum; İkinci Dünya Savaşı yıllarının dehşetli günlerini yaşamış, evinin perdeleri gerisinde varlığı ile yokluğu ayırtolunmaksızın yaşayan Alman yaşlıları gibi hissediyorum kendimi. Siyasilerin hırslarına bakıyorum da; sanki ölümsüzlermişcesine iddialı ve tumturaklı yaşam tarzlarına bir anlam veremiyorum, Ruhum o insanlarla asla ülfet etmiyor, öyle ki Gökteki Yıldızlar bile bana onlardan çok daha yakınlar…

  34. NİMETULLAH HALİL İBRAHİM YURT Hoca ile Mekke-i Mükerreme’den; Kabe-i Muazzama’dan, Hira Nur Mescidi İmamlığı’ndan, Esseyyid Muhammed Aleviyyül Maliki ve Hattat Mustafa Efendi ile ortak Dostluklarımızdan tanırım. Medine-i Münevvere’den Mekke-i Mükerreme’ye değin beni taksisiyle şöförüm olarak taşımıştır, aynen Recep Tayyip ERDOĞAN’ın İstanbul’da taksisiyle şöför olarak taşımamı yaptığı gibi. Fakat NİMETULLAH Hoca ile Çanakkale Savaşı Gaza Meydanı’ndan da Dostluğumuz var. Bugünkü gibi bir 18 Mart günü Çanakkale’nin Gelibolu yarımadası Cephelerini ziyaret ederken karşılaşıverdik bir sabah vakti oralarda. Malum bendeniz askerliğimi 42. Alay askeri olarak Edirne-Uzunköprü’de yaptım; orada Asteğmen (Mülazim-i Salis) iken terfi ederek Teğmen (Mülazim-i Sani) rütbemi almıştım. Ayrıca İstanbul Fatihi Rumelihisar ile Çanakkale’deki Seddül-Bahir kalelerinin de banisi Dostum ve Hemşehrim Zağnos Paşa Camii’nin kubbe kurşunları eritilip top mermisi yapılmış ve Havranlı Seyid Onbaşı ile İngiliz Zırhlısı vurulmuştu ki işte O Gaza’da ben de manevi bir nefer olarak 100 yıl bakaya kalmış olsam da Cihada iştirak ederek Gazi şerefine ulaşmış ve madalyam da bizzat Zağnos Paşa’mızın iştirakiyle Mekke-i Mükerreme Mahbesül-Cin bölgesinde bana keramet ile takdim olunmuştu. Elhamdulillahi Rabbil-Alemin….

  35. Vaiz TİMURTAŞ UÇAR merhumdan bahsetmek geldi içimden; 1980 öncesi yıllarda Balıkesir Köprübaşı Camii din görevlisi olarak tertemiz yıkardı bahçesini. Melekut bahsetti; ileride çok meşhur bir Vaiz olacak, git tanış! diye tavsiye ettiler. Elazığlı bu vakur insan teenni ile karşıladı muştumu, tayini İstanbul’a çıkana kadar Cemaatinin en küçüğü oldum. Yanık hançeresiyle “Vallahi de, Billahi de, Tallahi de…” diye tekidli vaazlarını Camilerde Cuma namazı çıkışlarında dinlerdik. 12 Eylül 1980 sonrası tutuklanıp cezaevinde kaldığında işkence gördüğüne ve sağlığının bozulduğuna dair rivayetler işitirdik. 1992 yılı Hac farizası esnasında aynı otelde kalıp karşılaştığumızda gördüm ki aldığı kortizon ilaçları sebebiyle bemim gibi morbid obezdi. Artık Rahmet-i Rahman’a katıldı. İnna Lillahi ve İnna İleyhi Raciun ve İnna İlallahi Lahikun. Amin İnşaAllah

  36. 1983 yılıydı, Melekut tavsiyesiyle İsranbul Kubbealtı’na bir pazar günü Saat: 10.00’da gitmem ve Samiha AYVERDİ ile tanışarak “ölümünü” müjdelemem istendi!!! Dakik olarak Kubbealtı girişi önündeydim ki bir grup Hanımefendi ile birlikte Samiha AYVERDİ Hanım da geldiler. Kendimi takdim ettim ve “yakında öleceğini!” müjdeledim. 30 yaşlarındaki Cemal Nur SARGUT Hanım şok oldu, fakat Samiha AYVERDİ Hanım “biliyorum!!!” dedi. Doğrusu ben bilmiyordum; Samiha AYVERDİ Hanımefendi’nin “tevellüd” için yeniden hakiki doğum için öleceğini!!! Bendenizin tevellüdü 24 Haziran 1984 Pazar sabahı gerçekleşti Elhamdulillah…

  37. Validem bugün Balıkesir Devlet Hastanesi Genel Cerrahi polikliniğine kaldırıldı; 82 yaşındaki bu kadının dört yıl önce gittiği aynı Hastanenin bir başka Genel Cerrahı’nın röntgeninde gözünün görmediği filmden safra kesesinin sımsıkı taş ile dolu olduğu teşhis edildi (Devlet eskiden röntgen filmlerini hastanın eline verirdi; herhalde röntgen filminden tasarruf edip MR çekilsin diye olsa gerek!). Din yobazı softa doktorlar, sahte profesörler, badeci şeyh müritleri ile insanların hem sağlığı hem dini katlediliyor bu kara cahiliyye eliyle…

  38. DİN Mutassıbı, Tarikatçı, İslamcı, Yobaz tipler konusunda
    tecrübe konuşuyor ki bu kimseler bilinçaltı bir yaşamın
    egemen olduğu gecede yaşayan kimselerdir; Güneş
    doğmamış, gündüz olmamış, nilinç aydınlığına uyanmamış
    uyurgezerlerdir. Söyleve, sihire, zombiliğe açıktırlar.
    Robotiktirler; fıkıh despotudurlar. Şeyh veya Reisleri işaret
    buyurduğunda gözlerini kırpmadan en yakınlarını öldürmek
    üzere tuzak kurarlar, iç dünyalarında birer katildirler.
    Profesör, doktor, mühendis, yönetici, patron yaftalı
    olabilirler. Herbiri Konca Kuriş katili, domuzbağcı olabilecek
    potansiyele sahiptirler. Terapi eğer bir şizofrende başarılı
    oluyorsa bunlara da ECT fayda verebilir. Fakat benim
    kanaatim müsbet değil menfidir ki birer sosyopat olarak
    yaşamlarını idame ettirirler. Bilinçaltı yaşamın egemen
    olduğu her örgüt gibi komunist ideoloji sahiplerindeki halk
    mahkemesi yerini bu tiplerde fetva alır. Dincilik cehennemi
    bir şirk ideolojisidir. Çünkü heykel putların yerini bu kez
    nominalizm almıştır; hazarat… “İlla esmaen
    semmeytumuuha!”

  39. “Himmeti yüce tutmak!” sufi tabiri bir hatadır. Hakikatte
    “Lutfu yüce tutmalıdır”!!! Sahabi olarak Rasülulullah sav’den
    işittim ki; ben teşekkür ettiğimde bana “ Eşşukru lillahi
    fakad; Cezakumullahü hayran!” diyerek daha doğrusunu
    öğretmişlerdi!… Lütfen kıyas ediniz

  40. “Hanif İslam” perspektifiyle belirtirim ki; 2.Papa Jean PAUL,
    Ermeni Patriği Şahak MAŞALYAN, Rum Ortodoks Patriği
    BARTELEMEOS, Süryani Patriği Yusuf ÇETİN gibi simalar hep
    “Hristiyan Müslümanlar”dırlar.

  41. Hastane polikliniklerindeyim, tedavilerin için uzman hekimleri dolaşıyorum. Hepsinin suratı asık, sustalı maymun gibiler. Mutlu bir yüz profili hiç yok içlerinde. Hastanın ruh sağlığının bozulması için yeterli bir solunum ortamı. Çalışma koşullarını, maaşlarını, özlük haklarını beğenmedikleri malumumuz. Fakat iç dünyaları çok sağlıksız, nursuz ve pirsizler. Yüzleri kapkaranlık. Ancak kapalı cezaevlerindeki tecrid mahkumlarıyla infaz memurlarından görülebilecek türden ışıksızlar. Böylesi üzüm üzüme baka baka kararmış tipleri ancak solda illegalden gelen örgüt üyeleri de görebilirdiniz. Abidin Dino mutluluğun resmini yapabilir miydi bilmem ama mutsuzluğun tablosudur bu manzara.

  42. Akşam saat 21.00 olduğunda Ülke genelinde sağlık çalışanları alkışlanıyor. Anlıyorum. Fakat Balıkesir Köy Hizmetleri hekimiyken Gaziantep Araban nüfusuna kayıtlı Mühendis bel soğukluğu bahanesiyle İzmir Genelevi ziyareti için sevk talep etmişti de reddolunca yemekhanede arkamdan yaklaşarak sol şakağıma bir yumruk geçirip beyin sarsıntısıyla yere devrilmiştim. Sonra solcu bir pratisyen hekimden el travması teşhisiyle üç gün iş göremez raporu almış Kars’lı bir hakim de beraat ettirmişti. Aslında bu ekibin tümü Ergenekon uzantısı bir çete organizasyonuydu. Sonraki zamanlarda da bir sabotaj ve provakasyon ihbarı aldım. Vakteriştiğinde evli bir çift kameralar eşliğinde hakaretlerini başlattılar, bu kez ben atik davranıp cezalandırıldım. Bu da Anti-Ergenekon FETÖ organizasyonuydu. Sağlıkçılar sağlıksız koşullarda mayın eşeği muamelesi görüyorlar.

  43. Antalya ya geldiğim günden bugüne dolandırılmış soyuluyorum. Yerlisini severim ama Kaş korsanlarını değil. Hasılı bu topraklar yabancılaşmanın dibini bulmuş. Şimdilerde CORONAVİRUS salgını altında; Allah’ın cc sopası yok ya turizm ölüyor, çakallar akbabalar kargalar aç. Mutlu son peşindeler ama zarar yazıyor hanelerine. Üzülmesinler, mutlu sonları yakın.

  44. Artık etkili vaizlerin kalmadığından yakınmıştım. Doğrusu Deccal denilen yalancının etkili bir vaiz olacağı hiç aklıma gelmemişti. CORONAVİRUS un işlevi tam da bu. “Ölüm insanoğlu için vaiz olarak yeter!”…

  45. Dabbetülarz bir Ahirzaman vaizidir. İnsanlar ölümden başka vaiz dinlemezler. Allaha cc inanıp inanmadıkları sadece Allah’ın cc ilgilendirir, bizi ilgilendiren kısmı ise bizim imanımızın gerçekte varolup varolmadığıdır. Kuşkusuz benim dışımda da Allaha cc inananlar vardır ama onları ben bu Dünya hayatında bilemem, kalplerin özünü ancak Allah cc bilir. Eğer ben Allaha cc imanından dem vurup inanan insan gibi helal ticaret yapmayan yahut haramı benimseyen görüyorsam bu onların münafık olduklarına karinedir. O halde ben insanları münafık olarak tasnif mükellefiyeti de olamayacağına göre iman hakikatini de sadece Allah cc bileceğin göre insanlarla ilişkilerimde ateist yahut laik olmak zorundayım, bu bir Din Devleti rejimi dahi olsa böyle. Aksi halde iman ticareti yapılır ki safsiken yahut safları düzelten Ecmaincilerin yani verkehr (toplu seks, trafik) anlamına gelir. MahafazanAllah cc insan çarpışan otoların arasında ezilir!…

  46. Profesör Süleyman ATEŞ “Müşriklerin boynuzu yok ki bir bakışta tanıyıp ayırtedesin!” demişti Balıkesir’deki Kuran Konferansı vesilesiyle teşriflerinde. Müşrik için bu ayırıcı tanıdan daha zordur “münafık teşhisi”! Hz. İsa as da Kuran-I Kerim Vahyi de aynını söyler; “Allah cc bir göğüste iki kalp yaratmadı!” mealinin. Yani bir insan Allah’ın cc seviyorsa yanısıra “tağut”a da gönül verip bağlanmaz! Tağut velev ki ülkeninFiravunu, Nemrudu, Şahı ya da Padişahı olsun! Ulvi Alacakaptan derdi; “Efendim ben hem Allah’tan cc korkarım, hem de Konsey yasalarından!”. Oysa ki o Konsey darbe yapmış, halkı için bir put yontmuş ve o heykel adına hükümfermadır! Diyor ki; “Sizi Göklerin Şeriatı’ndan, İlahi yasalarla yönetilmekten bu buzağı kurtardı, işte böyle böğürürdü, işte İlah’ın işte Yasan!”. Nedir bu; “ŞİRK”! Peki ya münafık; o da bu düzenin muhbiridir!!! İster “itihbaratını” Medya vasıtasıyla aleni yapsın, isterse gönüllü ihbarı olsun! Demiyor mu ki; “şu namaz kılıyor, karısının başı kapalı, hacı hoca, gerici, irticacı, muskacı, hurafeci, Osmanlı özentisici, Maturidi!” bunları hep duyduk gördük yaşadık. Dedemiz, babamız ve bizler üç nesildir bu zulmü her türden yaşadık; şimdi isteniyor ki bizim çocuklarımız da bu zulme maruz kalsınlar ve zulüm hiç dinmesin, Müslümanlarının tepesinden gürz hiç inmesin!”. İşte münafıklar böylesine birer gürz gibi “Coronavirüs”türler! Uyanık olunuz!!!

  47. Deccal Ordusu gibi taarruz eden bu Coronavirus salgınından emin bir huzur içinde yaşıyorum; fakat bu Coronavirus ailesinden SARS Gribi salgınında Mekke-I Mükerreme’de Hac müdafaa savaşı Gazisi’yim, 2004 yılı Haccı kış mevsiminde nice Hüccac’ın hayatını kendim ayakta durmakta zorlanır bir hasya olduğum halde kurtarmak nasip olduğu için Allah’a cc medyun-u şükranım Elhamdülillahi Rabbil-alemin. Belki bugünlerdeki Deccal fitnesi arafesindeki emniyet ve huzurumun kaynağı o günlerdir.

  48. Arkadaşlık, Dostluk, Yoldaşlık gibi hayatın ve insan olmanın sonuçlarıyla yüzleşiriz. Günümüzde bu kavramların hakiki karşılıkları ve özü yerine nominal ifadeleriyle muhatabız. Ben bu kavramların Yaratıcımızın “Hürmetlerde kısas vardır!” ezeli hükmüyle mütenasip olduğu inancındayım. Arkadaşlık, Dostluk, Yoldaşlık pratiğinde fayda zarar grafiği yerine ya hep ya hiç kuralı egemendir; riske göre şekil değiştiren bukalemun bir ilişkiye yer olmamak gerektir, ya sıcak ya soğuk olmalı ılık olan kusulmalıdır. Radikal sonuçlar yaşanır; af ve hoşgörüye mahal yoktur hakikatinde, katıksız Şeriat uygulanır yani racon kesilir! Arkadaşlık, Dostluk, Yoldaşlık hukuku dışındakiler içindir ilgisizlik! Bu mahrem daire dışındakiler doktorun ne yerse yesin! tanım alanındakilerdir. Arkadaşlık, Dostluk, Yoldaşlık gibi kavramların menfaat değerleri, fırsatçı yaklaşımlar, hesapçı tavırlar, ktipiyoz tiplerle bağdaşır bir yanı olmaz; bu türden tavırlar ibnelik olarak nitelendirilir! Allahü Teala da kullarından böylesi asil ameller görmek ister, çünkü Peygamberler bu ahlakı öğütlemişlerdir. Asalet bu harbi kişiliklerdedir, gayrısı yavşaklıktır! CORONAVİRUS sebebiyle dezenfeksiyon, sterlizasyon ve dahi ölümlerin yaşandığı şu demde Arkadaş, Dost, Yoldaş kılıklı mikroplardan da arınmanın tam zamanıdır, diye düşünüyorum. Canları Cehenneme bütün pisliklerin…

  49. CORONAVİRUS Salgını henüz daha başlangıç; yedi bela ile vurulacak Yeryüzü, biri bitti denirken bir başka bela sökün edip vuracak. Dua ile işi olmayanların en son duası başlarına gelen bütün bu belalar zinciri ve yağmurundan dolayı Göğün Allah’ına cc küfredecekler!…

  50. “Kırk katır mı, kırk satır mı!?” sözü galat-I meşhurdur. Argoda buna “karıyı siktirmemek için, anası sikilmek!” diye mülakkah bir deyiş vardır. “Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek!” deyimi de yaygın bilinir, kullanılır. Karaktersiz insanlardan daha bol birşey yok çevremizde; bukalemun, sütü bozuk, onursuz, insanımsı, insan müsveddesi ne ararsanız mebzul miktarda var. Bütün bu cibilliyetsizleri ne ayıklamak, ne yargılamak ne de cezalandırabilmek vüsatimizin dışında. “Yevmil-Ceza” elzem bir ihtiyaç; Kıyamet Günü için de bizde sabır yok! Sabır taşımız da çatladı artık. İstiyoruz ki doğal bir seleksiyon süpürsün, umumi bir temizlik olsun! Ve işte o vaktin gelmiş olduğunun alametleri belirdi; gong çalıyor! Kulakları olan işitecek…

  51. Yeryüzü İnsanlığı COVİD-19 salgını ile imtihanı sürüyor. Körün körler kılavuzluk etmesi gibi istatistik okumaları dahi basireti bağlı olanlar için birer kör kuyu. Doktorlar hekim değil birer ortodoks hafız. Bakıyorlar ama Gören ne kadar!? Tabloyu ben nasıl görüyorum peki! Tablo şu anda vahim seyrediyor. Teşhis konulup hospitalize edilen her vakada ölen ve şifa ile taburcu sayılarını günlük takip ediyorum; hayat memat mücadelesinin günlük skoru burada, her üç-dört şifa ile taburcu yanında bir ölü çıkıyor! Türkiye için realite bugün budur. Ölüm oranı % 25-20 arası. Peki bu salgın havalar ısınınca azalıp biter mi? Bugün Ekvador ülkesinden 500 ceset toplandı evlerden! COVİD-19 İnsan vücudunun 37 derece sıcaklığında üretmiyor mu? Neredesin ey mantık!!! Aşı gelişirse ile yarar mı!? Üç ayda bir mutasyona uğrayan bir bir virüs COVİD-19; Aşı çalışmaları zamana yenik bu yüzden! İnsanlığın önünde en ciddi şans yahut dua nedir, biliyor musunuz!? Virüsün geçireceği mutasyonlar sonucu bulaşıcılığını yitirmesidir! Yahut Covid-19 için etkili invivo bir ilaç bulunabilmesi, tabi Virüs bir mutasyonla o ilacı da işlevsiz hale getirmezse! Gerek ilaç üretimi, gerekse de alternatif plazma tedavileri sınırlı sayıda paralı insan hayatı kurtarabilir ayrıca, mutlu bir azınlık için olabilir, tüm insanlar için bu üretim muhal! Good luck! Bol şans…

  52. Covid-19 testi pozitif hasta sayısı 2 milyon kişi Yeryüzü genelinde; epidemiyolojik olarak bu sayının gerçek karşılığı x 10 = 20 milyon gerçek hasta sayısıdır. Covid-19 iki haftalık kuluçka döneminden sonra bir haftalık enfeksiyon sonunda her dört kişiden birini öldürüyor, yani normal gripten tam 10 kat daha öldürücü. Covid-19 insandan insana bulaşıcılğı da hayli yüksek; yani enfekte biri ortalama 50 kişiye daha bulaştırabiliyor. Bu demektir ki 2 milyon x 50 = 100 milyon kişi bulaşıcılık riski altında. 100 milyon x 50 = 5 milyar kişi ikinci risk halkası dahilinde. Dünyanın tüm insanları da üçüncü risk halkası kapsamında. Hiçbir korunma tedbiri alınmadığı takdirde tüm Yeryüzü nüfusu 3 x 2 hafta = 6 hafta yani 2 ay içerisinde enfekte olabilir. Bunun da mortalite sayısı 8 milyar nüfusun dörtte biri 2 milyar insanın ölümü demektir. Savaş zamana karşı bir savunma harbidir, yani karantina savaşı. İlahi takvime göre 17 Temmuz 2020 ila 1 Ekim 2020 arası maksimum fatal sezon olacaktır.

  53. İncil Apokalipsi Vahiy bölümünde insanların potadan geçirilen altın gibi saflaştırılacağı belirtilir. İstanbul Tophane Cemaati sohbetlerinde Anyalya’lı Doktor Mahmud isimli çok saygı duyduğum, yıllardır izini bulamadığım bir tebliği vardı; argo diliyle en muhlis din tebliğiyle cihad ederdi. Yukarıdaki beyan onun argo tebliğiyle şu ifade kostümüne bürünebilirdi mesela; “öpülecekler şu tarafa, sikilecekler bu tarafa!”, işte böylesine mülakkah (dölleyici) ifadeler tüm dinleyenlerimiz üzerinde derin bir vecd oluşturuldu, adeta Heredot Cevdet gibi dinlerdik can kulağıyla… Mevzu Covid-19 tabiatıyla…

  54. Eski dönemlerin muhasebe-i umum defterlerine şöyle bir ibare gözünüze çarpardı; “yekun, icmal hattı” bugünkü tabirle “toplam, sonuç” anlamına gelirdi. İmdi Dünya devletleri olanca teknolojik imkanlarıyla Covid-19 hastalarını tedavi için bir savaş veriyorlar. Acaba yekun, icmal hattı üzerinde bir tesiri olabilir mi!? Geçmiş tecrübeler kuşkusuz müsbet bir zafere işaret etmekte; sıtma, verem, su çiçeği, boğmaca, difteri, tetanoz, çocuk felci, kolera vb. gibi. Ümitsiz olmak için bir neden yok! Ancak şöyle bir yekun, icmal hattı olasılığı da mevcut; teknolojinin olanca imkanlarıyla hayatı kurtulan hastalar ile ölen fukaralar sadece bir istatistik ayrıntıdan mı ibaret kalacak!?

  55. Covid-19 salgını önlemler alınsa yani tüm insanlar karantina kapsamında tutuşsa teorik olarak bu salgın kırılıp kontrol altına alınabilir. Peki mevcut yaygınlık ile olası reel karantina ve tedavi tedbirlerle hangi sonuç elde edilebilir? Test sonucu ozitif vakaların tedavi süreçleri sonucunda ölüm oranı % 20 yani her beş tedavi gören hastadan biri morga dördü çıkış kapısına gidiyor. İspanyol gribi gibi en öldürücü salgınlardaki ölüm oranı % 2,5 nispetinde olduğu halde normal grip öldürücülük nisbeti olan % 2 oranından Covid-19 tam 10 kat daha öldürücü; % 20. Bu minval üzere tedbir yayılma grafiği seyrederse Yeryüzü insanlarının % 50 kadarı salgın bulaşmış olsa ölü sayısı 7,5 milyar x % 50 = 3.75 milyar kontamine insanın % 20 ölüm nisbeti 750 milyon olarak sonuçlanır. Eğer bulaşı/kontaminasyon Yeryüzü İinsanlığı’nın yarısı değil de tamamı olursa ölü sayısı 1,5 milyar insan olur. Peki tüm insanları dondurucuya alır gibi karantinaya almış olsak ve zamanı dondurup çağ atlasak Covid-19 tehdidinden kurtuluş mümkün müdür? Mevcut vakalar yani konaklar Covid-19 için dirençli murat suçlar geliştirebilmesi için fazlasıyla yeterli yani saha tehlikeli, daha dirençli ve daha öldürücü yeni Covid-19 tipleri hazır hale geleceklerdir.

  56. İspanyol Faşistleri’nin meşhur sloganı “Viva La Murte!” (Yaşasın Ölüm!)… bir benzeri de Bediüzzaman Said-i Nursi’nin ra mahkemede söylediği; “Yaşasın zalimler için Cehennem!” sözü de oldukça bilinir. Kuran-I Kerim Cehennem için “ikinci ölüm!” tabirini kullanır. İnsanoğlunun fesadı, zulmü ve kötülükleri için de en radikal ceza sadece “ölüm”dür! İtiraf etmeliyim ki ben çok sayıda insan öldürmüşümdür, nasıl mı; “Dua müminin silahıdır!” mucibince. Allah cc herşeye Kadir olup öldürür, diriltir, ölüden diri diriden de ölü çıkartır; Rabbim için bu kolay, benim için de kolay olan “Dua” iletişimim! Benim için sadece dua ve sabır! üzerime düşen, sonuç malumudur! Merhamet eder miyim; hayır, asla, merhamet etmeyene merhamet olunmaz! Canı Cehenneme!!! Fakat şefini olmayan üstün İrade sadece Allah cc İradesidir ki sonuçta sadece “Allah’ın cc dediği olur!”. Biz kullar için Ahiret Hesap Gününü beklemek uzun iş, sabrımız yok o kadar uzun beklemeye, yapılan zulüm ve haksızlığın ivedi cezasını görmek isteriz! Evliyaullah’ın kerameti haktır, zira duası reddolunmaz! Allah cc ile yakınlığı işaret zamiri ile ifade olunamaz ancak işaret sıfatı ile tarif kabildir! Hz. İsa as “Vecihen fiddünya vel-ahirah ve minel-mukarrabiin!”dir, hatırlayalım. Hz. İsa as’ın benim için Allaha cc Dua edilmesinin şahidiyim ki; “BABAAAH!” diye bir KUZU gibi Akciğerler’inden melediğini ancak bir ŞAHİD görüp bilebilir; “ve ahırı davana Elhamdulillahi Rabbil-Alemiin!”.

  57. KOYUN CAN DERDİNDE, KASAP ET DERDİNDE! Turizm Bakanı ETS Turizm zararda olduğundan bir an önce Yaz turizmini diriltmek peşinde, görevi bu çünkü, TRUMP da öyle aceleci, hatta Avrupa bile… Zira Ekonomi Global kollaps yaşamak üzere. Fakat bu canı cini olmayan COVİD-19 YAZ TATİLİ YAPAR MI?! Evvela bu Virüs 37 derecelik insan vücudunda ürüyor! İklimi getirin 37 derece yaz sıcağına! Virüs şu an en sıcak Dünya bölgesi Ekvator ekinoksunda ölüm saçıyor, evlerden ceset topluyorlar! Virüs 92 derece suda yaşıyor ayrıca! 7 yıldızlı yaz tatili teklif edilse hani mutlu son dahil, anlamaz da!!! Sağlık Bakanı ve Bilim Kurulu Sağlık Sistemini çalışı halde tutacak önlemleri almada başarılılar! COVİD-19 zekat memuru gibi, vergi mültezimi adeta, madem ki bu Dergaha gelmiş; hırsız dahi olsa nasibini almadan gitmez! İlahi Adalet, Allah’ı cc sopası! Otopsilerde savcı, mahkemelerde hakim, polikliniklerde hasta sağlıkçıya mutlaka saygısız davranırdı; siyah cübbeliler beyaz cübbeliler kapkara bakardı!… Bugün herkes Hipokrat torpillisi! RAHMETLİ HİPOKRAT!!!…

  58. Kıyametin büyük alametleri pek yakında peşisıra zuhur edecekler ki ayak seslerini işitmekteyiz. Örneğin, şu COVİD-19 kabusu DECCAL denilen ANTE-CHRİST zuhuru ile noktalanacak. Diyalektik olarak ANTE-CHRİST de MESİH İSA öncülük MEHDİ as zuhurunu tetikleyecek, MEHDİ as da ARMEGADON Savaşı demek olacaktır. DECCAL Global Kapitalizmin İlahı olacağına göre diyalektik karşıtı MESİH İSA as ve öncülük MEHDİ as da hiç kuşkunuz olmasın ki birer KOMUNİST kimseler olacaklardır. Eğer KAPİTALİST olacaklarını düşleyen varsa onların İLAHI DECCAL olup kendileri de DECCAL MÜMİNLERİ olarak CEHENNEM rezervasyonları yapılmıştır.

  59. Kuran-I Kerim’in “Duhan Süresi” ilk ayeti; “Göğün apaçık bir Duman getireceği günü murakabe et!” buyruğu vechile bu emre de ittibaen üzerinde durmaktayım. Evvela Dünya’nın ekseni etrafındaki dönüş yönünü iyi bellememiz gerekir ki her yılbaşı gecesi yeni yılın ilk gününe Doğu’daki Kribati adasından gece 00.00 itibarıyla kutlama görüntüleri ekranlara yansır, sonra Yeni Zelanda, Avusturalya Sydney köprüsünden havai fişekler altındaki ışık seli görüntüleriyle yeni yıla girilir ve bu böylece Hindistan, Ortadoğu, Avrupa üzerinden ABD’ye değin en Batı’ya ilerler. Vaadolunan bu dumanın Yeryüzü’ne Mağma tabakasının bir büyük volka patlaması sonucu olacağını varsaysak bu volkanik patlama Kribati yakınlarında olsa göklere yükselen lav bulutu sabit olarak yükseleceğinden yayılımının doğal dağılım rotası Dünya’nın dönüş yönünün aksi istikamette yani Kribati’den ters yön Pasifik üzerini kaplar. Fakat bu volkanik Mağma patlama bulutu Batı’nın batısı olan Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Yellow Stone olursa duman Dünya’nın doğal dönüşü istikametinde enerji gerektirmeksizin tüm ABD, Atlas Okyanusu, Avrupa, Afrika, Orta Doğu, Hindistan üzerinden Avusturalya kıtasına da ulaşacaktır rahatlıkla… Bir başka olasılık da bunun Uzay içinden gerçekleşmesi ve Dünya’yı kapsayacak bir gaz toz bulutu olasılığıdır.

  60. Türkiye’de Diyanet Teşkilatı var, tarikatler var, dini cemaatler var, siyasi partiler de var… Bütün bu oluşumların masrafları katrilyonluk bütöelere baliğ oluyor. Oysa ki din adına Allah’ın cc İradesi yok; “putpetestlik” var!!! Hz. İbrahim as’ın din çizgisinin tam zıddı egemen. Müslümanlık zannıyla “şirk” var. O halde Allah’ın cc dini için kaç paralık bütçe gerekiyor; hiç, sadece “puta puttur! Ve bu heykelperestliğiniz şirktir!” demekten ibaret. Kulağı olan djysun ey müşrikler!!! Dr. Ömer Nasuhi BİLDİK diyor.

  61. Dr.Fahrettin KOCA ile 1983 yılı sonlarında bir Pazar günü ikindi vaazı sonrası İskenderpaşa Camii avlusunda tanıştık. Ben Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni yeni kazanmış birinci sınıf öğrencisi olarak Balıkesir’den İstanbul’a gelmiştim, Fahrettin KOCA ise Bursa Erkek Lisesi mezunu olup Çapa Tıp Fakültesi ikinci sınıf öğrencisiydi. İlk tanıştığımız o gün kendisinin ileride Sağlık Bakanı olacağını ve “salgın hastalıkla mücadele edeceğini” müjdelediğimde bana cevabı aynen “ederiz” şeklinde oldu. “Kürt müsün?!” diye sordum; “Kürdüm” dedi. Sonra ben bir Türk, o bir Kürt iki müslüman arkadaş olarak birbirimize sarıldık. Fahrettin daha sonra beni kaldığım İlim Yayma Yurdu’nda ziyaretime geldi. Başarısını takdir ve tebrik ediyorum.

  62. Bilimadamlarına göre Evrensel Kıyamet Saati için henüz mutlak sıfır kabul edilen eksi 273.15 Kelvin Santigrad derecesinde vuku bulacak soğuyarak donmaya sadece 2.73 derece kalmış durumda. Bu eli kulağında görünen soğuma ne kadar daha sürer; şimdilik gayb! Bilimin işi gaybı malum hale getirmeye çabalamak! Evrensel boyutlu deney yapabilmenin yavaşlığına rağmen Dünya için bir Nükleer Kıyamet Saati ise Bilimadamları tarafından sanal 00.00 anı olarak yaklaşan vakit için güncellenerek şu an 100 saniyeye inmiş durumda! İstatistik gözüyle bu trendin mutlak sıfır tarihi 1 Eylül 2025 gibi görünüyor standart sapma dahil. Peki Elon Mask ve NASA niçin Starlink uydularıyla telekomunikasyonu Dünya atmosferi üstüne taşıyor? Oktanusaltı ve Yeraltı fiber kabloların olası bir hasarı mı tek sebep yoksa Dünya’nın manyetik kutuplarının yer değiştirmekte oluşu ve muhtemel bir de takla ile Dünya’nın Güneş düzlemi üzerindeki tavaf yolculuğunda aynı zamanda Safa-Merve güney-kuzey dönme ekseninin bu takla sonucu ters dönerek Güneş’in Doğu yerine Batı’dan doğmasıdır sebep! İşte o zaman manyetik kutup ekseni Dünya içi demirin bir kum saati gibi karşı kutba boşalması yani petrol hammaddesi katranın altında yer alan ergimiş demir cevherinin seddi aşmasıyla Dünya’nın manyetik kutuplarının yer değiştirmesi pusula ve navigasyonları kullanan tüm elektroniğin kıyameti demek olacağı gibi manyetik kutup değişikliğinin tetikleyeceği “sarhoş” Dünya’nın salatı esnasında Güneş kıblesine doğru rüku ettiği Yengeç Dönencesi tarihi olan 21 Haziran’da secdeye yıkılmasıyla sonuçlanacaktır fiziki dönme ekseni kutuplarının yer değişikliğiyle Güneş’in Batı’dan doğması ve Yeryüzü’nün global bir Nuh Tufanı yaşaması olacaktır sonuçları! Bilimadamlarının 2025 yılı 21 Haziran tarihi de standart sapma günleri dahil muhtemeldir ki şimdiden Dünya’nın manyetik kutbu Kanada’dan Sibirya’ya sapmasını sürdürüyor! Kritik eşik aşıldığında tüm bunlar bir tesbihin imamesi kopup boncuklarının ardarda dağılması gibi peşisıra dökülecektir. Elon Mask bu yüzden Dünya Gemisi’ni terketme, tüm malvarlığını da infak ederek “terki terk” peşinde! 2025 yılına kadar Mars’ta koloni kurmuş olmayı planlıyorlar da Evrensel Kıyamet Saati için dürülme vaktinin ne zaman başlayacağı hususunda herkes gibi bilgisizler; kimbilir belki hiç beklenmedik bir zamanda, ansızın, belki de eşzamanlı! Yeryüzünde 2025 yılında canlı nüfusunun yarısının ölerek “leş” olacağını İncil’den haber alıyoruz! Ben 26 Ağustos 1966 beşeri doğumluyum; tevellüdüm ise 24 Haziran 1984 yani Ruh ile yeniden doğumum. Allah cc izin verirse 21 Haziran 2025 tarihinde Ruh yaşım 40 fani cesedim ise 58 yaşında olacak! Ben de beden değiştireceğim o günlerde, yani misafirliğim sayılı bu Dünya günlerinde!… Şehid Peygamber Aziz Pavlus’a ben yüzyüze iman ettim, Şahidlerim’den sadece biridir ve vaad Hak’tır. Amin

  63. MİRAC demonstrasyonu için “The Empire States” binası (NY, USA) meseldir. Üç aşamalı asansör ile ilki “Seyrisüluk” için “Keşf”, ikinci hız fazı “Uruc”, zirve için üçüncü faz “Kabe-Kavseyn ve Fetih” sonrası “Fark-ı Sani” bilinciyle inilir!… Kulağı olan işitsin!..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.