Kurban Bayramı’na “vahşet” diyen arkadaşım!
Gel, seninle bir anlaşma yapalım. Senin samimi olduğuna inanmak istiyorum.
Eğer bir canlının hayatı senin için gerçekten bu kadar önemliyse o zaman
– Adı ister Rojava olsun, ister Doğu Türkistan olsun, ister Filistin olsun, hatta isterse adını bilmediğin, haritada bile gösteremeyeceğin bir yer olsun, nerede bir zulüm varsa ayırmadan en ön safta lanetleyeceksin.
– Kasapların ve marketlerin et reyonlarının yanından bile geçmeyeceksin.
– Yılbaşında kesilen hindiler için de cansiperâne atılıvereceksin ve “Bu vahşeti durdurun” diyeceksin.
– Rakının yanında balık da yiyorsundur sen şimdi? Onu da yapmayacaksın. Balığın da bir canının olduğunu unutmayacaksın.
– İçtiğin şarabın üzümden yapıldığını unutmayacaksın. …ve tabi o üzümün de bir canlı olduğunu…
– Karides, midye, ıstakoz falan da canlı biliyorsun, değil mi? Onlarınki de can yani. Onlardan da uzak duracaksın.
– Orijinal deri olan hiçbir elbiseyi giymeyecek, aksesuarı takmayacaksın.
– Öyle “Benim bedenim, benim kararım” falan yok. Kürtaja da karşı çıkacaksın.
– Yumurta da yemeyeceksin. O yumurtalar, sen yemeyecek olsan civciv olacaklar, tavuk olacaklar, horoz olacaklar.
– Süt de içmeyeceksin. İçtiğin o süt, senin değil, buzağının, kuzunun hakkı…
– Balmış, zeytinyağıymış, ayçiçek yağıymış uzak duracaksın. Sadece canlıların canını değil, emeğini de savunacaksın. Bırak, arılar o balı canları nasıl istiyorsa öyle kullansınlar. 1 litre zeytinyağı için yüzlerce, binlerce zeytin, hayattan koparılmasın artık.
– Sevgililer günü, anneler günü, cartlar günü, curtlar günü diye çiçek almayacaksın. Unutma ki; onların da bir canı var.
– Kitap da okumayacaksın. Cahil cahil gezeceksin. O okuduğun kitaplar için kaç tane ağaç kesildiğinden haberin varmı senin?
– Arabana binip o yer senin, bu yer benim gezemezsin. Egzost dumanı ile canlıların hayatını tehlikeye atmayacaksın.
– Sebze yemekleri de yememelisin. Çünkü patlıcanlar, soğanlar, salça yaptığın biber ve domatesler sen koparmasan gül gibi geçinip gidecekler.
– Salata da yemeyeceksin. Unutma ki; salata yapmak için de canlıları katlediyorlar ve o caaanım marulların, maydonosların yaşama hakkı ellerinden alınıyor.
– Kuruyemiş falan? Asla! Hiçbirimizin o ayçekirdeklerini, ayçiçeklerinin bağrından söküp almaya hakkı yok, öyle değil mi?
Peki, ne yiyeceksin?
Zıkkımın kökünü yiyeceksin. Bir dakika! O da bitki miydi? Yok, zakkumdu o. Tamam, onu yiyebilirsin. Zıkkımın kökünü yiyeceksin.
Ya da saygı duyacaksın. Eğer saygı görmek istiyorsan, sen de saygı göstereceksin. Saçma sapan, samimi olmayan sloganlarınla, başkalarını suçlamaya, ezmeye, büzmeye çalışmaktan vazgeçeceksin.
O zaman ben de senin samimi ve hayata saygılı bir birey olduğuna inanacağım.
Anlaştık mı güzel arkadaşım?
Farkındayım, biraz sert bir giriş oldu; ama her kurban bayramı öncesi hortlayan bu zihniyet artık kabak tadı vermeye başladı. (Heyy arkadaşım! Hâlâ buradaysan, kabak da yasak ona göre…)
Bu vesileyle, tüm İslam âleminin kurban bayramını tebrik eder, huzur içinde, savaşsız, zulümsüz, sömürüsüz bir dünyada adil şartlarda yaşayabileceğimiz, kardeşin kardeşi incitmediği bir Türkiye dilerim.
Sevgiler… Saygılar…
| Bilâl Sami Gökdemir
– Haber Lotus –
HLotus