PELİN TIK
Mardin Artuklu Üniversitesi
Polat Onat’ın “Lanetli Kasabadan Kaçış” adlı eseri, yazarın karanlık ve gizemli atmosferi ustalıkla kullandığı bir roman çalışmasıdır. Bu eser, modern Türk edebiyatında kendine özgü bir yeri olan yazarın bibliyografyasının önemli bir parçası olarak öne çıkmaktadır. Roman, bireyin iç dünyası ve dış dünyanın zorluklarıyla mücadelesini, fantastik ve gerilim öğeleriyle harmanlayarak anlatır.
Eser ayrıca gizemli bir kasabada gerçekleşen olayları ve bu kasabadan kaçışı anlatır. Kasabanın lanetli olduğu söylentileri, sakinlerinin gizemli davranışları ve kaybolmaları romanın temelini oluşturan unsurlardır. Yazar, okuyucuyu kasabanın sırlarını çözmek için bir yolculuğa çıkarırken, aynı zamanda insan psikolojisine dair derin gözlemler de sunar. Karakterlerin iç dünyaları, yaşadıkları çatışmalar ve korkularıyla yüzleşmeleri romanın dikkat çeken yönleri arasındadır. Polat Onat edebiyata şiirle giriş yapmış ve daha sonra çeşitli türlerde eserler vermeye devam etmiştir. “Lanetli Kasabadan Kaçış” yazarın roman alanındaki ustalığını gösteren eserlerden biridir.
Bu yazımda Polat Onat’ın hayatından ve Lanetli Kasabadan Kaçış adlı romanının içeriğinden bahsettim. Lanetli Kasabadan Kaçış romanını çevirirken neden Dinamik Eşdeğerlik Teorisi’ni seçtiğimi örneklerle açıkladım.
1. YAZARIN HAYATI
Polat Onat, 21 Ekim 1979’da İstanbul’da doğdu ve babasının işi nedeniyle çocukluğunu bu şehirde geçirdi. Ancak asıl kökeni Bursa’dır. İlkokula Bursa’da başladı, eğitimine Gümüşhane’de devam etti ve 1990 yılında Isparta’nın Şarkikaraağaç ilçesindeki Atatürk İlkokulu’ndan mezun oldu. Ortaokulu da 1993 yılında Şarkikaraağaç’ta bitirdi.
Lise eğitimine Samsun Veteriner Sağlık Meslek Lisesi’nde başladı ve ardından İstanbul Selimiye Veteriner Sağlık Meslek Lisesi’ne geçti. Liseyi 1996 yılında parasız yatılı olarak bitirdi ve aynı yıl Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği bölümünü kazandı.
Üniversite yıllarında Elazığ Karakoçan İlçe Tarım Müdürlüğü’nde Veteriner Sağlık Teknisyeni olarak memuriyet hayatına başladı ve 2000 yılında üniversiteden mezun oldu. 2002 yılında Erzurum/Ilıca’da kısa dönem askerliğini tamamladı.
2003 yılında öğretmenlik kariyerine başlamak için başvuruda bulundu ve Batman’daki Sakarya İlkokulu’na sınıf öğretmeni olarak atandı. 2010 yılından itibaren Batman Zübeyde Hanım İlkokulu’nda göreve başladı.
Yazar Onat 2000 yılında şiir yazmaya ve yayınlamaya başladı. 2004 yılına kadar şiirleri ve edebi yazıları Varlık, E, Heves, Başka ve daha birçok edebiyat dergisinde yayınlandı. 2002 yılında Rıfat Ilgaz Şiir Ödülü’nü kazandı.
2005 yılından sonra dergilerde ürünleriyle yer almayı bırakıp edebiyat dergilerini sadece okuyucu olarak takip etmeye karar verdi. İlk kitabı ‘Son’ 2009 yılında yayımlandı.
2013 yılında beş şiiri İngilizceye çevrilerek George Messo editörlüğünde ‘Turkish Poetry Today’ seçkisinde yayımlandı. 2017 yılında “Karanlık Kahvaltı” adlı dosyasıyla İsmet Kemal Karadayı Şiir Ödülü’nü aldı.
2018 yılında Nuri Bilge Ceylan’ın “Ahlat Ağacı” filminde kaynak yazarlar arasında yer aldı.
Polat Onat bugüne kadar 8 roman, 13 öykü, 6 şiir kitabı, 4 deneme ve 16 çocuk kitabı olmak üzere birçok eser yayımladı.
![](https://www.haberlotus.com/wp-content/uploads/2024/08/1.Lanetli-Kasabadan-Kacis-IKILI-KAPAK-1024x769.jpeg)
2.KİTABIN KONUSU
Kahramanımız Dorbu, sıradan bir hayat yaşayan ve çiftlik işleriyle ilgilenen bir ailenin çocuğuydu. Annesi bir sabah onu uyandırdığında, annesinin çok öfkeli olduğunu fark etti. Bu Dorbu’ya garip geldi çünkü annesini daha önce hiç bu kadar öfkeli görmemişti. Çiftlik işlerinde yardımcı olmak için yıllardır onlarla birlikte çalışan bir adam vardı, adı Serher’di. Ona yardım etmek için Serher’in yanına gitti, ancak Serher de çok saldırgan bir şekilde konuşuyordu. Dorbu bu olayları şaşkınlıkla izlerken tuhaf bir şey oldu. Serher elindeki küreği ahırdaki küçük buzağının başına indirerek hayvancağızı vahşice öldürdü.
Dorbu gördükleri karşısında şaşkına döndü. Hızla oradan kaçıp babasına yanına gitti ve tüm olanları anlattı. Babası çiftlikteki bozuk traktörü tamir ediyordu. Dorbu tüm bunları anlatmaya çalıştığında, elindeki İngiliz anahtarını sinirli biçimde Dorbu’ya fırlattı. Dorbu, evdeki herkesin bir anda bambaşka insanlara dönüştüğünü ve onlarla kalmaya devam ederse başına kötü şeyler geleceğini anladı. Daha sonra verandada oturan köpeği Kumral’ı da yanına alarak evden uzaklaştı. Yolda en yakın arkadaşı Kensan ile karşılaştı.
Kensan’ın bu olanlara çok şaşıracağını düşünüyordu ancak Kensan da benzer tuhaflıklar yaşamıştı. İki arkadaş yağmurda üşüdükleri için yakınlardaki bir kafeye gittiler. Kafe ilk başta çok sessiz görünüyordu ama sonra mutfaktan ürkütücü tıkırtı sesleri gelmeye başladı. Sesler yoğunlaşmaya başlayınca kafenin sahibi olan Laper kalktı ve mutfağa doğru yöneldi. Kadın çalışan mutfak tezgâhına kendi kafasını defalarca vuruyordu, sonra kadın bayıldı ve yere düştü. Laper, tüm bu olanların şokunu atlatmak için Kensan ve Dorbu’nun yanına gitti, sandalyeye oturdu. Aralarında konuşurken arkadan bir bıçak Laper’in vücudunun ortasına saplandı. Mutfaktaki baygın kadın kendine gelip çılgınca davranarak Laper’i öldürdü. Kensan ve Dorbu, Kumral’ı da yanlarına alarak oradan kaçtılar.
Yolda bir arabayla karşılaştılar, araç üzerlerine doğru geliyordu. Kenara çekilseler bile, tamamen beladan kurtulmuş değillerdi. Arabadan inen adam, bagajdan bir tüfek çıkarıp onlara ateş etmeye başladı. Dorbu ve Kensan ormana doğru koşarak kaçmayı başardılar. Daha sonra ormanda ilerlerken ağaçların kesilme seslerini duymaya başladılar. Karşılarına bir oduncu çıktı ve elindeki baltayla onlara saldırdı. Amacı açıktı, onları öldürmek istiyordu. Kensan ve Dorbu, adamın zombiye dönüştüğünü fark ettiler. Kavgadan sonra Dorbu, adamın kafasına baltayla vurarak onu öldürdü.
Kensan gördüklerine inanamıyordu, arkadaşından böyle bir şey beklemiyordu. Dorbu, arkadaşının ve kendi hayatını kurtarmak için tüm bunları yapmıştı fakat şimdi Kensan yüzünden kendini huzursuz hissediyordu. Vicdanı ve hayatı arasında sıkışmıştı. Bu üçlüyü bekleyen daha birçok tuhaf macera vardı. Acaba bu lanetli kasabadan kaçabilecekler miydi?
3. ÇEVİRİDE NEDEN DİNAMİK-İŞLEVSEL EŞDEĞERLİK KURAMI’NI SEÇTİM?
Nida, Dinamik-İşlevsel Eşdeğerlik Kuramı’nda kaynak metnin dili ile hedef metnin dilinin eşdeğer olması gerektiğini savunmuştur, ancak Nida’ya göre yapıdan önce orijinal metnin anlamına ve ruhuna odaklanılması gerektiğine inanmıştır. Anlamın önemini vurgulamak için E. Nida, “Dinamik eşdeğerliğin amacı, hedef dilde kaynak dil mesajının en yakın doğal eşdeğerini, önce anlam açısından, sonra da üslup açısından üretmektir.” demiştir. (Nida, 1982) Bu nedenle, kaynak dildeki okuyucunun ve hedef dildeki okuyucunun aynı duyguları anlaması ve hissetmesi onun için bir öncelikti.
Çevirdiğim “Lanetli Kasabadan Kaçış” adlı roman, korku ve gerilim odaklı bir kitaptır. Bu kitabı okurken okuyucu bazen çok heyecanlanır, bazen çok korkar ve bir sonraki sayfa okuyucuda merak uyandırır. Dinamik Eşdeğerlik Kuramı, bu tür bir romanı çevirmek için en uygun seçenektir.
Örneğin, “Ufak at da civcivler yesin.” Cümlenin İngilizcede tam bir karşılığı yoktur, ancak İngilizler bir konu abartılarak anlatıldığında “You make a mountain out of a molehill.”(s.72, satır. 809) derler. Bu cümleyi kullanırlar. Ben de çevirimi yaparken bu ifadeyi kullandım. Dolayısıyla, Dinamik Eşdeğerlik Kuramı’na uygun olarak, kaynak dildeki cümlenin hedef dildeki en iyi karşılığını aradım.
“Yayıncılardan telif ücretimizi alana kadar göbeğimiz çatlıyor.” “Our belly is cracking” cümlesi Türkçede kullanılan bir ifadedir. İngilizler, bu cümleye benzer olan “sweating bullets” ifadesini kullanırlar. Bu yüzden “We’re sweating bullets until we receive our royaltyties from the publishers.”(s.71, satır. 800) Ben bunu şu şekilde çevirdim. Bu cümleyi çevirmede biraz zorlandım çünkü anlam açısından aynı anlamı sağlayan bir ifade bulmam biraz zaman aldı. Yapısal farklılıklar olsa da anlamsal bütünlük korundu.
Zorlandığım bir diğer örnek ise “Biz AFAD mıyız kardeşim!” oldu. Bir cümle var. Bu cümleyi “Biz FEMA mıyız kardeşim!” (s.75, satır 853) ile tekrarlayın. Ben şöyle çevirdim: Türkçe’de “AFAD” (Afet ve Acil Durum Yönetim Kurumu) terimi Amerika’da FEMA’ya (Federal Acil Durum Yönetim Ajansı) karşılık gelse de, bu terimler arasında kültürel, hükümetsel ve örgütsel farklılıklar olabilir. Bu nedenle terimleri yalnızca karşılıklarına göre değil, aynı zamanda hedef dilin kültürel ve kurumsal bağlamına uygun olarak çevirmek zorunda kaldım.
Dinamik eşdeğerlik teorisi, metnin orijinal mesajını hedef dilde okuyucuya iletmeyi amaçlar. Bu nedenle, çeviri yalnızca kelime kelime değil, aynı zamanda cümlenin ve metnin genel anlamını da korumaya odaklanır. Bu durumda, cümlenin anlamını doğru bir şekilde anlamam ve hedef dilde uygun şekilde yeniden ifade etmem gerekiyordu. Başka bir örnek, “Kurtulduk dostum, kurtulduk!” cümlesini İngilizceye çevirirken Dinamik Eşdeğerlik Kuramı’nı kullanmak, hedef dildeki okuyucular üzerinde aynı duygusal etkiyi ve anlamı yaratmayı amaçlar. Dinamik Eşdeğerlik, orijinal metnin hedef dil okuyucusu üzerindeki etkisini ve duygusal tepkisini yansıtır. Bunu mümkün olduğunca yakın bir şekilde yeniden yaratmayı amaçlar. Bu yaklaşım, kelimesi kelimesine çeviriden ziyade anlamı ve duyguyu korumaya odaklanır.
Bu cümlede, “Kurtulduk dostum, kurtulduk!” ifadesi kurtuluş ve rahatlamanın yoğun bir duygusal ifadesini aktarır. Bu ifadenin Türkçedeki duygusal yoğunluğunu ve karakterler arasındaki samimiyeti İngilizceye aktarırken, hedef dilin kültürel ve dilsel normlarına uygun bir ifade seçmeye de çalıştım. Bu nedenle, hedef dil okuyucularının metni okurken benzer bir duygusal tepki ve anlam derinliği deneyimlemesini sağlamak için Dinamik Eşdeğerlik kullanmak önemlidir.
Örneğin, Türkçedeki bu ifade İngilizceye “Başardık dostum, başardık!” (s.19, satır 134) olarak çevrilebilir. Bu çeviri, hedef dilde benzer bir rahatlama ve sevinç duygusunu ifade ederken, aynı zamanda karakterler arasındaki dostça tonu ve samimiyeti de koruyor. Dinamik Eşdeğerlik Teorisi’ni kullanırken, bu tür nüansları dikkate alarak, orijinal metnin hedef dilde okuyuculara sunduğu deneyimi yeniden yaratmayı amaçladım.
Nida’nın Teorisi’ne göre, metindeki kültürel referanslar, deyimler ve atasözleri gibi unsurlar, hedef kültüre uygun şekilde uyarlanmalı veya açıklanmalıdır. Örneğin, “Bir elin nesi var, iki elin sesi var.” ifadesi kullanıldı. Bu cümleyi “Bir elde ne var, iki elde ses var.” (s.21, satır 152) olarak çevirdi. Anlam açısından tam anlamı veriyor, ancak yapısı kaynak dildekiyle aynı değil. Ancak, Dinamik Eşdeğerlik Teorisi’nde, cümlenin anlamının hedef dile aktarılması, cümle yapısından daha önemlidir.
Nida’nın yanı sıra, birçok dilbilimci ve çevirmen Dinamik Eşdeğerlik hakkında olumlu görüşlere sahiptir, örneğin Christiane Nord, (Nord, 2005) “Dinamik eşdeğerlik, çevirmenin hedef dilde eşdeğer bir etki yaratmak için yalnızca kaynak metnin dilsel yönlerini değil, aynı zamanda kültürel ve iletişimsel işlevlerini de dikkate almasını gerektirir.” sözlerini söyledi.
“Dinamik eşdeğerliğin amacı, kaynak metnin biçiminden önemli sapmalar gerektirse bile, hedef kitle üzerinde orijinal metnin hedef kitlesi üzerinde yarattığı etkiyle aynı etkiye sahip bir çeviri üretmektir.” Bu sözleri söyleyen Peter Newmark da bu teorinin önemli destekçilerinden biriydi.
Başka bir örnekle, “Eyvah, şimdi ayvayı yedik!” cümlesi eklenmiştir. İngilizcede, “Oh no, we are in hot water now.” (s.22, satır 167) veya “Oh no, we are in trouble now.” birinin zor durumda olduğunu ifade etmek için kullanılabilir. Bu nedenle, daha esnek bir çeviri teorisidir.
Son örnekte olduğu gibi, “Çıkmadık candan umut kesilmezmiş.” cümlesi “Hope springs eternal.” (s.76, satır 862) olarak çevirdim. Bu çeviri için en iyi seçim Dinamik Eşdeğerlik Teorisi’ydi. Bunun nedeni, Dinamik Eşdeğerlik Teorisi’nin çevirinin hedef dildeki orijinal metnin anlamını ve etkisini koruduğunu vurgulamasıdır. “We didn’t leave, hope is never lost.” Cümlenin Türkçede derin bir anlamı vardır; umudun ve inancın gücünü vurgular. “Hope springs eternal.” İngilizce çevirisi de benzer bir derinlik ve anlam taşır. Bu çeviri, orijinal cümlenin duygusal ve anlamlı içeriğini korur.
Dinamik eşdeğerlik kuramı, çevirinin yalnızca kelime kelime değil, aynı zamanda ifade ve duygu için de eşdeğerlik elde etmesi gerektiğini ileri sürer. “Umut sonsuzdur.” İfade, umudun sürekli ve devam eden bir güç olduğunu vurgular ve bu, Türkçe cümlenin ifade ettiği duygusal tonla uyumludur.
Dinamik eşdeğerlik kuramı, çevirinin iletişimsel etkisini korumayı önemser. Bu çeviri, umudun gücünü bir İngilizce konuşana açıkladığında aynı duygusal etkiyi yaratır. Bu nedenle, çeviri hedef dilde orijinal metnin iletişimsel etkisini korumayı başarır.
4. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
Sonuç olarak, Lanetli Kasabadan Kaçış’ı çevirirken Dinamik Eşdeğerlik Kuramı’nı tercih ettim. Bu karar, metnin dilsel yapılarını yeniden canlandırırken aynı zamanda hedef dildeki okuyucular için duygusal yankısını ve anlamsal bütünlüğünü artırma arzusuna dayanmaktadır. Şiir ve kurgu gibi güçlü duygusal içeriğe sahip edebi eserleri çevirirken bu ilkenin uygulanması çok önemlidir. Okuyucuların bu sözcüklere yanıt olarak yaşadıkları duygusal deneyimler ve tepkiler bu tür yazıların gücünde rol oynadığından, önemli olan yalnızca sözcüklerin gerçek anlamı değildir.
Hedef kitlenin kültürel ve dilsel özelliklerine uygun, karşılaştırılabilir bir duygusal ve anlamsal deneyim sunma amacım, Dinamik Eşdeğerlik Teorisi’ni seçmemin bir diğer nedenidir. Bu yöntem, çevirmene orijinal metnin duygusal yoğunluğunu, tonunu ve ruh halini hedef dile doğru bir şekilde çevirmek için daha fazla yaratıcı özgürlük verirken aynı zamanda prosedürel esnekliği de artırır. Metni kelimesi kelimesine veya daha titiz çeviri teknikleriyle çevirirken bu küçük ayrıntıları kaybetme olasılığı önemlidir.
Dinamik Eşdeğerlik, hedef dilin okuyucuları üzerindeki orijinal metnin etkisini ve duygusal tepkisini en iyi şekilde yansıttığı için bu yaklaşımı tercih ettim ve kullandım. Bu yaklaşım, hedef dilin okuyucularına orijinal eseri okuyan bireylerinkine benzer bir deneyim sunarken metnin duygusal etkisini, kültürel unsurlarını ve derin önemini korur. Dinamik Eşdeğerliğin temel amacı, duygu ve anlamı koruyarak metni çevirmektir. Bu nedenle hedef dildeki okuyuculara mümkün olan en gerçekçi ve zengin çeviri deneyimini sunmayı amaçlar. Bu teori, bir metni hedef dile anlamını koruyarak çevirmek ve hedef kitleye materyali başlangıçta tasarlandığı gibi deneyimleme fırsatı vermek için çeşitli stratejiler sunar.
Dinamik Eşdeğerlik Teorisinin çeviride uygulanması, kaynak ve hedef diller arasındaki dilsel ve kültürel uçurumların üstesinden gelmek için önemli bir mekanizmadır. Türkçeden İngilizceye çevrilen çok sayıda günlük ifade ve cümlenin analizinden, teorinin kaynak metnin ruhunu ve anlamını çeviride aktarmayı garantilemede önemli olduğu açıktır.
Verilen örnekler, çevirinin sadece dil değiştirmeden ibaret olmadığını gösteriyor; aynı zamanda kültürel tuhaflıkların, günlük deyimlerin ve bağlamsal önemin kapsamlı bir şekilde anlaşılmasını da gerektiriyor. Çevrilen her kelime, dinamik eşdeğerlik kavramlarını akılda tutarak hedef kitleye hitap ederken orijinal metnin bütünlüğünü korumak için dikkatlice seçiliyor.
“Yayıncılardan telif hakkımızı alana kadar ter döküyoruz,” (s.71, satır 800) ödemeyi beklerken yaşanan kaygı ve gerginliği ustaca yakalıyor; “ter döküyoruz” ifadesi bu hissi başarıyla iletmeye yarıyor. Benzer şekilde, İngilizce konuşanlar için “Ufak at da civcivler yesin!” (s.72, satır 809) “Köstebeği dağa çeviriyorsun” şeklinde tercüme edilerek abartı hissini etkili bir şekilde aktarıyor.
Dahası, hedef dilde kültürel anlamı korumak için değiştirilmiş deyimsel deyimlere örnekler şunlardır: “FEMA mıyız, kardeş!” (s.75, satır 853) ve “Umut sonsuzdur.” (s.76, satır 862) Bu ifadeler, hedef ve kaynak kültürler arasında bir köprü kurmaya yardımcı olan dinamik eşdeğerlik yoluyla yankılarını ve etkilerini korurlar.
Çeviri süreci ayrıca dilsel zorlukların üstesinden gelmeyi ve orijinal metnin özünü korumayı içerir. “Keskin sirke küpüne zarar”, “kötü huy en çok sahibine zarar verir” (s.76, satır 867) olarak çevrilmiştir ve dilsel ve kültürel farklılıklara uyum sağlarken anlamı iletmenin önemini gösterir.
Bu projede verilen örnekler, çeviride dinamik eşdeğerliğin ne kadar esnek ve kullanışlı olduğunu göstermektedir. Deyimsel terimler, kültürel göndermeler veya duygusal iletişim açısından, teori dil ve kültürel farklılıklara uyum sağlarken anlamı korumak için bir çerçeve sunmaktadır.
Özetle, dinamik eşdeğerlik bize dilin boşlukları kapatma ve insanları bir araya getirme yeteneğini hatırlatır ve çeviri sanatında ve biliminde yol gösterici bir ilke görevi görür. Çalışmalarımızın empati ve iletişimin sınırsız olduğu bir dünyaya katkıda bulunmasını sağlamak için, biz tercümanlar doğruluk, kültürel duyarlılık ve etik davranışın en yüksek standartlarını korumaya devam edelim.
KAYNAKLAR
Huang, Y. P. (2010). Nida’nın Çeviri Kuramında “İşlevsel Eşdeğerlik” Üzerine Daha Fazla Tartışma. Xi’an Uluslararası Çalışmalar Üniversitesi Dergisi, 18, 101-104.
Newmark, Peter. “Bir Çeviri Ders Kitabı.” Prentice Hall, 1988. Sayfa 85.
Nida, Eugene A. ve Charles R. Taber. Çeviri Kuramı ve Uygulaması. Leiden: Brill, 1982.
Nida, Eugene A. ve Charles R. Taber. Çeviri Kuramı ve Uygulaması. Leiden: Brill, 2004.
Nida, Eugene A. ve Jan de Waard. Bir Dilden Başka Birine: İncil Çevirisinde İşlevsel Eşdeğerlik. Nashville: Thomas Nelson, 1986.
Nord, Christiane. “Çeviride Metin Analizi: Çeviri Odaklı Metin Analizi İçin Bir Modelin Kuramı, Metodolojisi ve Didaktik Uygulaması.” John Benjamins Yayıncılık Şirketi, 2005. s.26.
EKLER
Polat, Onat,(2023), Lanetli kasabadan kaçış, İstanbul, Q Yayınları, (1ᵗʰ edition)
HLotus