Hastaneye yatış yapalı beş gün oluyor, yaşım da ilerliyor, telefonda beni istiyorlar. Bugün doğum günüm olabilir miydi? Yoksa neden benimle konuşmak istesinler ki! Bana uzatılan telefonu alıyorum. Birden müzik çalmaya başlıyor, telefondaki adam bana küfür ediyor. Herkese aynı maskeyi dağıtıyorlar.
Hepimiz bir kişi gibi oluyoruz. Kimseyi tanımıyor, ben de küfür ediyorum. Bizim oğlanın başının belada olduğunu biliyorum da bu işin ucunda ölüm olacağını bilemezdim. Küfür eden adam bana buluşma teklifinde bulunuyor. Ölmek için onun yanına gitmem gerekiyor. Yine ağzımı bozuyor, kendi yanıma çağırıyorum.

Maskeler hepimizi geriyor. Kendim olmak istiyor ama kendimi bulamıyorum. Benim yüzüm kimin olmuş olabilir? Beni hep kıskanan bizim oğlanda olmasından şüpheleniyorum. Bir an önce buradan çıkmam gerekiyor, biliyorum. Herkes gibi davranarak dikkatleri çekmiyorum. Bunlar yetmezmiş gibi cinayet nedeni ile buraya yatmış olduğumu öğreniyorum. Onu da bizim oğlan söylüyor.
İnsan bilmeden birini öldürebilir mi? Anladığım kadarıyla ben öldürüyorum. İmkânsız olanı başarmak benim işim. Sürekli saate bakıyor, maskelerin çıkma vaktini kolluyorum. Geçen hafta hastanede ölen adamı düşünüyorum. Acaba onu da ben öldürmüş olabilir miyim? Sabırla bekliyorum.

Hepimiz birbirimizin kopyası oluyoruz. Adamın katili hangi maskeyi takıyor? Yoksa… benim yüzüm olabilir mi? O zaman katil de ben olurum. Peki ben katil olarak hangi maskeyi takıyorum? Özetle bu, ben olmak istiyorum. En başa dönmek, cinayetin işlendiği sabah saatlerine dönmek… Çünkü o zaman cinayeti önleyebilirdim.
Bir insana yaşamak için şans verilse yine intihar eder miydi? Bence balkondan atlarken bile vazgeçiyor ama iş işten geçmiş oluyordu. Düşüş başlıyor, ölüm anbean yaklaşıyordu. Hastaneden gittikçe uzaklaşıyor, eski hâlime şapka çıkarıyorum. Ne güzel bir adam, derlerdi hakkımda.

Bizim koğuşun hepsi katil miydi? Evet, öğreniyorum. En gencinden en yaşlısına kadar… Bu durumda ben de katil oluyorum. Benim onlardan ne farkım vardı? Birden elim terlemeye başlıyor. Silah yuttuğum elim olabilir miydi? Tam o sırada bardak elimden yere düşüyor, tuzla buza dönüyor. Ufacık parçalara ayrılıyor. Aynı kalbi kırılan bir çocuk gibi…
Çok istediği oyuncağı alınamayan çocuğun ailesine attığı bakış misali ben de arkadaşıma bakıyorum. Herhâlde katil bakışı böyle olmalıydı. Kabul etmekten başka çarem kalmıyor; o zaman hayat daha güzel olabilirdi.
Ne de olsa cinayeti ben dâhil kimse bilmiyor. Belki de masumum.
Neden olmasın…
Editör: Merve Yezda Bingöl
HLotus