Ana Sayfa > Din ve Siyaset > Türk Hilali ve Yahudi Yıldızı’nın Altında

Türk Hilali ve Yahudi Yıldızı’nın Altında

“Benim hep söylediğim bir laf vardır: “Türkler Yahudilerin ağabeyidir!” diye, tarihe bir bak Yıldırım Bayezid olmasa bugün biz Yahudilerin adı bile geçmezdi. Almanlar Yahudileri katlederken, İsmail Necdet Kent, Selahattin Ülkümen gibi nice Türk elçiler sahte pasaport vererek yüz binlerce Yahudi’yi katliamdan kurtardı. İnsani olarak bunlar unutulabilir mi! Zaten İsrailoğulları vefalıdır, kendilerine yapılan iyiliği de kötülüğü hiçbir zaman unutmazlar. Şimdilerde Türk konsoloslarını, onların ailelerini, sivilleri katleden ASALA isimli Ermeni terör örgütüne, Fransa sahip çıkarken İsrail her zaman Türkiye’nin yanında durmuştur. Göreceksin tüm dünya bu cani Ermeni terörünü destekleyip, Türkiye’ye karşı dahi olsa İsrail Devleti istese de istemese de ağabeyi Türkiye’nin yanında duracaktır, çünkü…” diye bir paragraf yazmıştım “İsa, Musa ve Meryem” adlı eserimde, bu paragrafı ele alarak yüzyıllardır süregelen Türk-Yahudi dostluğunu, yaşanmakta olan siyasi krizlere rağmen pekiştirmeyi şahsıma yüklemiş olduğum manevi bir sorumluluk olarak gördüğümden dolayı, okumak üzere olduğunuz makaleye, bu paragrafla başlamayı uygun gördüm.

        Çocukluğum, Mustafa Kemal Atatürk’ün de nüfus kütüğünde kayıtlı olduğu eski bir Ermeni mahallesinde (Bey mahallesinde) ikamet ederek geçerken, gün içerisinde ise eski Yahudi mahallesinde oyunlar oynayarak geçmişti. Fakat bu kültürel zenginliği akli selim olduktan sonra fark ettiğimde ise ciddi bir şaşkınlık yaşamıştım. Türkler ve Ermenilerin birbirlerine yakın olduğunu biliyordum, lakin Türkler ve Yahudilerin birbirlerine daha da yakın olduğunu ise zamanla idrak etmiş oldum. Günümüzü ele alarak yorumda bulunmak gerekirse; dini inançların suistimal edilerek yapılmakta olunan siyasetten ötürü, Türk-Yahudi halklarının içerisinde barınmakta olan azınlık kesimin birbirlerine sarılmak yerine, darılmayı tercih etmelerinin iki taraf içinde utanç kaynağı olduğunu belirtmek ile birlikte, bu iki halkın dostluğunu dile getirmek adına sırasıyla yedi önemli durumu sizinle paylaşmak isterim:

  1. İspanyol Engizisyon yargılamalarından kaçtıklarında, Yahudilere kucak açan tek imparatorluğun Yıldırım Bayezid idaresindeki Osmanlı İmparatorluğu olması.
  2. Selahattin Ülkümen, İsmail Necdet Kent gibi vicdanlı ve bir o kadar da cesur olan Türk diplomatların, sahte Türk pasaportu vererek Avrupalı Yahudileri Holokost-Nazi soykırımından kurtarmış olması.
  3.  Kurtuluş Harbi döneminde, Türkiye topraklarında yaşamakta olan Yahudilerin işgalci devletlere karşı Kuva-i Milliye yanlısı bir politika seyretmeleridir. Gaziantep savunması bunun en çarpıcı örneğidir. Azınlıkta olmalarına rağmen Kuva-i Milliye’ye “biz işgalci düşmana karşı sizinle birlikteyiz! Azınlık olabiliriz, savaşacak kadar tecrübe sahibi olmaya da biliriz. Ama en azından yaralılarınızı tedavi eder, ölülerinizi toplarız…”  demişlerdir.
  4. İslam inancına mensup çoğunluğuna sahip olan ülkeler içerisinde, kurulduğu dönemlerde İsrail’i devlet olarak tanıyan ilk devletin Türkiye Cumhuriyeti olmasıdır.
  5. Milyonlarca vatandaşının mülteci kapsamında Türkiye topraklarına alınıp vatandaşlık verildiği ve uluslar arası camiada Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı siyasi bir silah olarak kullanılmakta olunan Medz  yeghern- Ermeni soykırımı Suriye Arap Cumhuriyeti tarafından kabul edilmiştir. Aynı şekilde Türkiye Cumhuriyeti’nin insani desteğini sunmasına rağmen özellikle de Yaser Arafat döneminde benzer şekilde Türkiye’ye karşı tavır alınmış, Mahmud Abbas liderliğinde ise bu durum kapalı kapılar ardında devam etmiştir ve hâlâ da devam etmektedir. Lakin politik olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslar arası camiada prestij kaybetmesine sebep olan Arap ülkelerinin varlığını yok sayacak olursak, uluslar arası tüm dayatmalara rağmen İsrail Devleti, Arap Devletleri gibi Türkiye Cumhuriyeti’ni siyasi olarak zor durumlara düşürmektense, minnet borcu olan kardeş ülkesine destek olarak Ermeni soykırımını tanımamıştır!      
  6. İsrail’in liman şehri Hayfa yakınlarındaki Karmel Dağlarında, kontrol altına almakta zorlanılan, feci orman yangınını durdurabilmek adına, Türkiye Cumhuriyeti’nin İsrail Devleti’ne koşulsuz desteğini sunması, aynı şekilde 6 Şubat depreminde İsrail’in, Türkiye’ye yaklaşması.
  7. Aşkenaz Yahudilerinin ataları olduğu kabul edilmekte olunan Hazar Kağanlığı, Museviliği benimsemiş ilk Türk Devletidir. Bir diğer açıdan yaklaşımda bulunulduğunda ise Nazilerin katlettiği Yahudilerin çoğunluğunun köken olarak bu kağanlıktan geldiği teorisi ortaya kolayca atılabilir. Kısaca Holokost her ne kadar Yahudi soykırımı olarak anılsa da Türk soykırımı olarak da adlandırılabilir. Bu durum ise acılarımızın ortak olduğunun en belirgin göstergesidir.          

Paylaşmış olduğum bu yedi önemli durum üzerine belirtmek isterim ki “yakın komşu uzak akrabadan yeğdir!” diye bir atasözü vardır. Türk ve İsrail vatandaşları; birbirleriyle sosyal, kültürel, finansal anlamda etkileşim halinde oldukları gibi devletleri ise coğrafi ve jeopolitik konumları sebebiyle siyasi olarak ortak sorunlara ve çıkarlara sahiptir. Bunun en belirgin tanımını ise İran İslam Cumhuriyeti üzerinden yapmak doğru olacaktır. Çünkü İran İslam Cumhuriyeti adlı devletin yürütmüş olduğu nükleer çalışmalar, hem iki kardeş ülke olan Türkiye-İsrail adına hem de dünya adına bir tehlike arz etmektedir. Şah rejimini devirerek 1979’daki İslami devrimden sonra İranlı yetkililerin sözde barışçıl amaçlı olduğunu belirterek yürütmüş oldukları nükleer çalışmaların, 2002 yılında barışçıl amaçlar dâhilinde yürütülmediğinin ortaya çıkmasıyla İran İslam Cumhuriyeti’nin, Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail Devleti için ortak bir tehdit unsuru olması göz ardı edilemez siyasi bir durumdur! Lakin tüm bunlara rağmen ne yazık ki geçmişten günümüze birbirlerine kenetlenmiş olan Türk-Yahudi toplumu iyi günde kötü günde birbirlerine destek olsalar da kendi içlerindeki azınlık statüde yer almasına rağmen mevkilerinin getirmiş olduğu yetki sebebiyle halkları birbirlerine kırdıracak kadar güçlü olan siyasetçilerin ve yakınlarının söylevleri sebebiyle, atalarına layık torunlar olmakta güçlük çekiyorlar, ne utanç verici bir durum…

       Makalemi ise siz sayın okuyuculara bir soru sorarak sonlandırmak isterim: Sizce Türk-Yahudi toplumu atalarına layık torunlar olarak Büyük Ortadoğu’daki barışın sağlanması adına varlıklarını kardeşçe devam mı ettirecek yoksa atalarının miras bıraktığı kardeşliğe ihanet mi edecek?

Samimiyetimle.

HLotus

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.