— Gamze İspaha ile “GÖZLERİNDEKİ CANAVAR” üstüne söyleşi —
“Gözlerindeki Canavar” duygusal olduğu kadar rahatsız edici bir roman. Okuru böyle bir metne davet etmek sizi zorladı mı?
Gamze İspaha: Zorladı, evet. Çünkü bu kitap bir konfor alanı sunmuyor. Okuyucunun ahlaki sınırlarına, empati eşiğine dokunuyor. Sevdiğimiz insanların içinde bile bir canavar olabilir mi? Bu soruyu sormak cesaret ister. Ben de o cesareti karakterimle birlikte aradım.
Romanın baş karakteri zaman zaman hem mağdur hem de fail gibi görünüyor. Bu ikilik bilinçli mi?
Gamze İspaha: Kesinlikle bilinçli. Bence insan sadece kurban ya da sadece zalim değildir. Çoğu zaman ikisini de içinde taşır. Romanın başkarakteri bir yandan şiddete uğrarken bir yandan da kendi içindeki şiddeti fark ediyor. Bu bir çözülüş değil; bir yüzleşme.

Aşk ve şiddet” temasını çok keskin biçimde ele alıyorsunuz. Bu sınırı nasıl çizmeyi başardınız?
Gamze İspaha: İşte o sınır en zor olanıydı. Aşk adı altında işlenen şiddetin romantize edilmemesi gerekiyordu. Bu yüzden anlatımı zaman zaman çiğ, sert ve rahatsız edici tuttum. Okur, karakterin yaşadığı şeyi aşk mı, bağımlılık mı, yoksa bir çeşit teslimiyet mi olduğunu sorgulasın istedim. Çünkü hayat da bunu net söylemiyor.
Karakterlerin birçoğu isimle değil nitelikle tanımlanıyor. Neden böyle bir yol izlediniz?
Gamze İspaha: Çünkü bu romanda insanlar isimlerinden çok rolleriyle tanımlanıyor: “Gözcü”, “Koruyucu”, “Sessiz Olan” gibi. Bu da kimliğin silikleştiği, duygunun baskınlaştığı bir evren yaratmak içindi. İsmi olmayan biriyle empati kurmak daha zor ama daha içten olabilir.
Romanın dili, önceki kitaplarınıza göre daha metaforik ve şiirsel. Bu değişim bilinçli miydi?
Gamze İspaha: Evet. Çünkü burada daha içe dönük bir hikâye var. Psikolojik çözümleme ön planda. Her kelimeyi seçerken bir yara izi gibi hissettirmesini istedim. Bu yüzden cümleler zaman zaman bilinç akışı gibi, zaman zaman ise bir dua gibi kuruldu.

Romanın sonunda açık uçlu bir bitiriş tercih ettiniz. Neden?
Gamze İspaha: Çünkü canavar ölmez. Sadece gözlerini kapar. Bu hikâyenin bir “çözümü” yok. Okurla birlikte sorunun tam ortasında bırakmak istedim onları. Cevap vermek değil, soru bırakmak istedim.
Sizce bir insan içindeki canavarı tanıdığında onu yok etmeli mi, yoksa onunla yaşamayı mı öğrenmeli?
Gamze İspaha: Canavarı yok etmek kolay bir çözüm gibi görünür ama çoğu zaman o, bizimle birlikte büyümüş, şekillenmiş bir parçadır. Onu inkâr ettiğimizde geri döner; bastırdığımızda başka bir yerden sızar. Ben yazarken şunu fark ettim: Bazen içimizdeki canavarı öldürmek değil, onu eğitmek gerekir. Onunla yaşamayı öğrenmek, onun ne zaman konuştuğunu fark etmek… Belki en büyük cesaret bu.
Bu üç kitabınızın ardından yazar kimliğinizi nasıl tanımlarsınız?
Gamze İspaha: Ben bir anlatıcı değilim, bir iz sürücüyüm. Ruhun kıyısında kalmış, bastırılmış, gölgede bırakılmış ne varsa onların peşindeyim. Karanlık yazıyorum çünkü ışığın nereden sızdığını ancak orada görebiliyorum.
Sorularımızı içtenlikle yanıtladığını için teşekkür ederiz.
Gamze İspaha: Ben teşekkür ederim.
Gamze İspaha Kimdir?
31 Temmuz 1996 tarihinde dünyaya gelen Gamze İspaha, içinde uyanan yazma arzusuyla hayal dünyasından derlediği satırları yazıya dökerek dram ve romantizm ağırlıklı kitaplar yazmaktadır. Kafes, Kimliksizler Şehri, Gümüşkartal, Gözlerindeki Canavar adlı kitapları yayımlanmıştır. Estetisyenliği de sürdüren İspaha İstanbul’da yaşamaktadır.
– Haber Lotus –
HLotus