Birçoğumuzun belki de bildiği bir fıkra vardır:
Bizans donanması ile Osmanlı donanması savaşacaklardır.
Bizans 100 gemilik muhteşem bir donanma hazırlar ve denize açılır. Donanmanın başında Andropolos vardır.
Andropolos en öndeki geminin burcunda elleri göğsünde heybetli bir heykel gibi durmaktadır ve hemen arkasında yaveri vardır. Hep birlikte Osmanlı donanmasını beklemektedirler.
Yukarıdan gözcü bağırır:
“Komutanım Osmanlı donanması 30 gemiyle göründü !”
Komutan yaverine döner;
“En önde kahramanca savaşacağım… Bana kırmızı gömleğimi getirin ki, eğer savaşta yaralanırsam, kanım belli olup da askerlerimin morali bozulmasın” der.
Az sonra gözcü yine bağırır;
“Komutanım 30 gemi değilmiş.. En az 300 gemi var…”
Andropolos tekrar yaverine döner ve yavaşça kulağına fısıldar;
“Kırmızı gömleği bırak, sen bana kahverengi pantolonumu getir!…”
Referandum süreci ile yukarıdaki fıkra arasında bir paralellik kurmak mümkün…
Statükocular, komutan Andropolos’un durumunda olduğu gibi halkın sandığa sahip çıkacağını göremediler… Milletin 12 Eylül darbe anayasasından kurtulmak için canla başla çalışacağını hesap edemediler…
Onlar zannediyorlardı ki, AK Parti karşısındaki muhalefeti yanımıza çekersek bu iş tamamdır. Oysa ki vicdanının gerçek sesini dinleyen MHP, CHP, BDP, BBP, Saadet ve diğer partilere oy vermiş halkımız; Türkmen, Kürt, Çerkez, Boşnak, Arap, Gürcü, Ermeni, Rum insanlarımız; Müslüman, Hristiyan ve Yahudi vatandaşlarımız bu anayasa değişikliğine AK Parti meselesi olarak bakmıyorlar, bakmayacaklar… Yalanlara kanmayacaklar…
Yine statükocular karanlık oyunlarının tutmayacağını, kurdukları her tuzağın başlarına dolanacağını, kirli ilişkilerinin ortaya çıkacağını hiç düşünemediler… Yalancılıklarının, gözbağcılıklarının bir fayda vermeyeceğini akledemediler…
Kurdukları karanlık bağlantılar bir bir ortaya döküldü… Kabul etmek istemeseler de askerlerimizin nasıl göz göre göre aslanın önüne kuzu atar gibi harcandığı gerçeği görmezden gelinemiyor artık… Gizli kapılar ardında nasıl münafıkça sözlerle milletimizi kandırmaya çalıştıkları da ayan beyan açığa çıktı…
Bütün bunları bir kenara bırakalım… Statükocuların hesap edemediği bir şey daha vardı… Bu halkın tertemiz sağduyusu yanılmazdı, yanılmıyor… 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra makalesine “Bizans Düştü” başlığını koyan düşünce adamımız sanki bu günleri ta o zaman görmüştü…
27 Nisan 1909’dan 27 Nisan 2007’e kadar yüz yıldır milletin başına akbaba gibi çöken karanlık zihniyet artık tasfiye sürecinde… Korkunun da ecele bir faydası yoktur.
Edebiyle, haysiyetiyle halkımız “hayırcı” statüko cephesine karşı üslubunu bozmadan sandıkta dersini verecek…
12 Eylül sabahı halkımız bedeli Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan ve 12 Eylül cuntasının şehit ettiği genç fidanlarla birlikte diğer şehitlerimiz tarafından ödenmiş bir bayramı kutlamak için tertemiz elbiseleriyle sandıklara koşacaklar.
Bu satırların yazarı da, vicdanın sesini dinleyen Türkiye halkıyla birlikte inşallah beyaz gömleğini giyerek 12 Eylül Pazar günü sandığa gidecek ve oyunu kullanacak…
Ne dersiniz oyunlarının bozulduğunu anlayan “Hayır”cı statükocular şimdiden kahverengi pantolonlarını ütületmişler midir acaba?
————–
Not: Bu yazının muhatabı, inanarak ve samimi olarak “hayır” oyu kullanacak vatandaşlarımız değil, statükoculardır ve onlar da kendilerini çok iyi bilir.
Mehmet Ali Erdem
– Haber Lotus –
HLotus