Ayfer Karakaş’ın “Ölü Geyikler İçin Eleji” isimli kitabının edebi üslupla tahlili…
Ne sen bir değişkensin ne de ben sevgilim, bu bir deney.
Uğultulu bir rüzgâr diktin avucumun toprağına. –tamam dedim sana / sonra bir gülüş bıraktın gözlerime. / sen iki parmağım arasındaki perdede oyalanırken aklımdaki zemine çaptım durdum… durdum… durdum… Sonra yine. ve sonra yine…
Senin için hiçliğin lanetini içtim; üstümde tedirgin bir kumaş / güneşin sararttığı kilimler serdim hiçliğime / eski bir patikadan yürüdüm ölümü ve düşü / nehrin dibindeki çakıllarına doğru çıplak… -bir çocuğun taş biriktirmesine değmez hayat. / çok anlattım / çok anlattım / çok… Ağladımdı o vakit / levhan çatlamamıştı daha / sonra gövdemi gösterdi yıkılırken ağaçlar. Vivaldi çalıyordu.
/ -bir adam tabancasını çekti / kırılan bir tuzluk aşk / yalanlarını gizleyen bir yüz olur suretin / heykeltıraş mermere ilk darbeyi vurdu. –mermerden bir insan yaratmak için gördüğün baştan aşağıya taştır.
Ruhunun camlarını kırdım sevgilim / döküldü camın pervazında / ayak bastı tarlama bir bahar / uzun bir intiharı yürüdü gözlerim /
-Yan yana çok güzeldik / ayarım yok / boş ver beni. / çünkü inanıyorum sana. / bir kuş uçuyor kanatları senin gözlerin. / seninle savaş oyunları oynayan çocukları alacaktık / stratejik planlar için kurulan masaları dağıtacaktık / o masalara rakı sofrası kuracaktık Türk usulü.
Seninle bir depremi sırtladım/
Bir kafesi tutsaklığında kurtardım. İçimden patladı hıçkırığın / gülüşünle cesedimi yırttım / nasıl papatya açtı avucumdaki yol. / öptüm dudağındaki Pembe peygamberi / heykelini taşlamak panzehir.
-yedim, içtim, zehirlendim. /yoksun yokluğunla doldurdum göğümü /gittin incimmiş bir kuş avucumda /pusumu gördü pencereler.-daha kaç kez eskidi saçlarımda yağmur. Alkışlayın beni gitmedim. –dallarımı örseledim allah’ıma kitabıma sustum / çokça bölündüm.
Yıktım bütün köprüleri /
Gel dilimi örgütle /tanrı Türkçe şiir okusun /
/–kafatasçı değiliz sevgilim. İki çıplak olacaktık bir hamamda. Kurduğumuz sofrada iki kadeh senin için. –şerefe. /// Kim olduğumu bilsen şaşırırsın / -bilme! Bilerek yaptığın her eylem bir permütasyon kombinasyon bağı. / -adını seviyorum adın iki canlı bir ağaç gibi. Adına gül, adına yıldız / adına tanrı kipi! ‘ol’ -ol kip değildir tanrısal bir eylemdir. / Gözlerine baktım uzun uzun, klasik dönem bir tabloya bakar gibi baktım / ipini süreden koparmış bir hürriyet şarkısısın bizi korumak için sessiz kalacağım. / sessizliğimi din yapacağım. / tek müridi ben olup sana tapacağım. /
İnsanlar selfie çekiyor sevgilim / ben seninle bu çirkin hayatı çekmek istiyorum. / seni tamamla beni! sen bir maddesin damıttığın yağlarla çarkı çevrilen / yalanları var biliyorum.
–söylediklerin yaşadıkların değil. / sakladığın cevizler çürümüş sevgilim. / ellerinde yağ lekesi var / ceplerinde olası metal / sen o doğrulanmışlardan hiç değilsin. / mantığımı alnıma iliştireceğim / sepetten düşen küflü elmasın / kirpiklerin bir zamanlama hatası / seni sevecekler seni / sevecekler seni / seni sevecekler / bozuk bir radyo gibi kaldırıyorum seni.
Delinin biri çıkıp hayat güzel diyor / senin için korkularımı çekmeceye tıkıştırdım / naftalin serptim üzerlerine.
Cennettik birbirimize, kovulmadık / ne sen âdem oldun ne de ben havva / sadece çok güzel değdi omuzlarımız birbirine / çünkü saçlarıma bıraktığın öpücük lekesiyle mutluyum. / eğreti değildik yürürken anladığım kadarıyla kaldırımdan gölgelerimiz sarılmıştı.
–utandım bir süre… bu yabancılıktı. / Burada bitmeliydi… orada sürmek ne güzel. Hayrete düşüyorum süreklilikle karşılaşınca
/ bağışla beni sevgilim. Bana bulaşan erime içgüdünden bütün suskunluğu.
-kişilerim tükendi / kaldım kendimle baş başa / sıramı aldı hüzünlü bir gül / taş denizine düşer kirpiğim! Kaza bu…
-gölgemi kuşattı yalnızlık / dönüyorum çemberimde / çoktan elimize yüzümüze bulaştı beklemek treninde yol almak…-ne uzun elma ısırığında evrekasını unutan bir Protestan kılığında elmaya döndü.
– ilk kıvılcım başlatıyor yangını / küçük bir tohumla başlıyor toprakta hayat
Ortada bağıran birleri yok. Kuluçkada bir aşk da yok./ inanabilirdim olsaydı. / şüphen olmazdı! Sesin gelse bana çarpsa, bir koza çarpsa, boynumda bir bahçe soluklansa ırmağımızın kıyısında. / gözlerin gelse rengi çarpsa…
/ bir rıhtım kalabalıklaşsa gölgende / yüzün gelse yağmur çarpsa / bir tohum uykudan uysa / bir seçe gökyüzü uyusa kafeslerin canı cehenneme / bir çocuk ekmekle dönse evine ucunu ısırıp kapanırdı yırtığı yüreğimizin.
/ sonra hiçbir şey denk olmadı / öncesizdi suretin hüzün hâli / ilk meteordan ve ilk kambriyenden beri / söküldü sökülecek safrası kuyunun / ne kaldı? / hiç… / rüzgâr yön değiştirmeden-
.-haydi, kır camı / -söz, şikâyet etmeyeceğim.
Ana fikir: insan ikiyüzlü bir bıçaktır.
HLotus
Deniz Dengiz hocam kalemine ve yüreğine sağlık. Harika bir yazı olmuş.