Hadiselere ne kadar yakından bakarsak o kadar şaşı oluruz. Ne kadar tepeye
çıkarsak o kadar geniş bir alanı ihata ederiz. Milletlerin yükseliş ve
çöküşlerini okurken ve geleceğini şekillendirirken böyle bir vizyonla
bakılmalıdır. Şirketiniz için bile birkaç yıllık hedef işe yaramazken, en az
50-100 senelik vizyonlara sahip olmanız gerekirken, bunu medeniyetler için
herhalde 1000 yıldan az düşünmemek lazım.
2009 küresel krizinin tetiklediği fay hatlarındaki yarılma tam bin yıllık bir
kapı araladı. Şimdi model ve geçmiş istatistikleri değil değerleri, felsefeyi,
ruhu, mânâyı, idealleri konuşma vakti. Sistem, model, paradigma hepsi bunlara
istinat edecek. Ölçeğimizi 1000 yıl olarak alıp geriye gidersek galiba bize
İbn-i Haldun yardım edebilir. Mukaddime’de adaletin sarsılması, yönetimin
yozlaşması, maddi açıdan savurganlık, rüşvet ve verimsizliğin yayılması, vergi
yükünün dayanılmaz hal alması, halkın üretken reflekslerini kaybetmesi, bireyin
yabancılaşması ile o medeniyetin çöküşünün derinleşip, yıkılışın mukadder hale
geleceğini çok güzel anlatır. Bu yüzden medeniyetler doğar, büyür, geriler.
Bazen ölürken, bazen de küllerinden yükselir.
1200 yılında Batı kıtası kesinlikle ‘barbar’ idi. Çin medeniyetin zirvesi
idi. Müslüman Endülüs Emevileri ve Abbasiler de öyle. Oysa 1800’lü yıllara
geldiğimizde barbarlık haritası yer değiştirmişti. Çin artık sefalet içinde
yüzerken, Batı medeniyetin beşiği olmuştu. Endülüs çoktan hatıralarda kalmıştı.
Çin, 1800’lerden sonra dibe vurmaya devam etti. Bütün kapıları dünyaya
kapatarak korunmak isteseler de bu çok daha zararlı sonuçlar verdi. En son
Japonlar, Çin’i 1931 yılından itibaren II. Dünya Savaşı sonuna kadar işgal etti.
1949’daki Mao Zedung ile başarıya ulaşan Çin devrimi ile başlayan bir nevi
‘yeniden diriliş’ süreci, Deng Şiaoping ile 1970’ten itibaren yeni bir kulvara
girdi.
Hem atom bombasını yaptılar, hem de Japonların başaramayıp ulusal utanç
haline getirdikleri uzaya uydu göndermeyi başardılar. The Economist dergisi
zorundan çatladı! ‘Tebrikler Çin, demek artık ekmeğe muhtaç değilsin’ diye
konuyu kapaktan gördü.
Batı’nın Çin’in medeniyet tahtına kurulması neredeyse 6 asır tuttu. 1800’den
beri iki asırdır Çin geriliyordu. Ancak günümüzde zaman çok hızlandı. Japonya
dünyanın en büyük ikinci ekonomik gücü olarak Almanya’yı 1970’in başında geride
bırakmıştı. Çin de 2010 yılında dünyanın ikinci en büyük gücü olarak Japonya’yı
geride bıraktı. Çok değil sadece 40-50 senede Çin arayı kapatıp öne geçme
aşamasına geldi. Yapılan projeksiyonlar, öngörülemeyen sürprizler olmazsa,
Çin’in 2019 yılında ABD’yi geride bırakarak dünyanın en büyük iktisadi gücü
olacağını gösteriyor. Bundan sonra ise arayı onarılamaz bir şekilde ve en az
2050 yılına kadar soluksuz bir şekilde açması bekleniyor.
Şimdi Batı’nın tepeden aşağı inme süreci başladı. Çin nefes nefese zirveye
gidiyor. Biz de tırmanma şeridine girmeye çalışıyoruz. Süreç lehimize. Ancak
asla unutmayın, arada kapatılacak büyük bir maddi uçurum var. Her sektörde.
Ancak bu farkı kapatmak için 600 sene beklemeyeceğiz. Yarınlar büyük sürprizlere
gebe. Kader zamanı sıkıştırdı, avucumuzun içine koydu!
