Kitaplarda bir efsane olarak yaratılmış kurgusal karakterler vardır. Zekâları, eğitimleri, onlara verilen görevler… Peki gerçek hayata bunun ne kadar tekabül edebilir? Bu kurgu ne kadar hakiki olabilir?
Dünya sahnesi, bunun çok daha fazlasına karşılık gelecek kişiler gördü ve görmekte. Bu zevat, insanlığı şekillendirmede sanıldığından çok daha fazlasına karşılık gelen etkin rolleri ile tarih sahnesinde çok önemli bir rol oynar.
Diğer taraftan erkek egemen problemi vardır. Kahraman vb. unsurlar denilince akla erkek simaları ve kulağa erkek isimlerinin gelmesi hiç masum değildir. Eril bakış açısı oldukça ağır basan bir dünyada dişil olanın gücünü küçümsemek aslında tarih sahnesine bakmayı bilmediğimizden kaynaklanır. Bu sahnede rolleri ile ciddi bir şekilde tarihe adını yazdıran o muhteşem kadınlardan bahsetmek istiyorum fazla vaktinizi almadan hem de.
Bazen onlar zalim yahut “bilgi güçtür” mesabesinde tarihte sömürgeciliğe kapı aralayan kişilerden de olsalar “kötücül” olanda bile kadın gücünü görmemiz gerekir diye düşünüyorum. Çünkü burada önemli olan, tarihte kim ne rolüyle ve hangi kimlikle etkin gücü oynamıştır, sorusudur. Bu kadınlardan bahsetmek gerekirse akla ilk gelen isimlerden biri olan Gertrude Bell’den söz edilebilir. O dile gelse kendini şöyle özetleyebilir:
Modern Orta Doğu’yu ben kurdum.
Oxford Tarih Bölümünü birincilik derecesinde iki yılda bitirdim.
Casuslukta elime kimse su dökemez.
Ülkemin gündemindeki politik normların temelinde ben varım.
En çok Çöl Kraliçesi lakabımı severim.
Ve elbette bu efsanevi kadın hakkında çok şey yazıldı, çok sahneler çekildi. Bunlardan en iyisi ise Nicole Kidman, Robert Pattinson, Damian Lewis ve James Franco’yu izleyeceğiniz bir Werner Herzog yapıtı olan olan Queen of the Desert filmidir. Bu pazar “Ne izlesem?” diye düşünenler için oldukça iyi bir seçenek.
HLotus