Ana Sayfa > Köşe Yazıları > ‘Devlet Aklı’ Devrede

‘Devlet Aklı’ Devrede

 Mehmet Niyazi Yavuz’un 2010 YAŞ kararlarını tarihin ışığında değerlendiren yazı dizisinin üçüncü bölümü…

Kabakçı’dan Karadayı’ya…

İç dinamiklerin hiç mesabesine düştüğü soğuk savaş döneminde yerlilere düşen, küresel dalgalar üzerinde sörf yapmaktan ibaretti. Ciheti askeriyede ordu hiyerarşisi büyük yara almıştı. Sorumlu mevkidekilerin enerjisinin büyük bölümünü emir-komuta bütünlüğünü muhafazaya hasretmeleri gerekiyordu.

71 muhtırası sivillerin teslim bayrağını çekmesi ile sonuçlandığı için yüzleşme sağlanamadı. 12 Eylül ise komuta kademesinin nezaretinde gerçekleşti. Keza 28 Şubat’ta asıl aktörün Genelkurmay başkanı Karadayı’dan ziyade Org. Çevik Bir ve şürekası olduğu biliniyor. Tam Türkiye darbeler dönemini kapattı derken 28 Şubat ‘postmodern darbesi’ yaşandı. Ülke yeniden darbe/cunta girdabına yuvarlandı. 28 Şubat’ı ve dönemin genelkurmay başkanı İ. Hakkı Karadayı’yı, Kabakçı Mustafa isyanı ile Hüseyin Avni Paşa ile telif etmek çok mümkündür. Karadayı, süreç yönetimini karşı irade koyarak hukukun yanında durmak yerine darbenin içinde olarak sürdürdü. Yaptığı tek olumlu iş ise Çevik Bir’in daha yukarısını hedeflediği ahvalde kendisinin emekliye sevk etmesiydi. 

Özal’ın Huruç Harekatı

Amerikan yüzyılında, bizim de parçası olduğumuz Batı Bloku’nda ihdas edilen eski yapılar çoktan tasfiye edildi. Ülkeler ekonomik, askeri, siyasi ve sosyal yapılarını yeni duruma göre yeniden dizayn ettiler. Bunun istisnası ise Türkiye idi. Türkiye uzun yılar daha soğuk savaş statükosundan kendini kurtaramadı. Gerçi Özal, vakitlice ülkeyi çağdaş dünyanın normlarını da gözeterek kadim çizgisinde yeniden formatlamaya girişmişti. Ancak ömrü vefa etmedi, kendisine ayak uyduracak bir entelijansiya/devlet aygıtı da olmadığından çabaları akim kaldı.

Bilahare Özal ve Türkiye’si münferit parantezine alınmaktan kurtulamadı. Eski statüko eskisinden de güçlü (azgın) şekilde ülkeye sahiplik kesbetti, peşinden de onlarca yıl geriye götürdü. Özal sonrasına kelimenin gerçek anlamıyla irticanın hortlaması olarak bakılabilir. Asırlarca dizginlemeyi başarıp, huzur içinde yaşattığımız küçücük bir kavim bile koca ülke ile oynama cüretini kendinde buldu. 90’lar Türkiye’nin bütün tarihi içinde en zelil, dibe vurduğu dönemdi.

Zaten asıl yargılanması gereken Türkiye’nin çağa uyumda gecikmesidir. Halbuki soğuk savaş biteli 20 yıldan fazla oldu. ABD liderliğindeki Batı bloku ile Sovyet Rusya liderliğindeki iki kutuplu dünya çoktan tarih oldu. Dahası tek kutuplu ‘Yeni Dünya Düzeni’ de eskidi. ABD eskisi kadar dominant olmaktan çıktı; yerine çok eksenli bir dünya düzeni ortaya çıktı/çıkıyor.

‘Devlet Aklı’ Devrede

Neyse ki, Türkiye yeni asırla birlikte yeniden kendisi olma yoluna girmiştir. Yaşanan değişime bakışta en büyük yanılgı keyfiyeti salt siyasi irade ile açıklamaktır. Halbuki yaşananlar ancak ‘devlet aklı’ ile telif edilebilecek çaptadır. Özellikle Hilmi Özkök Paşa’nın genelkurmay başkanlığı birçok açıdan dönüm noktası teşkil eder.

Türkiye her şeye rağmen güçlenerek ve mevzi kazanarak yoluna devam ediyor. Ordumuz cumhuriyet döneminin en güçlü dönemini yaşıyor. 2219 yıllık bir kurumdan bahsediyoruz, tamı tamına 2219 yaşın tecrübesinden… Buna rağmen bu hüviyetiyle hiç bağdaştırılamayacak yığınla yanlışlık, çiğlik yaşandığını da saklamayalım. Bunun sebeplerine dair çok şey söylendi, daha fazlası da söylenebilir.

 Sonuçta atanmışı seçilmişi ile Türkiye’nin yakası paçası toplanmaya başlamıştır. Yeni asırla birlikte başlayan dönem, ülke –dolayısıyla ordu- için III. Selim-II Mahmud dönemindekine benzer yenileşme dönemidir.

Perşembe

– Serdar Hilmi Paşa

– Büyükanıt Paşa’nın Kriz Yönetimi

– Artık “Genç Subaylar Tedirgin” Değil

– Vaka i Hayriye (Hayırlı Olay)

– Normalleşme Sürüyor

Mehmet Niyazi Yavuz

– Haber Lotus –

HLotus

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.