Ülkemizde meğer ne çok darbeci sever varmış. Esaret bağımlılık yapmış sanki. Yapılan kamuoyu yoklamalarına göre darbe anayasası üzerinde yapılan değişikliklere “hayır” diyenlerin oranı yüzde ellilere varıyor.
İnsan neden, demeden edemiyor! Bir insan neden zorbaların yasasını dokunulmaz olarak görebilir? Kenan Paşa’nın tehditleri sonucunda %92.7’lik bir oranla geçmemiş miydi 1982 Anayasası? O dayatmayı nasıl unutabiliyor kamu vicdanı? Kenan Paşa’yı aynı zamanda Cumhurbaşkanı yapan o anayasaya “hayır” dedikleri için işkence gören Sakarya’nın Topağaç köyü sakinleri kadar cesur olamıyor mu halkımız? Bu nasıl bir korkudur? Asmayalım da besleyelim mi, deyip gençleri asan bir zihniyeti, 30. yılında yargılamaktan neden kaçıyor insanlar?
Acaba işin başka bir yönü mü vardır? İnsanlar anayasanın değişmesini istiyor, ama onu değiştirenleri mi kabullenemiyorlar? “Düşmanımın yaptığı her şey yanlıştır,” mantığıyla mı hareket ediyorlar?
Evet, doğrudur. Kime sorsanız bunun böyle olduğunu söyler. Henüz değişiklikler hakkında hiçbir bilgi edinmeden “hayır” diyorsa bir insan bunun nedeni o değişikliği yapanlara cephe almasıdır.
Bu mantığın en büyük nedeni bazı seçmenlerin oy verdikleri, destekledikleri siyasi partileri “vatanlaştırmalarıdır”. Zihniyet şu: Ülkeye ne olursa olsun önemli olan benim partimdir. Bizden daha doğrusunu kimse yapmadı ve yapamaz da (!)
Bu tarz bir düşünceye sahip çok insan vardır. Kendi partilerinin geçmişte yaşattıkları faciaları ve bu facialar sonucunda ülkenin düştüğü durumu hiç önemsemezler. Beyaza siyah demekte ısrar eden biri gibidir bu insanların durumu. Oysa gerçekler insanların algılayabildikleri gibi olmayabilir. Ki çoğu zaman da öyle değildir. Birileri kalkıp da “biz her şeyin en iyisini yaparız!” diyebilirler, ama eğer geçmiş zaman tecrübeleri bunun tam tersini gösteriyorsa, büyük ihtimalle azınlıkta kalırlar ve iktidar olamazlar. Ki olamıyorlar da.
Bir insanı yüz defa kandırabilirsiniz ama yüz birinci seferde yakayı ele verirsiniz. Kendinizi ise sınırsız bir şekilde kandırma özgürlüğüne sahipsiniz tabi. Bu aldanmalar kısır döngüsü içinde kalan insanların en büyük özelliği “bağnazlıktır”. Kendilerini üstün görürler ve her şeye karar veren olmak isterler. Onlara göre başkaları sadece kendilerine tanınan sınırlar içinde yaşayabilirler.
Ak Parti’nin “evet” propagandasına “hayır” ile cevap verenlere bakacak olursak, genelde kendi otoritesini kaybedecek bazı kurumları ve sivil toplum kuruluşlarını görürüz. Medya gücünü ellerinde bulunduran bu güç, halkı çok rahat bir şekilde yönlendirmek ister. Öyle ki insanların gözünü boyayacak birini piyasaya sürerler ve onun sözlerini göklere çıkartırlar. Başbakan Erdoğan’ın karşısına konulan Kemal Kılıçdaroğlu da bu mantığın bir sonucudur. Slogan: Halkçı Kemal ülkeyi kurtaracaktır!
Kemal Kılıçdaroğlu kimdir, diye sorsanız? Bundan birkaç ay evvel çok masum ve onurlu bir adam cevabını alırdınız. Gelin görün ki zaman kirli sayfaları bir bir araladı. Sonuçta ortaya çıkan Kemal Kılıçdaroğlu: %01 Gandi, %01 Ecevit, %01 Sav, %01 Kılıçdaroğlu, %01 Halk, %99.95 Aydın Doğan ve onun temsil ettiği güç…
Kemal Bey bir rüzgârla düştü yollara. Attığı her adım takip edildi. Dilinden dökülen her söz neredeyse manşetlere çekildi. Röportajların ardı arkası kesilmedi. Derken “pandoranın kutusu” açıldı. Koparatif arazisinden deniz kenarında havuzlu bir villa çıkıverdi. SSK’daki 5 milyar Dolarlık yolsuzluk iddiasında yargılanırken Rahşan Affı ile kurtulduğu belirlendi (Star Gazetesi, 5 milyar dolarlık davadan Rahşan Affı kurtardı, 18.08.2010)
Nihayetinde rüzgâr yavaş yavaş diniverdi. Bundan sonra medya bile onu kurtaramaz. Statükocular yeni bir kahraman için kolları sıvayacaktırlar. Konuşmalarına bile yasak getirilen Baykalcı CHP’liler referandumda gizliden “evet” oyu verirlerse hiç şaşmayın. Hani dedik ya mantık “düşmanımın yaptığı her şey yanlıştır!”
12 Eylül Referandumu tarihin en büyük kırılmalarına sebep olabilir. Kafalar çok karışık, ama derin planlar yapıldığı da bir gerçek.
İnsanlar iki şey arasında kalmış durumdalar. Mesela MHP’liler Başbuğ Türkeş’e işkence edip Ülkücü gençleri asanları yargılamak için “evet” mi diyecekler, yoksa Bahçeli’nin peşinden gidip sırf AK Parti’ye inat, ülkenin menfaatlerini bir tarafa bırakıp partizanlık adına “hayır” mı diyecekler?
CHP’liler de ya statüko ya da demokrasi… Daha da önemlisi ya Kılıçdaroğlu ya da ihanete uğramış Deniz Baykal… Yasa değişikliklerinin meclisten geçmesini engelleyemeyen Deniz Baykal’ın kalemini kıranlar, referandum sonucundan da Kılıçdaroğlu’nun kalemini kırabilirler. Panik havasında şimdi statükocu güçler, çenesine yumruk yemiş boksör gibi boşa sallıyorlar yumruklarını, gözler yarı kapalı ve kapkara…
BDP’liler için de hiç kolay değil bu referandum. Bir yanda oy kullananları tehdit eden PKK’lılar. Bir yanda karanlık zamanlardan usanan halk ve onun demokrasi özlemi. 12 Eylül’ün Diyarbakır Hapishanesi’nde işkence görenlerin çığlıkları hala kulaklarda. En az Türkler kadar Kürtler de baskıya başkaldırmayı severler. BDP’nin boykotu büyük oranda geri tepecektir, ama hiç etkisi olmaz da denemez.
Ve Ak Parti’liler… Onların çoğu “evet” diyecek. Bunun nedeni büyük oranda ülke menfaatleri. Zira Ak Parti’liler için oy verdikleri parti “vatanlaştırılmış” değildir. Erdoğan ve kurmayları başarılı oldukları sürece zirvede kalabilirler. Bu durum aslında onlar adına büyük bir şans. Çünkü “vatanlaştırılmış” bir parti olmadıkları için çalışmak zorundadırlar. İşler kötüye gittiğinde gemide kimse kalmayabilir. Bu yüzdendir ki karşıt güçler ülkenin kötüye gitmesi için olmayan krizleri bile olmuş gibi göstermeye çalışıyorlar. Ekonomik göstergeleri çarpıtmaya için uğraşıyorlar. Patronları paraya para demezken, Ak Parti zamanında sermayelerini kat kat güçlendirmişlerken onlar, haber programlarında “ülke battı!” diye bağırıp duruyorlar.
Vatanlaştırılmış partilerin liderleri ve onların sırtlarını dayadıkları kimselerse nasılsa meclise gireceklerini düşünürler. Her halükarda kendilerine oy verecek insanlar vardır. Bu yüzden çok rahattırlar. Belli başlı sloganlarla işlerini yürütürler. Parti kongresinde ipi göğüsledikten sonrası kolay… Delegeleri de sağlama aldın mı saltanat uzun… Şok bir sex kasetine kadar devam…
Bu referandum sonucu ne olursa olsun daha şimdiden seçmen üzerinde büyük değişimlere neden olmuş durumda. İnsanların artık bir şeyleri sorguladıklarını görüyoruz. Kafalardaki soru şu: Önce Vatanım mı, Vatanlaştırdığım Partim mi?.. Bu referandumda oylanacak olan da bu!..
Sevindirici olansa “hayır” mührü basacak olanların çok azının darbeci hayranı olması. Çünkü geriye kalanının nedeni partizanlık ve Ak Parti düşmanlığı…
İsa Yılmaz
– Haber Lotus –
HLotus