Türkiye kendi organize ettiği Dünya Basketbol Şampiyonasında çeyrek finale yükseldi. Sergilenen performans Türkiye’nin şampiyonluğun en güçlü adaylarından biri olduğunu bize gösterdi. Türkiye’nin oynadığı iyi basketbol sadece seyirciyi memnun etmekle kalmadı daha da önemlisi basketbol anlayışında da önemli bir değişime neden olduğu kanısındayım. Basketbol ile yakından ilgisi olmayanlar, yıldız oyuncular etrafından bol skorlu, smaçlı oyunları ve atletik oyuncuları daha çok sever. Ama basketbol ile daha yakından ilgisi olanlar yıldız oyuncunun öne çıkması yerine takım oyununa, hücum yerine savunmaya, smaç yerine yapılan baskı ile hücumun engellenmesi, ya da topun çalınması, bloklanması gibi savunmanın öne çıktığı oyundan daha çok keyif alırlar. Türkiye, yıldız oyuncuları yerine takım oyunu, çoklu rotasyon, farklı beş dizilimleri ile oyunun bu güzel yönünü iyi bir şekilde sergiledi.
Oynadığımız altı maça baktığımız zaman yorumcularında sıklıkla söylediği Türkiye savunma takımı kimliğinde. Hücumda her maç farklı bir ismin öne çıkması farklı oyunculardan skor bulunması, herkesin hem savunmada hem hücumdaki gayreti oldukça etkileyiciydi. Turnuvanın en güzel oyununu sergiliyor Türkiye. Uzun yıllar çeşitli turnuvalarda, turnuvaya katılan en iyi takımlardan biri olmasına rağmen takımdaki huzursuzluk nedeniyle bir türlü beklenen başarı elde edilemiyordu. Şimdi ise herkes egosunu bir tarafa bırakarak bir takım olarak oynamayı başarmış durumda.
Şampiyona öncesinde sıkıntı olan dört nokta şimdiye kadar çok iyi işlediğini gördük: Oyun kurma, gardların rakip takıma uyguladığı baskı, uzun beş ve uzunların performansı.
Hazırlık döneminde Türkiye daha durağan bir oyun oynuyordu, hücumda top çok gezmiyor, pota altına inmiyor, ikili oyunlar pek görülmüyordu. Şimdi ise hücumda daha çok pas yapılıyor ve top pota altına daha sık iniyor; iç-dış dengesi iyi işliyor. Hala potaya dikine oynama konusunda zaman zaman sıkıntı yaşanıyor ama her maçta artan, daha etkin bir hücum performansı ve hücumda çeşitlilik görülüyor.
Turnuva öncesinde kısaların sakatlıkları sadece oyun kurma konusunda değil aynı zamanda savunmada da eksikliklere neden oluyordu. Şimdiye kadar oynanan maçlara bakıldığında beni en çok etkileyen iki numarada rakibin skorerlerine karşı Ömer Onan ve Sinan Güler ile yapılan savunma. Bu iki oyuncu aynı zamanda oyunun hücum kısmında da gerekli katkıyı hatta bazen fazlasını sergiliyorlar. Bu iki oyuncunun bir diğer özelliği ise oldukça enerjik olması ve takımın durduğu anda bile sürekli bir çaba içersinde olması her daim takıma dinamizm getirmesidir.
Uzun beşin nasıl işleyeceği konusunda basketbol kamuoyunda bir güven sorunu vardı. Ben de dahil olmak üzere hazırlık maçlarında hiç iyi performans sergilemediğini görmüş ve uzun beşle oynamanın çok makul olmadığını ifade etmiştik. Belki bu dönemde kısalardaki aksama uzun beşin iyi işlemesini engel olmuştu. Özellikle alan savunmasında uzun beş çok iyi performans sergilediği görüldü.
Hücumda uzun oyuncuların orta mesafe şutlarının iyi olmaması aslında bir sorun ancak şampiyona da çok fazla iyi uzun olmaması ve Türkiye’nin ise pozisyon olarak oldukça zengin olduğu ve rotasyonda yer alan oyuncular arasında kalite farkı olmaması Türkiye’yi ayrıcalıklı kılmaktadır. Ayrıca son maçlarda uzun oyuncuların hücumda potaya dikine gitmeleri ve yüzü dönük oynayabildiklerini gördük. Şu an tek bir temel sorun var: serbest atış yüzdesi.
Slovenya Maçı ne olur?
Slovenya’yı değerlendirdiğimizde en belirgin yapıları etkili gard ikilisine sahip olmalarıdır: Lakoviç ve Dragiç. Pota altında, oldukça uzun ancak yavaş, orta mesafe şutları iyi olan Primoz Brezec ile şutu olmayan ancak daha mücadeleci Gasper Vidmar oynamaktadır. İkili mücadeleleri çok sevmeyen, daha nazik ve kırılgan bir pota altına sahipler. Milli takımın pota altında Semih ve Ömer’in belirli bir savunma sertliği burada Türkiye’yi daha üstün kılmaktadır. Slovenya’nın oyunu asıl yönlendirdiği ve rakip takımlara üstünlük kurduğu alan Dragiç ve Lakoviç ile gard pozisyonudur. Bu ikili potaya dikine gidebilen ve giden, ayakları hızlı ve özellikle şut performansları oldukça iyidir. Ancak şu ana kadar turnuvada ön alan savunmasını en iyi yapan, kısalara ve topa en iyi baskıyı uygulayan ABD ile birlikte Türkiye. Ömer Onan ve Sinan Güler’in Kerem Tunçeri ve Ender Aslan’ın yapacağı savunma bu maçtaki asıl belirleyici olacaktır.. Bu iki oyuncuya yapılacak sert savunma ile her zaman yetenekli ama kırılgan ve yumuşak bir takım olan Slovenya’yı rahat geçebileceğimizi düşünüyorum. Mottomuz: savunma ve mücadele…
Zafer Çelik
– Haber Lotus-
HLotus