Elena Ferrante, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de oldukça geniş bir okur kitlesine sahip değerli bir edebiyatçı. Kitaplarındaki derin insan tahlilleri, çarpıcı psikolojik yaklaşımları ve bireysel anlamda toplumsal olarak çarpışmakta olan insanları tüm yönleri ile ele alabilmesi ile muazzam bir yetenek. Özellikle Napoli Romanları ile oldukça ses getiren yazar, Lenu ile Lila’nın ilginç ve farklı arkadaşlık serüvenlerini anlatıyor.

Yazdığı birçok kitap işin cabası. Onda bir Elsa Morante ışığı görmek hatta daha fazlasını alabilmek bir okur olarak gayet mümkün.
Elena Ferrante gibi yazarlar aslında sadece romanları ile tanınabilecek kişiler değillerdir. Onlar kimdir, nasıl yazarlar vs. gibi soruların cevapları başka yolla aranabilir. Tam bu noktada Ferrante’yi tanımanın, yazma serüvenine yakından şahit olmanın bir yolu var ki o da Bir Yazarın Yolculu isimli biyografik kitabı.
Kitap aslında mektuplaşmakta olduğu kişilerle olan yazıların neşrinden ibaret. Hem kendinden bir şeyler anlatıyor hem nasıl yazdığını. Kimleri okuduğunu hatta Sefiller‘i defalarca okuduğunu aktarıyor. İzlediği filmler, İtalyan olmanın yazarlıkla ilişkisi ve daha birçok şey.

Ancak kitabın önemi bununla sınırlı değil. Bence o kitabın en önemli özelliği, Elena’nın kendisi hakkında yayılan “bu yazar kimdir?” sorusunun cevabının açıklamasını içeriyor oluşu. O, kimilerinin bahsettiği gibi ne bir erkek ne de bir gruptan ibaret. Kendisi bir kadın. Sadece gerçek ismini kullanmıyor. Bunu da kendi şahsiyetinin kitaplarının önüne geçme hassasiyetinden dolayı yapıyor. Ayrıca erkek zannedilmesini oldukça art niyetli buluyor.
O, hem benzersiz bir yazar hem bir kadın hem de bir feminist. Kalemi ile kadın olmanın, kadınlığa dair ne varsa hepsini meydana seren ve feminizmi gayet değerli bulan bir kadın.
Merve Yezda Bingöl
HLotus