“bana biçilen kambur yaşamak*”
Lirik… Yalnız. Sağanak başladı bir saçak altı bulmalısın.
Yaşam, anlar paragraflara denk düşüyor. Bu kısa parçalar unutkanlıkla doldurmuş belleğin çukurunu
Ve içime siyah bir ova gibi yayılır hiçlik.
Hayatı parçalara ayırarak daha lirik bir imajın peşinde. Bellek, onun içine yuvarlanmış ne varsa anlara ve düşlere bölmüş.
Hüzündeki koridoru geçtim Nietzsche soğuğu kalbimde.
Ham parçalar, dayanaksız bir kule gibi yıkılmak üzereler.
Geldin! Tuz dağıttın atlarımın diline.
Evet, anlat uzak bir iklimin ışıkları kara bilincime süzülürken. Şimdi nerede senin yokluğun? Başkaldırmak için daha uzun bir zamanın var.
“Üç defa kirlendi içindeki gök”
Ormana vurdu kendini, kara bir ormandı bu. Ne kadar ot varsa sinirlenip yolmak istedi.
Bir boşluk. bir boşluk daha. Erkenden yoruldu, dayanamadan. Bir anlam var mıydı?
Başka bir iklimde yaşıyor. Ruhu kuzeyin soğuk rüzgârına kapılmış.
Bir toz bulutu çöllerden gelip kara yarınlara sürükleniyor. Ne kalmış bunca kış kıyamette?
Unutmak. Acıyı bile unutmak. Günahsız…
kömürleşmeye başladığımın farkındayım
Yıllardır aradığın ve kendine sormak istediğin soru:
“boşluğun içinde açılmış çürük elma / dur, çürü, bozul, -yok öyle yağma”
Buza keser elleri. Kötülükler geçidi. Sahte bir hayat.
“ağzım uçurumdan düşüyor / bu yüzden tutunamayışı gülüşlerimin /kopartıyorum köpek dişlerimle ruhumu ilikleyen düğmeyi “
Özünde ne kadar yalnız.
Şimdinin kirine bulaşmamış. Kendi uzayında boşlukta yüzüyor. Hayallere karışmış, sanki başka bir dünyanın deneyimine dönüşmüş.
Yörüngesini yitirmiş.
Pandora Hanım’ın çürük kutusu.
Her şey geçene kadar uyumalısın. Düşsüz bir rüya. Körleşiyor bu kırgın yaşam karşısında.
Sonra ruhumu yeniden kazıya başladım.
Git, “ben kalmasını iyi beceremeyenlerdenim.” Şekilsiz gölgeler.
Kulaklarını sımsıkı kapa öyle bağır evrenin sonsuzluğuna. Başka bir zamansızlık damardan akıyor.
Odaya güneş girmiyor. Vücudunda parlayan kara güneşler. Sesler, hırıltılar, in, cin top oynuyor dar vakitlerde.
Uzağa düşüyor bir gölge. Kapı açılıyor.
Anlat, içindeki kara benliği. Senin yokluğun. Unutmak istediğin ikiz benliğin. ‘Anlat’ diyor içindeki benlik.
Beni sevmedi kokulu rujlu kızlar
Bir hayalet mekân. Soğuk ve beton. Göğüs kafesinden açılıyor kara kış.
Ne kalmış bunca kıştan sonra?
Vukuat sona erdi. Celse düştü… ince düşünen adam heykelim! Bahçemde kal.
*Ayfer Karakaş
HLotus