Ana Sayfa > Köşe Yazıları > Özgürlük Serüveni 5

Özgürlük Serüveni 5

OZGURLUK5

İnternet üzerinden New York Brooklyn Eyup Sultan Mosque adresini buldum!.. Dr. Ahmad Zaki benim Greyhound ile Flint-Brooklyn biletimi de karşıladı!.. Michigan State’in başkenti Detroit’e doğru yola çıktım!.. Michigan yeşil bir doğaya sahip, yaşanılası güzel bir Eyalet!.. Pontiac ve bir sanayi şehri olan Detroit’teyim!.. ‘Ambassador Bridge’ İstanbul Boğazköprüsü’nü anımsatıyor!.. Detroit’te kiliselerin çokluğu dikkat çekici!.. Detroit-Toledo yolu üzerinde Monroe yakınlarındaki bir tabelada şöyle yazıyor; ‘Did you read my best seller books!?’ God (Benim best seller kitaplarımı okudunuz mu!?) Tanrı

Toledo Ohio State sınırları içinde bir sanayi şehri!.. Greyhound ile Cleveland’a doğru yol alıyoruz; yeşil olan doğa daha da koyulaşıyor yol boyunca!.. Ve Cleveland gökdelenlerinin yanısıra özgün mimarisiyle de bizi karşılıyor!.. Ohio göller, nehirler, orman içlerine gizlenmiş evler ve yemyeşil bir doğayla bezeli! ‘Picturesque!’ (Tablo!)… Ashtabula yolunda ağaçların gölgesinden ne Gökyüzü ne de Güneş görünmüyor!.. Erie Gölü kıyısından Pennsylvania State Erie şehrini de geçerek New York State Buffalo Greyhound İstasyonu’na varıyoruz!.. Çok suların sesi!!!.. Kelamullah yani Vahiy gibi!!!.. Niagara Şelalesi’nin çağıltısı gecenin sessizliğini istila ediyor!!!..

Buffalo eski bir Kızılderili şehri!.. Greyhound Bus Station’da iki Kanadalı Hippie kızla sıcak çay içip sohbet ediyoruz!.. Rachel Sebastian ve Jenny Toppings… Ontario Niagara Falls istikametleri!.. Hippie olarak üç ay boyunca tüm United States’i gezip dolaşmışlar!.. Niçin mi?! ‘Hayatı anlama ve Hakikati bulma çabasındalar; yaşları yirminin altında!!!..’ Onlardan Rachel’e ‘Small Girl’ Jenny’e de ‘American Indian’ adlarını verdim; bu yeni Kızılderili isimlerini çok sevdiler!!!.. Amerika’daki bilginin insanı Hakikat’e eriştirmediğini bilakis yabancılaştırdığını saptamışlar; bu yüzden Moritanya, Fas hattından Mısır’a ve bir de Türkiye, İran üzerinden Hindistan’a iki seyahat planlıyorlar!..

Arizona University Library’de karşılaştığım Osmanlı İmparatorluğu’na ait resmi el yazmalarını anımsadım!.. İnsan yerine kadavra!.. Mumya bilgisi robot teknolojisiyken, İnsan toprağa ölü ekilip meyvası Ruh olan özel bir çiçek!!!..

Buffalo’dan Syracuse, Albany yoluyla sabah karanlığında Newyork Manhattan 42nd St. Greyhound İstasyonu’ndaydık!.. Miami yazılı otobüse bindim, Brooklyn’de ineceğim!.. Greyhound otobüs şöförümüz bir Zenci, diğer Zenci şöförle miyavlaşıyorlar:) Oooooo Maaan!!!.. diyerek başlarını sağa sola sallayıp gülüşüyor, şakalaşıyorlar!..

Manhattan’dan Brooklyn’e doğru yola çıktık!.. Eighth Avenue hattında ilerliyoruz!.. Atlas Okyanusu’nun suları üstündeyiz!.. New Jersey sağ yanımızda kalırken tam karşımızda Ellis Island ve doğmakta olan sabah Güneş’inin altında parlayan ‘Statue of Liberty’ (Özgürlük Abidesi) Pasifik Okyanusu’ndan Atlantik Okyanusu’na ulaşan bir Derviş’i selamlıyor; ‘Hayy!!!..’

Manhattan Bridge üzerinden Brooklyn’e ulaşıyoruz!.. Q Treni’yle Brighton Beach’e gideceğim!.. Eba Eyyub El-Ensarî Camii’ne kavuşabilmek için dayanılmaz bir iştiyak içindeyim!..

Nihayet o adrese varıyorum!.. Cami’deki görevli İmam beni tüm içtenliğiyle ağırlıyor!.. Nasıl mı?! Evinden sıcak çay ve enfes bir kahvaltı ikramıyla!.. Sabah seherinde abdest alıp şükür namazı kılıyorum Kutsal Ev’de!..

Brooklyn yahudi nüfusu sebebiyle Birleşik Devletler’in ‘Mea Şearim’i!.. ‘Hassidik Aşkenazim’ Brooklyn’e siyah bir fon kazandırıyor!.. ‘Halaka ve Agada’ onlarla hayat buluyor Brooklyn’de!..

Brooklyn’deki Fatih Camisi’nde geceliyorum, ertesi geceyse Queens’deki Masjid Al-Falah’da!..

‘Automatic Voice Message System’ yani telesekreterin soğuk yüzleriyle karşılaşmaktan dolayı bavul ve eşyalarım elimde Newyork’un Subway’lerinde çaresizce dolaşıp durdum!..

Manhattan-The Empire State yakınındaki Tony’s Burger’de istirahat edip bir iş araştırmaya başladım!.. New Jersey Paterson’dan bir iş teklifi aldım!..

Ve hemen Times Square 42nd St. Bus Station’a yöneldim!.. Bilet paramdan artan tüm servetimi de (5 USD) kürtaja karşı yardım toplayan Katolik bir Beyefendi’ye bağışladım!.. Büyük bir umutla ulaştığım Paterson’daki Restaurant ise ‘sorry!’ deyince pelte oldum; çöküp kaldım!!!..

Elimde bavul ve eşyalarımla Paterson’daki Karaçay Türkleri’nin kahvehanesine yöneldim!.. Kalabalık ve gürültülü bir ortam, sigara dumanları arasında çaylar yudumlanırken Türk Tv Kanalları izleniyor!.. ‘Selamün Aleyküm!’ dedim; o anda kahvehaneye bir ölüm sessizliği çöktü!!! Selamımı tekrarladım, fakat sessizlik hiç bozulmadı!!! Çay içip ayrıldım!..

Karadeniz Kahvehanesi var karşı tarafta, bu kez oraya taşındım!.. Burak Öğüt isminde bir öğrenciyle tanıştım orada; öykümden etkilenmiş olacak ki beni kaldığı eve davet etti!.. Pennsylvania’da bulunan babasını aradı ve onu Paterson’a çağırdı!..

Babası taksisiyle gece 22.15’de eve ulaştı!..

Konyalı bir aile reisi olan Babası ben yokmuşum gibi davrandı; sadece Oğlu ile haftasonu tatili için evlerine dönmek istiyordu!.. Oğlu ise beni de götürmek ve yardımcı olmak arzusundaydı!.. Babası ‘nereden buluyorsun böyle berduşları!?’ diye Oğlu’nu azarladı!.. Sonuçta sinirlense de kabullenirken, ben de çaresizlikten kabullendim!!!.. Geceyarısı Pennsylvania Levittown’a geldik!.. Levittown New Jersey State ile Pennsylvania State arasındaki Delaware nehrini Bristol Bridge üzerinden geçerek geldiğimiz bir kasaba!.. Türkler ‘Delaware’ kelimesini ‘Dalavare’ olarak telaffuz ediyorlar!.. Kasaba Trenton’a Philadelphia’dan daha yakın!.. Princeton University ise nehirin öte yakasında!.. Delaware de bir Eyalet, başkenti Dover!..

Levittown’da Türklerin bir Camisi, market, lokanta ve kahvehaneleri de var!.. Brooklyn, Paterson, Burlington gibi!..

Yağlıdere neresidir; bilir misiniz?!.. Levittown’a geldiğimde İstanbul Tea duvarında asılı kocaman bir Giresun Köy haritası olduğunu gördüm! Meğer Amerika’daki Türk Lobisi’nin beşte dördü; çoğunluğu Yağlıdere’den olmak üzere Keşap, Dereli, Espiye gibi Giresun’un İlçe ve köylerindenmiş!..

Türk Lobisi içinde gazeteyi tersinden okuyan çobanlardan, bilimsel çalışmalarını bırakıp boyacılığı meslek edinmiş akademisyenlere kadar, değişik meslek mensubu örneklerle karşılaşmak mümkün!.. Giresun doğumlulardan rüşvet mukabili nüfus kütüğünü başka Vilayetelere kaydırmakla işe başlayıp on bin doları gözden çıkartarak on yıllık uğraşı sonunda kapağı Amerika’ya atabilmiş hayli insanımız var!.. Mesela ‘Şapka Mehmet’ her sabah, duasında şükrediyordu; ‘Tanrımıza hamdolsun, Vatan-Millet sağolsun, afiyet olsun:)’.

Yağlıdere’den bir çarıklı Erkan-ı Harp de; Türkiye’de bir ‘Hamsi Kooperatifi’ kurup ‘el değmeden hamsinin kılçığını temizleme aygıtı’ aramak için çobanlardan oluşan bir bilim heyetiyle Kanada vizesi alıp Birleşik Devletler’e kapağı nasıl attıklarını macera tadında ballı ballı anlatıyordu!..

Türk Lobisi’nin mümtaz neferlerinden biri de Abuziddin Yalınayak; bazen Sarıçizmeli Mehmetağa adını da kullanan bu uzman, bilumum sahte evrak işlerinde Türk Diaspora’sının hizmetinde!.. Atkuyruk bir Vatandaşımız da Amerikan Bankalarını dolandırabilmek için ekibiyle teknik detayları tartışıyordu!..

En delikanlı Ömer ise çüküne ruj sürüp ilkokuldaki kız arkadaşlarını nasıl hayretten apıştırdığını bir Türkiye hatırası olarak çevresine sunumlamaktaydı!..

 

Türk Lobisi içinde ‘tecavüz kaçınılmaz!’ deyip Club’larda rezalet çıkaranlar sebebiyle Amerikalılar ağzında Lobi karşıtı ‘fucking!’ türü iltifatlar da hayli yaygınlık kazanmış!..

Amerika Birleşik Devletleri’ndeki homeless hayatım içinde bana en büyük düş kırıklığını Türk Lobisi yaşatmıştır maalesef!..

Teşebbüs ettiğim iş alanlarında da başarılı olamadım bu ortamlarda!.. Boyacılıkta ‘eşek sikmenin de bir usulü olduğu!’ söylendi!.. Bulaşıkçılıkta ‘su pahalı olduğu gerekçesiyle pis suda yıkayıp durulama!’ emrini ben yerine getiremedim!.. ‘Manager’ olduğum ‘Diner’ ise benim kabiliyetsizliğimi anlamış olacak ki; ‘Biz başka bürüyle aanaştuk, Siz taa gelmeebülüsüüz!’ dedi kibarca!.. Kahvehaneden insaflı bir Vatandaşımız ise hayıflandı olan bitene; ‘alem aya gidii, biz yaya!’ diye bir teselli verdi bana sağolsun!.. Dallas modeli kirli kapitalist yaşam tarzının ve oportünizmin egemen olduğu Amerika’daki Türk Diaspora’sında kendimi bir ‘auslender!’ (yabancı! Alm.) hissettim!!!.. ‘Nettük ettük, gendümüzü Amerika’ya gettük!’ ifadesi sadece ‘itülmüş-gakulmuş’ bir türkçeden ibaret olamaz!.. Profesör İdris Küçükömer’in hayatı boyunca değiştirmediği ağız bu olamaz!..

Türk boya işçileri arasında teşvik cümlesi olarak ‘You do Maan!!!’ (Sen yaparsın Adaam!!!) kullanılıyor; iki lezbiyenin diyaloğundan alıntı!.. Amerika’da doğa yemyeşil; sincaplar, geyikler, tavşanlar, kuşlar cirit atıyorlar!.. fakat eşek hiç göremedim!?.. Boyacı arkadaşım ‘Amerika’nın eşekleri de biziz:)’ dedi!.. Başka bir boyacı da Türkiye’ye dönüş için uçak biletini getiren arkadaşına; ‘Sen insan değilsin! Sen insan olamazsın! Sen bir Meleksin:)’ diyordu!..

devamı haftaya …

Dr. Ömer Nasuhi Bildik

15 Kasım 2015

 – Haber Lotus –

HLotus

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.