“Peki, hiçbir şey değil de fıçıdaki beyinseniz? Belki de hep fıçıdaki bir beyin oldunuz! Eğer öyleyseniz, içerisinde bulunduğunuz tatsız durumu algılayabilir misiniz?”
Geleneksel ve sağduyuya bağlı Kartezyen bilinç modelini reddeden D. Dennett, bu modele karşı sinir bilim, psikoloji ve yapay zekâ alanlarından elde edilen zengin bilgiye dayalı yeni bir model ortaya koyuyor. Ona göre “Yalnızca bilinçli olayları bilinç dışı olaylar bağlamında açıklamış olan bir kuram, bilinci tam olarak açıklayabilir.”
Kitabın çok etraflı ve bilimsel açıklamaları, onun niteliğini ortaya koyan önemli bir unsur. “Bilinçte cereyan eden olaylar, ‘tanımı gereği’ izlenir, onlara tanıklık edilir. Deneyimleyen tarafından tecrübe edilir ve dolayısıyla deneyimlenen varlıkları, onları oldukları şey, diğer bir deyişle bilinçli olaylar yapan şeydir.”
Ancak burada önemli bir duruma işaret etmek gerekir ki o da psikanaliz. Dennett şöyle bir noktaya parmak basıyor: “Yaşamlarımızdaki olaylarla ilişkilendirdiğimiz acıların ve zevklerin çoğu, nihayetinde, ummaya ve anımsamaya bağlıdır.” Çok doğru bir tespit olmakla beraber aslında Lacan’ın bunu çok önceden etraflıca açıklamaş olmasını dile getirmekte fayda var. Ve dahası bu durum, psikanalizin gerçek bilinci hedeflediğini bir kez daha ortaya koyuyordu (onlarca argümandan bir tanesi yalnızca.)
Psikanaliz lanse edildiği gibi sığ bir tutum ve bireyi çocukluğuna mahkûm etmek değildir.Çocukluk, geçmeyen travmalardır ve psikanaliz, insanı en iyi düzeyde tedavi etmeyi amaçlar.Patolojik olarak doğan insan için hayat bir kurtuluştur ama bu her şeyin kökten çözüleceği anlamına gelmez.
HLotus