“Arap Baharı” diye başlayan, özgürlük ve siyasal-ekonomik sömürge karşıtı mücadelelerin mevcut durumunu, Neşet Ertaş’ın “Yazımı kışa çevirdin/Karlar yağdı başa Leyla’m/Viran oldu evim yurdum/Ne söylesem boşa Leyla’m” türküsünden daha net hiçbir şey açıklamaz.
Ortadoğu Baharı Yaşamadan Kışı Yaşıyor
Arap dünyası, Tunus’ta “Yasemin Devrimi” adı altında başlayan Mısır’da ivme kazanan ve Libya’da iç savaşa dönüşen dünya ölçeğinde en fazla bireysel silahlanmanın olduğu Yemen’de ise “sivil itaatsizlik” eylemleriyle başlayıp kabile-yönetim ve terör (El-Kaide) savaşlarına dönüşen bölgesel bir uyanış/diriliş rüzgârının etkisindedir.
Araplar bunu “2. Arap Baharı” diye isimlendiriyor ve 1848 yılında Avrupa’da başlayan uyanışın bölgesel izdüşümü olarak görüyorlar. Ortadoğu bölgesindeki bu direnişlerin I. Dünya savaşından (1914–1945) sonra Arap dünyasını paylaşan İngiltere, İtalya, Fransa gibi istilacı güçlere karşı verilen 1. uyanışın devamı olduğunu, 2. uyanışla bu küresel güçlerin bakiyelerinin de giderileceğini iddia ediyorlar. Ama bu iddiadan öte gitmiyor. Çünkü gerçekten 2. Arap uyanış dalgasıyla küresel güçlerin ve küresel sermayenin temsilcileri konumunda olan kavmiyetçi-patrimonyal yönetimlerin tasfiye mi ediliyor? Yoksa hem İran’ın dünyanın önemli enerji merkezi olan Ortadoğu’da etkin olmasının önünü kesmek hem de bölgede Irak işgalinden sonra iyice bozulan Batı imajını düzeltmek için soğukkanlı bir reel politika mı izleniyor?
Öyle görünüyor ki, dünya petrol rezervlerinin 3/2 bulunduran Ortadoğu’da özgürlük, hürriyet ve liberal değerlere yönelik taleplerin öne çıkmasını sağlayan demokrasi rüzgârları tersine esmektedir. Totaliter yapılar, daha da baskılarını artırıp kitle ölümleri yapmaktadır. Suriye’nin yaptığı kitle katliamlarına dünyadan gelen tepkilere karşılık Rusya’nın ve diğerlerinin mevcut yönetime destek vermesi, burada yaşananların, demokrasi, özgürlük ve eşitlik gibi değerler adına değil, soğuk savaş döneminden beri yapılan mücadelenin izdüşümü olduğu izlenimini vermektedir. Yemen’deki ölümlere ise hiçbir tepki yok zaten.
Bütün dünyanın gözü önünde Suriye, Libya ve Yemen’de insanlar katlediliyor. Mısır’da Din savaşı çıkartılmak isteniyor. Bireysel silahlanmanın dünyada en fazla olduğu ülkelerden biri olan Yemen’de, Tunus, Suriye ve Libya’da yaşananları dikkate alarak başlattığı barışçıl sivil itaatsizlik eylemleri, provakosyanlarla başarısızlığa uğratıldı. Bölge ülkelerinde Arap Baharı sonrasında özgürlük, demokrasi ve liberal değerler adına bir kazanım olmadığı gibi özgürlük ve güvenlik sorununa açlık ve ölüm tehlikesi ilave edildi. Belki yeni isimler gelecek, yeni programlarla bölgede etkili olacak, ama yakın dönemde halkın refah durumunda önemli bir gelişme olmayacak gibi gözüküyor.
Bölgesel Arap Baharının Küresel Yansıması
Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Afganistan-Pakistan hattında enerji merkezleri üzerinde yapılan yeni düzenlemeler, yaz günü kış havası yaşattı, eski durumlarını bile arar hale geldiler, ama Arap Baharı dünya çapında bir ekonomik sömürü karşıtlığını da beraberinde getirdi.
Bununla birlikte Arap dünyasında başlayan değişim ve dönüşümün sadece bölgesel olacağı ve buralarda gösterilen direnişlerin ve sivil itaatsiz eylemlerin küresel boyuta taşınmayacağı anlamına gelmeyeceğini vurgulamak gerekir. Nitekim İngiltere, ispanya, Yunanistan, İsrail ve en son ABD görülen eylemler, mevcut ekonomik eşitsizliklere, haksızlıklara, yoksulluğa başkaldırıdır. Kahire ile Madrid, Londra, Kudüs ve New York arasında adil bir yönetim, ekonomik istikrar, iş ve gelecekten ümit var olma kaygısındaki gençlerin anarşist eğilimler taşıyan sivil itaatsizlik eylemlere dönüşmektedir.
Tunus, Mısır, Libya, Yemen’de demokrasi yok, totaliter yapılar mevcut, ama diğer batı ülkeleri demokrasinin yılmaz savunucuları gözüküyor, fakat gençlerin sorunları aynı, işsizlik, fakirlik, gelecekten hiçbir ümidin kalmamasından bunalan gençler, oralarda değişim ve dönüşüm istiyor.Nitekim 17 Eylül 2011 dünya finansının sembol caddesi ve New York Menkul Kıymetler Borsasının bulunduğu “Wall Street” te ekonomik sömürüye karşı başlayan gösteriler ABD’nin Los Angeles, Chicago, Denver ve Seattle gibi kentlerine de yayılmaya başladı. Brooklyn köprüsünü trafiğe kapattıkları gerekçesiyle 700 kişinin şiddetle bastırılarak gözaltına alınmasına rağmen gösteriler artarak Washington, Los Angeles, Chicago, Miami şehirlerin de devam ediyor.
Arap dünyasındaki gösterilere karşı demokratik olunmasını isteyen ABD yönetimi, kendi ülkesinde aynı tavrı göstermiyor. Asya, Avrupa ve Güney Amerika ülkelerinde ekonomik sömürü, yani gelir dağılımı dengesizliği, işsizliği ve emeksiz kazanımı, paranın bir küresel güç olarak bankalar kanalıyla bir takım odaklarda toplanarak kitleleri iliklerine kadar sömürmesini bütün dünyada protesto ediyorlar. Londra, Frankfurt ve Amsterdam’da gösteriler devam ederken, İtalya’da sivil itaatsizlik eylemleri şiddete dönüştü, onlarca insan yaralı var ve maddi hasar oldukça büyük.
Sonuç olarak, tikel olarak Arap dünyasında organize eylemlerle siyasi ve ekonomik sömürüye karşı direnişin bütün iyi niyetli çabalara rağmen başarısızlığa uğraması, eş zamanlı olarak dünyanın farklı bölgelerinde görülmeye başlayan ve haksız uygulamalara yönelik direnişlerine örnek olmasına engel olmuyor. Artık Batı Dünyasının pek çok şeyle birlikte ekonomik sömürü gerçeğiyle yüzleşmesi gerekiyor.
Prof. Dr. Mevlüt Uyanık
Hitit Üniversitesi Öğretim Üyesi
– Haber Lotus –
HLotus