Garipsememeli bu durumu…
Bu ülkenin tedrisinde “bil!” sadece “bil!” deyip ancak hiç “kendini bil!” denmedikçe okumuş camia içinde ülkesine ihanet eden de çıkacaktır kendine ihanet eden de.…
Fakat artık bizler de anlamalıyız ki bilmek, sadece bilmek “bilgin” olmaya yeter ancak “bilge” olmaya yetmiyor. Batının bilim ve felsefe adamlarına “tapınacak” kadar kendi irfanını küçümseyen, unutan nesillerin varacağı son kapıdır burası.
Eşyânın zâhirini “bilen” dünyanın en büyük âlimleri ile onun “bâtınını” ANLAYAN âriflerin bir olamayacağının açık cevâbının alındığı son perdedir burası.
Senelerce akademilerde ve kürsülerde “sadece bilerek” “aydın ve entelektüel” olmanın taklidini yapanların ülkenin ve devletin geniş mânâda insanlığı zulûmat perdeleri arasında boğmasının gök çekimli bir zaman perdesinde patlayan flaşla yansımasıdır bu fotoğraf.
Oysa bilmek bulmaktı evvelâ bizim irfânımızda.
Eşyânın hakîkati insanın kendi hakîkatinin perdeleri ardındaydı. Nefsine gerilen her zulûmat perdesini yıktıkça bulacaktı ârif hakîkati ve bilgi bir nur tüneli olacaktı önünde. Bu nur tünellerinden geçmeden aydınlanması mümkün değil aklın. Çünkü akıl yönünü ve eşyânın hakîkatini ancak gönlünün aydınlığındaki kuvvet miktârınca ANLAYABİLİR ve idrak edebilir.
Artık görmeliyiz şimdiye dek okuduklarımız ve bildiklerimiz hâlâ kendimize bir perde ise yıkmalı bu perdeleri ve “İRFAN SOFRALARI” kurulmalı bütün mahfillerde. Akademiler artık sadece bilim değil “irfan” ocakları olmalı.
Kürsülerde âlimler de olmalı ancak en baş kürsülerde ârifler” oturmalı. Devlet şimdilerde kendi köşesine çekilmiş bu ârif kişileri arayıp bulmalı ve onlara gereken hürmeti göstermeli.
Devlet de millet de unutmamalı. Bugün olan ne varsa hepsi aslında “kendi talepleri”.
Çünkü kişiye zulmetmez Hüdâsı, kişinin çektiği kendi cezası.
Öyleyse çağın masonik mahfillerinin dehlizlerinde yazılan Hollywood karabüyülerinin zulûmat perdelerini insanlığın üzerinden kaldırıp Küşterî perdesini kurmalı ve Yâ Hayy Hak’ Yıktın perdeyi eyledin vîran, varıp sahibine haber vereyim hemân!” diyen ârifi çağırmalı. Nefsimizin önüne gerili bu zulûmat perdeleri tek tek yıkılmadıkça anlamak mümkün değil ne varlığı ne kendimizi ne de âlemi.
Çünkü bilmek bulmaktır.
Bulmaksa olmak…
Hülâsa “aydın” olmak aydınlık havalarda gezmek değildir. Aydınlanmış bir gönle sahip olmak yani İRFAN sahibi “kişi” olmak demektir.
Sürç-i lisân ettiysek affola.
Cümleye kadirşinaslıkla vakt-i şerfiler hayr olsun efendim.
Saliha Malhun
Saliha Malhun’un kitaplarına ulaşmak için bağlantıyı tıklayınız: http://www.kitapyurdu.com/yazar/saliha-malhun/57933.html
– Haber Lotus –
HLotus