Ana Sayfa > Köşe Yazıları > Kırgızistan Notları 2: “Cumhuriyet”i Atameken’de Kutlamak

Kırgızistan Notları 2: “Cumhuriyet”i Atameken’de Kutlamak

Ata yurda yeniden gelirken günlerin bu kadar hızlı, hareketli geçeceğini tahmin etmemiştim. Önce kurban bayramı, üstelik Cuma günü, iki bayram bir arada yaşadık. Ardından 29 Ekim Cumhuriyet bayramı kutlaması geldi. Bu vesileyle Sefirimiz ve Din Hizmetleri Müşavirimizi, Bişkek’te ki iki ilahiyat fakültemizi ziyaret edebilirdim. Birazdan anlatacağım, gittim, gördüm, tanıştım geldim Oş’a, ardından ani bir haber bir yıldır açılışı yapılması beklenen “İmam Serahsi Türbesi” için başta Diyanet işleri Başkanımız olmak üzere seçkin bir misafir grubu gelecek haberini aldık. Bu arada arkadaşlarla toplantılar yapıyor ve fakültemizin 20. Kuruluş yılına nasıl hazırlanabiliriz, neler yapabiliriz teknik ve akademik açıdan diye düşünüyoruz. Neyse durun baştan anlatayım!

Yurtdışında ilk Cumhuriyet kutlamasını Ürdün’de 1992 yılında yapmıştım. Ardından Tahran’da katılmak nasip oldu. Resmi yetkililer ve sivil Türkiyelileri bir arada görmek ve ülkede, bölgede nabzın nasıl attığını görmek için önemli bir vesile, ülkemizin kuruluşunun yıldönümü kutlamaları. Bir de Kırgız Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasasal benzerliklerini, dil ve din ortak paydalarını düşünürsek çok daha önem kazanıyor. Ayrıca ülkede ilk dini eğitim veren Teoloji Fakültesi’ni temsil etmek de var, önemli olan bu.

Sabah 9.40 uçağı ile Bişkek’e geçtim, yaklaşık 4 yıldır burada olan Yılmaz hocam karşıladı. Sonbaharın bütün güzelliklerini, yeşilin sarıya doğru dönüşmesinin tüm aşamalarını gösteren yollardan, parklardan geçerek Sefaret’e ulaştık.  Trafik kuşluk vakti olmasına rağmen çok yoğun,  son model lüks arabalarla dolu. Bu durum Oş’da da zaten dikkatimi çekmişti. Hele Ulanbatur’da gördüğüm bir düğün konvoyunun benzerini görünce, yani upuzun o bildiğiniz lüks araba var ya, adını söylemek istemiyorum, onu gelin arabası yapmışlar, Leksus ve diğer lüks siyah cipler, bir de Hummer vardı, gerçi Çin arabasıymış ama, olsun, bu şatafat ne diye sormuştum. Kiralanıyormuş ve artık böyleymiş burada da düğünler. Oş’da birkaç tane yeni heykel yapılmış meydanlara, buralara geliyorlar, resimler çektiriyorlar. Bizim yerleşkedeki Erdem mescidine ise nikâh ve dua için geliyorlar. Ülkede yaklaşık 8.5 milyon araba varmış, yani kişi başına 2.5 araba düşüyor. Ucuzmuş, hele bir yıl geçen arabalar daha da ucuzluyormuş, yolların durumundan dolayı. Hakikaten bir ikisini sordum, Türkiye’deki fiyatlarının üçte biri fiyatına. Benzin de ucuz. Ee nasıl oluyor diye sormayın, burada da Rusya veriyor.

Sefarette başmüfettişimiz Abdullah bey ve Orhan genç hocamız kurban üzerine raporu hazırlıyorlar. Abdullah Tuncay hocam iki gün de Oş da kalmıştı, fakülte üzerine epey söyleştik ve nasıl yenilemeler yaparız diye fikirler almıştım. Gerçekten ilgili ve dost bir kardeşimiz, sonradan öğrendim meğer çocukluğu Sungurlu’da geçmiş, yani aynı topraktan yetişmişiz. Aslen de Yozgatlı hocam, Ankara’ya ulaşınca, yenilenme projesi ile ilgili gelişmelerden haberdar ederseniz sevinirim diye mail yazma nezaketinde bulunmuş sağ olsun. Hakikaten şanslı biriyim, nitelikli insanlarla istişare etme imkanı buldum, ilgili yetkililer İmam Serahsi hürmetine buraya geliyorlar, durumu yerinde gösterme imkanına sahip olacağız, bu önemli bir husus hakikaten.

Öğle oldu, hemen sefaret yakınındaki “Yaren Cafe”ye gittik, bildiğiniz gibi Türk lokantası ve sulu yemekler, döner var. Yaren, İrfan kardeşimin yavrusunun ismi, oradan bir aşinalık da var, ama burada daha bir içimi ısıttı mekan. Bişkek’de çok Türk lokantası var, oysa Oş’ta yok, bir tane vardı, o da olaylardan sonra Celalabad’da gitmiş.  Ardından daha önce gittiğim “Sum” diye bir alışveriş merkezi var, oraya geçtik. Burada teknolojik aletler ve telefonlar satılıyor; fiyatlar Amerika ile aynı, iyi de o zaman niye bu kadar koşturduk ki, çocukların istediklerini bulmak için dedim ve Memed’i aradım.

O, yalnız şimdi, birden büyümek zorunda kaldı garibim, gurbete çıktı, iyi kötü idare ediyoruz, şimdi bir de yalnız kaldı, gerçi arkadaşlar var lojmanda ama olsun neticede genç ve yaşıtı lise kampına gitti. Bak, burada istediğin teknik aletler var ve Türkiye’ye göre çok hesaplı dedim, moral olsun diye. Zaten Beta Store diye büyük bir Türk mağazası var, oraya geçtik, arkadaşlar teknik aletlere bakarken ben markete geçtim, getiremediğim birkaç şey aldım, bolca Türk çikolatasıyla birlikte. Bir de “Vefa Center” varmış, Türklere ait, yani burada yaşamak daha kolay, epey pahalı da olsa istediğinizi bulabiliyorsunuz ve istediğiniz zaman bir Türk lokantasında yemek yiyebiliyorsunuz. Ulan adamın işi gücü yemek diyeceksiniz, ama gurbette en önemli sorun bu yahu, gerçi bizim yurdumuz var, iki ülkenin damak tadının ortası bulunmuş, ama olsun gene de insan arıyor, yemek ve içeceklerimizi. İnsan aslında yediği ve içtiğiymiş ya, İbn Haldun’dan bu yana akademik olarak bunun üzerinde duruluyor malumunuz, burada da daha iyi anladım, dengeli beslenmek şart, sadece et, insanların fıtratlarını zorluyor gibime geliyor. Bir sufi meşrep hocam, bu konuyla ilgili epey uzun bir konuşma yaptı bana, zaten Emin Acar hocamdan dinliyorum bu hususları. İmam Serahsi üzerinde özellikle durmamızı, onun hayır duası hürmetine bir çok işimizin asan olacağını söylemiş ve dua etmişti, o ve O’nun gibi Türkiye’ye gönül vermiş, İslam tasavvurumuzu alperen geleneği ile öğrenip öğretmeyi önemseyen vefalı büyüklerimiz.

CUMHURİYET RESEPSİYONU

Ardından önce Orhan hocamın evine, oradan da Manas üniversitesi lojmanlarına giderek, kıyafet değişimlerinden sonra Resepsiyona tam vaktinde ulaştık. Alatoo diye lüks bir yer, üniversiteye de yakın. Sefirimiz ve mahiyetiyle bayramlaştık. İki ülkenin marşları çalındı, protokol konuşmaları yapıldı ve müzik eşliğinde açık büfe ikramlar olmaya başladı.

Orhan hocam, Manas ve Alatoo üniversitelerimizin yetkilileri ve hocalarıyla tanıştırdı. Türk okullarının üst kurumu Sema grubundan Hikmet beyle görüştüm. Yemen’de tanıştığım ve Kırgızistan’’da epey kalmış Ahmet hocamdan bahsettik. Sana’da onunla Kırgızistan üzerine konuşmuştuk. Zaman ve mekan hakikaten izafi, bir oradasın, bir burada. Araşan ilahiyat Dekanı Vahit bey ve Oktay kardeşlerle görüştüm. Epey sohbet ettik ama Suat hocam yoktu, sordum Manas üniversitesinden bir grup ile Özbekistan gezisine gitmişler, yarın dönecek dediler. Cengiz Aymtov’un oğlu ile tanışmak da büyük bir gururdu, sonrasında müsaade isteyerek sefaretten ayrıldım.

MANAS TÜRK-KIRGIZ ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ

Kırgızistanda ilk aşılan ilahiyat bizimkisi, ardından Araşan açıldı. Geçen yıl da, Manas üniversitesi bünyesinde bir tane açıldı, üç kardeş fakülte olduk.  Bunların yanı sıra Arabeyev üniversitesi bünyesinde bir Din Tanu bölümü varmış, felsefeci bir hanım bölüm başkanıymış.  Bişkek Beşeri Bilimler Üniversitesi ile  Yusuf Balasagun üniversitesi bölümünde Din Tanu bölümü varmış, böylece üç fakülte ve üç bölüm halinde dini eğitim alanında yüksek öğrenim görülüyor, ama üç tanesinin öğretim elemanı çok zayıfmış ve derslerde oldukça farklıymış. Buna dair müfredat çalışmaları yapılıyormuş, 13 kasımda Araşan ilahiyatta bir toplantı olacak ve bizim fakülteden arkadaşların katılmasını özellikle istedim. Çünkü en tecrübeli eğitim ve öğretim kadrosuna sahip olan biziz ve tamamına yakını kendi mezunumuz olan doktoralı öğretim elemanlarına sahibiz. Neyse tekrar gezi izlenimlerine döneyim.

Nurbek, Araşan ilahiyattaki misafirhaneye götüren kardeşim, 4 yıldır çalışıyormuş, çok güzel Türkçesi var. Ben Oş ilahiyat için bir yıl hazırlık okudum, sonra bir yıl daha devam etmeye çalıştım ama gidemedim, sonradan hukuk bitirdim dedi. Keşke ilahiyat bitirseydim diye hayıflanıyor, sohbet ettik, ülke üzerine, dini gelişmeler hakkında. Ertesi sabah, Araşan ilahiyatta kısa bir tanışma toplantısı yaptım talebelerle. 2005 yılında iki fakülte arasındaki ilk resmi akademik paylaşımı yapan kardeşiniz olarak aranızda bulunmaktan onur duyuyorum, ata yurt ve anayurt irtibatını yeniden kuran yeni nesle tebriklerimi sundum.

Ardından Manas üniversitesine geçtim, Suat hocamla buluştum. Yeni açılan ilahiyat fakültesinin dekanı hocam, aynı zamanda Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü olarak yüksek lisans açmaya çalışıyor.  Ama en önemli gördüğü de Manas yerleşkesinin ana kapısının hemen sol tarafına yapılan büyük bir camii.  Şöyle dedi: “Geldim bir baktım, ilk planda bir camii planı ve açılması düşünülen dört fakülteden biri ilahiyat, hemen rektör beyle görüşüp, önce bir vakıf kurdum”. Ardından cami inşaatına başlanmış. Buna dair hemen bir yazı geçtim Türkiye’ye, sağ olsun arkadaşlar birkaç sitede yayımladılar. Hem biraz daha haberdar olundu hem de muhtemel yardımlar için imkan bulundu. Artık gezi  notlarının müdavimi olanların tanıdığı olan ve Nurettin Topçu geleneğine dair birebir hatıralar dinlediğim ve tekrar buraya geleceksin kardeş diyen Özer amca ilgileniyor burayla da. Hemen şantiye gittik, orada epey kaldım, çay içtik hocamla sohbet ettik. Ama özer amca ile görüşmek nasip olmadı, çünkü Meslek Yüksek okulunda derse giriyormuş ve telefonu kapalı. Havalanı yolunda görüşebildik, nasipse Serahsi açılışına geleceğim dedi.

HACI KARŞILAMA

Dersler, Serahsi hazırlıkları derken günler hızla geçti. Cumartesi günü öğle vakti, personelimizden Aynura hanımın babası hactan gelmiş, fakülte olarak ziyaretine gideceğiz. Arabalara bindik bütün fakülte olarak, bir Çapan ve Kırgız şapkası alındı. Burada adetmiş, kaç tane olursa olsun bu götürülürse hürmete geçermiş. Kapıda karşılandık, hacı emmi avluda geniş koltuklar üzerine beyaz örtü serilmiş, halı üstünde bizleri karşıladı. Çapan dekan bey giydirdi, Aynura hanım bizleri misafir haneye aldı, tipik Anadolu odalarından birisi gibi. Sandık ve üstünde yorganlar var, ortada geniş bir sofra, üzerinde ekmek, meyve, şekerlemeler, kuru yemişler ile dolu. Önce yeşil çay geliyor, ardından et suyu, onu takiben pilav ve büyük et parçaları. Yemek sonunda hacı amca güzel bir dua etti, çıkarken herkese bir poşet içinde ekmek, şekerlemeler, meyve ve et konuyor, takke ve tesbih veriliyor. Avluda Munar kardeşim güzel bir dua etti ve çıktık. Hızla fakülteye dönmemiz gerekiyor, çünkü 14. Mezunlar toplantısı var arkadaşlarımızın.

20 YIL HAZIRLIKLARI: MEZUNLAR TOPLANTISI

30 fazla arkadaş gelmiş, fakülteye, onlar istişare toplantısına girerken biz de otelleri gezmeye çıkıyoruz, son anda haber verildiği için yer yok maalesef. Bişkek’ten ve yurt içinden gelenler için yurtta yer ayırdık, ama Türkiye’den gelenler için en sonunda sağolsun rektör beyin aracılığıyla devlet konukevinde yer ayırtıldı, orayı gezmeye gittik. Güzel bir yer, ağaçlıklı ve güvenlikli bir mekan, sağolsunlar. Fakülteye dönmemiz lazım çünkü saat 16, fakülte günlerini hatırlamak ve sohbet etmek için yemek hazırlanıldı, oraya bari yetişelim dedik. Ve yetiştik, arkadaşlarla tanıştık, Serahsi açılışı ve 20 yıl sempozyum hazırlıklarına destek istedik.  Güzel ama yoğun bir gündü, diyeceğim ama daha bitmedi.

Din hizmetleri müşavirimiz Orhan bey, hazırlıkları yerinde incelemek için Oş’a geldi, enine boyuna müzakereler ettik, biraz daha önümüzü görme imkanı oldu. Sabah erkenden kalkıp, artık kafam biraz sakinleştiğine göre notları bir toparlayım derken bir de baktım saat sekiz olmuş, oysa anayurtta gece 04. Bugün Pazar ama eğitim var! Cumartesi öğleye kadar vardı, buna alışmak zorundayız, ama Pazar neyin nesi yahu deyince, geçen hafta bayramın 2. Günü Rektör beyden izin alıp tatil yapmıştık ya, onun yerine dedi arkadaşlar. Burada tatil olunca, telafi yapılıyor, Pazar da olsa fark etmiyor. Kurban bayramı için de sadece bir gün tatil var, 2. Gün için biz izin istemiştik.

Kurban, bir çok hususta kardeş toplulukları ismi gereği yaklaştırdı birbirine, artık burada bir çok kardeşimiz kurban kesiyor, bayram namazları sonrasında yemekler veriyor. Sadece Erdem mescidi cemaati, iki büyük baş hayvan kurban etti. Diğer bölgelerde Türkiye merkezli cemaatler,  Kırgız halkından kurban alabiliyor, biz yarı resmi bir kurumumuz ya, sadece kurban veriyoruzJ ama önemli olan bayramın artık kutlanabiliyor olması. Özellikle Türkiye’den gelen adak ve akile kurbanları, manen daha bir işlevsel oluyor, çünkü Kurban bayramının da kesilen en iyi ihtimalle vacip, az da olsa biraz zorunluluk var, ama diğerlerinde yok, işte bu nedenden dolayı gönüllere daha derinden hitap edebiliyor. Serahsi “anıt mezar”  çalışmaları sırasında fakültemiz öğrencileri orayı ziyaret edip, akile ve adak kurbanları ile bölgede yemek vermişlerdi.  Velhasıl, burada bize her gün bayram gibi desek abartmış olmayız. Cumhuriyet bayramı da iki ülke arasındaki benzerlikleri gösterdi, her iki ülkede laik demokratik, üniter, sosyal hukuk devleti olarak nitelendiriliyor. Kırgız anayasanın ilk maddesinin ilk bendi bu. Buradaki laik terimi üzerine epey tartışma olmuş, en sonunda “Devlet yönetimine dinin karışmaması” olarak tanımlanmış. Din eğitimi hocamız Seyfullah beyden aldığım bilgilere göre,  anayasanın 4.  ve 7. maddelerinin bu hususa dairmiş, 20. Madde din ve vicdan hürriyeti üzerine. O zaman İslam dünyasında bu özelliklere sahip, demokrasi deneyimi en köklü, yönü sürekli Batıya doğru, insan haklarını evrensel standartlara yükseltmeye çalışan bir ülke Türkiye, anayurt; atayurt ise Tanrı dağlarının eteğindeki Kırgızistan.

Velhasıl, belki biraz abartmış gibi gelebilir size, ama yaşanan dini ve milli bayramdan sonra hukuk/fıkıh geleneğimizin önde gelen alimlerinden Serahsi hazretlerinin maneviyatını bu coğrafyada tescil eden anıt mezar açılış bayramının verdiği duygular  iyice etkinliği hissettirmiş olsa gerek ki, fakültemiz ve öğrenci yurdumuzun maddi ve manevi açıdan yenilenmesi, 20 yılının akademik bir etkinlik ile kutlanması için çalışmalar ümit veriyor. Rabbim hepimizin yolunu asan ve Çorum tabiriyle soluğu doğruya olanlardan kılsın.

04. 11.12. Oş/Kırgızistan

Prof. Dr. Mevlüt Uyanık

– Haber Lotus –

HLotus

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.