Bana sürekli olarak bazı insanlar, neden Dini konulara değindiğimi, neden bu denli kafa yorduğumu ve neden üzerinde ısrarla durduğumu merak ederler ve hep bana bu soruları sorarlar. Cevap çok basittir. Kuran’ı okuyup anlamış olan bir insana Allah Kuran’da tebliğ görevi vermiştir. “Tebliğ”nin kelime anlamı uyarmak demektir. Allah insanın bencil olmasını istemiyor. Anladığını ve öğrendiğini anlatmasını, insanlara Allah’ı ve O’nun Dinini izah etmesini emrediyor. Buna Kuran’da Allah “emr-i bi-l maruf, nehy-i anil münker” yani “iyiliği emredip, kötülükten men etmek” demiştir. Bu konuya dair olan ayetlerden biri Al-i İmran Suresi’nin 104. ayeti şöyledir:
Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır.
Yani bu görev Müslümanındır. Kimseye has değildir. Anlayan herkesin üzerine sorumluluk yüklemiştir Allah. Benim yapmaya çalıştığım da budur. Sizlerden de aranızda bu sorumluluğu vicdanında hissedenler varsa bu şekilde davanmalıdırlar. Çünkü ayetin eğer son cümlesine bakarsanız, Allah kurtuluşa erenlerin bu kişiler olacağını söylemiştir. Her Müslüman sadece Allah’ın rızasını isteyeceği için bu görevi üzerine almalı ve de uygulamalıdır.
Öte yandan çok önemli bir mevzuya daha değineceğim. Dini anlatmak kesin ve kesin olarak söylüyorum para karşılığı yapılmaz. Bu haramdır. Böyle yapan insanların samimiyetsiz olduklarına peşinen hükmedebilirsiniz. Mesela her Ramazan ayında, muhakkak ki malumunuz TV kanallarımız ilahiyatçı hocalarımızla dolar. Anlatımlarındaki HAKK olan ve SAMİMİ olan kısımları tenzih ederim. Lakin TV’ye çıkıp, Dini anlatıkları programlarda 50 bin TL ile 80 bin TL arasında para alan bu kişilere her daim şüphe ile yaklaşınız. Çünkü insan İslam’ı herhangi bir çıkar için değil Allah istediği için anlatır. Bu sonuca nereden varıyorum. Tabi ki yine TEK KAYNAK OLAN KURAN’DAN. Pek çok ayette geçer ama şu an Furkan Suresi’nin 57. ayetini örnek vereceğim:
De ki: “Ben buna karşılık, Rabbine doğru bir yol tutmayı dileyen (insanlar olmanız) dışında sizden bir ücret istemiyorum.”
Ayetin anlamı çok açık. Hiçbir peygamber Allah’ın varlığını ve birliğini ve O’nun yolladığı Dini para karşılığı anlatmamıştır. Bu konuyu unutmayınız. Çok çok önemlidir zira. Dini bir ticaret konusuymuş gibi görenlerden uzak durunuz!
Şimdi gelelim YOBAZLIĞIN VAZGEÇİLMEZ AŞKI OLAN KADINA DAYAK MEVZUSUNA. Yobazlığın kadınlara olan düşmanlığı hakikaten de çok hayret vericidir. Peki dayanakları nedir? UYDURMA HADİSLER.
Kadın düşmanı, kadını geri bir varlık olarak nitelendiren yobazlar kadınları dövmeyi de bir şart olarak görürler. Bunu da sözümona Kuran’daki bir ayete dayandırırlar. Bu ayet Nisa Suresi’nin 34. ayetidir. Şu anda elinize alacağınız tüm Meallerde, tıpkı başörtüsü konusunda olduğu gibi, bu ayetin “kadınları dövünüz” şeklinde çevrildiğini görürsünüz. Çünkü var olan bütün çeviriler GELENEKÇİ MÜFESSİRLER’indir. Bir tek Yaşar Nuri Öztürk benim birazdan anlatacağım şekilde de yorumlanabileceğini söylemiştir. Ama Arap dünyasında benim gibi yorumlayan başkaları da vardır. Ne var ki korkudan ağızlarını açamamaktadırlar. Çünkü bu gibi konularda gelenekçi anlatımın dışına çıkarsan mürted (Dinden çıkmış) ilan edilirsin ve ölümüne fetva çıkar. Yani doğru anlamını anlayan da öyle kolay kolay dile getiremez.
Nisa Suresi’nin 34. ayetinin Arapçası şu şekildedir:
“…Vellâtî tehâfûne nuşûzehunne fe ızûhunne vahcurûhunn (vahcurûhunne) fîl medâcıı vadrıbûhunne…”
Ayetin Türkçesi: (DİYANET İŞLERİ MEALİ)
…(Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) onları (hafifçe) dövün….
Öncelikle şunu söyleyeyim tüm meallerde parantez içindeki anlatım Müffesirin “bu benim yorumumdur” dediği bölümdür. Yani Kuran’da aslında o ifadeler geçmez. Arapçadan Türkçeye çevirirken eksik gedik anlam kalmasın diye böyle yaparlar.
Diyanet İşlerinin “başkaldırı” olarak çevirdiği kelime “nüşuz”dur. Kelimenin anlamı “tümsek”tir. Bir de “ilişkide zorluk çıkarmak, geçimsizlik” anlamı vardır. Allah eşler arasında böyle bir durum olduğu takdirde önce erkeğin kadınla konuşarak durumu anlamasını, yanlış olduğunu düşündüğü noktada ona öğüt vermesini emretmiştir. Eğer anlaşmazlık bu şekilde çözülmüyorsa yatakların ayrılmasını söylemiştir. Bugün anlaşmazlığa giren evliliklerin çoğunda zaten bunlar yapılmıyor mu? Önce konuşularak çözülmeye çalışır. Bu şekilde sorunlarını çözemeyen çiftlerin pek çoğu da bir müddet de olsa yataklarını ayırırlar.
Diyanet Mealine göre eğer bu yapılanlar fayda etmezse kadın dövülmelidir. Ama sadece Diyanet’e göre değil, neredeyse tüm meallerde böyle çevrilir. Ama bakınız ne yapıyorlar! Kendileri çok şefkatli amcalar olduklarından(!) ayetin orjinalinde hiçbir şekilde bulunmayan -hafifçe- ibaresini ekliyorlar. Yani kendilerinde haşa Allah’ın hükmünü hafifletiyorlar. Kendi içlerinde yaşadıkları çelişkiyi görünüz.
“Dövün” ya da “vurun” olarak çevrilen kelime “vadrıbu”dur. Arapça D-R-B kökünden gelir. Evet doğrudur bir anlamı gerçekten de “vurmak”tır. Bu anlamına zaten Türkçede kullandığımız “darbe” kelimesinden aşinasınız. Peki bu kelime tek anlamlı mıdır? Hayır değildir. Bir anlamı da “uzaklaşmak, seyahat etmek, yola gitmek” demektir. Nitekim Kuran’da Bakara Suresi’ni 273. ayetinde, Taha Suresi’nin 77. ayetinde ve Al-i İmran Suresi’nin 156. ayetinde bu anlamda kullanılmıştır.
Yani Cenab-ı Allah, eğer yatak ayırmada da bir sonuç alamazsanız “evlerinizi ayırın, yol yapın, uzaklaşın” demektedir. Peki bugün de zaten pratikte yapılan bu değil midir?
Kaldı ki eğer bu kelimeyi gelenekçilerin tercüme ettiği gibi “dövün” manasında kullanacak olursak o takdirde erkeğin öyle hafifçe filan değil, kadının ağzını burnunu kırması gerekir. “D-R-B” kökü hafifçe vurmak anlamına gelmez çünkü. O anlamı, basbayağı vurmaktır. Peki madem kadının ağzını burnunu kırmamıza müsade var o zaman “boşanma” neden var? Kuran’da boşanma vardır. Allah önce ağzını burnunu kırın, olmadı boşanın mı diyor? Haşa. Böyle uydurmalara inanmayın. Geçinemeyen insanlar en sonunda boşanırlar. Ayette kadını dövün manası kesinlikle yoktur.
Belki şimdi üzerinizde oynanan yobaz oyunların ciddiyetini daha iyi anlamaya başlamışsınızdır… İslam’ın en büyük düşmanı yobazlardır. Ama aynı zamanda tüm insanlığın da en büyük düşmanlarındandırlar. O nedenle Kuran’a uyunuz! Dinin Özü Olan Kuran’a Sarılınız. Çünkü sizi yobazlıktan ancak Allah korur.
Ahmed Yenigün
– Haber Lotus –
HLotus
Kaleminize sağlık hocam gayet yerinde ve açıklayıcı bir yazı olmuş,Allah razı olsun.