Ana Sayfa > Gündem > Mevsimlerden Lale

Mevsimlerden Lale

lale1

Hikaye o ki; fırtınalı bir gecenin sabahında, bir yaprağın üzerindeki çiğ tanesine yıldırım düşmüş, yaprak alev almış. Alev alan yaprak, çıkan rüzgarın etkisiyle o anda donmuş, laleye dönüşmüş. Lale göbeğinde yer alan siyah gölgeler, yıldırımdan arta kalan yanık izidir, denilir. Renkleri de, güneşin fırtınaya olan kıskançlığından.

Yunan mitolojisi kendi üzerine alınsa da, hikaye İran mitolojisindendir.  Lale, varlığı insanlarca keşfedilmiş en eski çiçeklerden.

Rengarenk ve mağrur halleriyle boy gösterirler mevsimi gelince.

En çok beyazına takılıyor gözlerim. Düşünüyorum sonra. Lale deyince aklıma neler geliyor.

Birliğin temsili, Lale devri, çok sevdiğim bir arkadaşım, ayetlerin kenar süsleri, renk armonisi, divan edebiyatı, ilk hali, son hali, tırtıldan kelebeğe o meşhur şarkıya kadar bir çok çağrışım sıra kapmaca oynuyorlar zihnimde.

Sokakta yürürken her yerden önüme çıkıyorlar gibi. Sanki ben sabit duruyorum, onlar hareket ediyorlar. Nasıl başardıklarını bilmiyorum ama o renkleriyle –hatta beyazı bile- muhteşem bir tablonun içine düşmüşsünüz hissi yaratıyor.

Lale Anadolu’dan köken alan yüzyıllar boyu bahçelerin baş tacı olmuş bir çiçek. Osmanlı’da bir döneme ismini vermiş, daha sonra Osmanlının çöküşü ile Anadolu’da unutulup, Hollanda’da yeniden doğmuş. İlginç olansa bugün Hollanda’nın sahiplendiği bu Anadolu çiçeği o yıllardaki kıymeti nedeni ile oralara padişahların hediyesi olarak gitmiş. 

Peki lale Anadolu’dan Hollanda’ya nasıl gitmiş?

1562 yılının  sonbahar gününde  İstanbul’a bir gemi yanaşır. Bu gemi, Kuzey Avrupa’dan, İstanbul’daki doğunun o eşsiz ve değerli  kumaşlarını almak için gelmiştir. Birkaç gün limanda kaldıktan sonra, İstanbul’dan yüklediği birbirinden değerli  kumaşları alarak Kuzey Avrupa’nın Arves Limanına hareket eder. Arves Limanında  bekleyen tüccar, paketlerin içinden çıkan bir paket Lale soğanına pek bir anlam veremez önceleri. Bunun Türklere özgü bir bitki olabileceğini ve Türk tüccarın kendisine bir jest yapmak istemiş  olabileceğini  düşünür.

Akşam olunca soğanları ateşte kızartır. Bir kısmını  yedikten sonra çok lezzetli olmadığını  düşünür ve kalan soğanları  bahçesindeki lahanaların yanına diker. 1563 baharında Arvesli tüccarın bahçesinde bölgede o güne kadar örneği görülmemiş  çiçekler bitiverir. İşte bu çiçekler Hollanda’da açan ilk lalelerdir.

Tüccar bu güzel çiçeklerin Lale olduğunu bilmez ve dönemin sayılı  botanikçilerinin birinden yardim ister. Botanikçi de, Avrupa’nın  en ünlü botanikçilerinden Carolus Clusius’a bir mektup yazarak bu çiçekleri tanıyıp tanımadığını  sorar.  Şimdiye kadar  hiç görmediği  bu çiçeği araştırmaya  koyulan Clusius, daha sonraları Lalenin Avrupa’ya yayılması ve tanınıp çoğalmasını sağlar.

An itibariyle İstanbul’un simgesi olarak kabul edilmiş bir  büyülü çiçek lale.   Temsil ettiği onca şey var. 

Dünden bu güne taşıdığı, hem kültürel hem de içsel mesajlarıyla her daim özel kalacak olan bir çiçek lale.

Turizm tanıtım reklamlarımızın baş kahramanı lale. Festivalleri düzenlenen, bir soğancıktan güzel bir çiçeğe dönüşen lale.  Bakınca uyandırdığı  duygularla  insanın içini dolduran lale.

Sen gönüllerde aç her daim. Aç ki huzur bulunsun, aç ki içimiz  aşkla dolsun…

Gülşen Kazgın

– Haber Lotus –

HLotus

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.