Ana Sayfa > Edebiyat > Yazmak Üzerine: 30 Maddede “Niçin Yazarız? (Part 2)

Yazmak Üzerine: 30 Maddede “Niçin Yazarız? (Part 2)

Yazmak Üzerine: 30 Maddede “Niçin Yazarız? (Part 2)

13. Sait Faik gibi daha da ileri gidip “Mesleğim olduğu için yazıyorum.” diyebilirler.

14. George Orwell, niçin yazdığını açıklarken

Henüz beş altı yaşlarındayken büyüyünce bir yazar olacağımı biliyordum.

der. Yazarların erken yaşlarda bile çevresindeki insanlardan oldukça farklı (ayrıcalıklı) olduğunu ima eder. Orwell, yazma içgüdüsünü; bencillik, estetik merak, tarih merakı, siyasal amaç gibi dört madde altında toplarsa da satır aralarında yazarı kutsamaktan geri durmaz.

15. Manganellı;

Belki de yazmak, doğuştan küçük hırsızlıklara ya da düzenbazlığa eğilimli ama büyük ölçüde suç işleme yürekliliğine sahip olmayan kişinin dolandırma biçimidir.

diyor. Çok duymuşuzdur, “keşke yazmaya hiç bulaşmasaydım ya da beni yazmaya zorlayan nedenlerim var.

16. G.B Shaw: O, başka bir şey yapmayı bilmediği için ya da çalışmaya pek yatkın olmadığı için yazdığını söyler. Edebiyat kimi yazarlara göre de halkın bir silahıdır ve yazar halkının isteklerinin ve kavgalarının sözcüsüdür. Ayrıca yazarın yazma korkusu da vardır.

17. “Yazma korkusu”nu gidermek için kendimi kalemlere, kâğıtlara alıştırmak gibi bir huyum da var.” ( Edip Cansever )

18. Evet, dehşetle gözleriyle bütün bedeni ve ruhunu sorgulanmaya başlanmıştır. Yazmanın suçu bulaşmıştır üzerine, İçinde bulunduğu huzursuzluk öylesine büyük olur ki artık dayanamaz.

Acı kırıntıların arkasında koşar durmadan soluk soluğa. Buna karşın ince rüzgâra karşı durup en içeriden gelen sesiyle karşılar bir çiçeğin kokusunu. Yerle bir edilmiş dünyada anlam arar geçici de olsa yıkıntılar arasında. Hiçbir güç bu yürüyüşü durduramayacaktır artık. Çığlık çığlığa bağırır içindeki çürümüş her şeye. İsyan bayrağını açmıştır karmaşık labirentler arasında ölümsüzlüğe. En zor olanı da budur zaten. Ölüm düşüncesine karşı meydan okur, böyle ölümü yenebileceğini düşür.

O zehir zakkum zamanlarının tutanakçısıdır artık. Her seferde çırpındıkça dibe batar. Hiç kuşku kibir cendere sıkmaya başlamıştır onu bu iğreti yaşamda. Yazdıkça gözlerinin bağı çözülür ve her şeyden kuşku duymaya başlar. Bir kopuş durumunu hisseder. Bilincini yitirir kimi kez. Artık o iflah olamayan bir çocuktur kendi karanlık sultasında. Bilinçaltındaki sonsuz kutuyu açmaya çalışır. Orada dolaşır kendi hâlinde, bazen kaskatı kesilir yazma eylemi karşısında. İçten içe kanamaya başlar histeri krizleriyle. Katlanılmaz derin bir yara duyar her bir hücresinde. Onu sıkan dar çevreye tepki olarak kalemine sarılır. O masal anlatmaz; gerçekliğin içinden fırlayarak gerçeğin yanılsamasını yazar bize.

19. Kederle dünyadaki olgulardan bağımsız, mücadele içinde zorunluluk olarak anlarını gün ışığına çıkarmak adına didinir durur. Tamamen bir ermiş tavrı sinmiştir üzerine. Dolayısıyla öznel bilincine dayalı bir dünya kurgular ama bu kurgu dünyası öyle gerçeklikten de kopuk değildir.

20. Yemek için masaya oturuyoruz, sabahleyin işe gidiyoruz… Sevmediğimiz adamlara kızıyoruz. Bütün bu yaptıklarımızdan pek başkacalığı yok yazdıklarımızın: hepsi de bir şey için yapılmıştır… Kendimden yana: falan derginin falan sayısına yazı yetiştireyim, falan yazımı biraz açayım, bütünleyeyim, şunu bir eleştireyim diye yazmışımdır. ( Hüseyin Cönktürk )

21. Bir deli gömleği giymiştir, bu yüzden bir bıçak kadar keskindir yazdıklarına. Sevdiği biriyle konuşuyormuş gibi onu heyecanlandırır yazmak. Etrafında olup bitenin farkındadır. Duyarsızlaşmaz ama kendi penceresinde bakar bütün olanlara. Deneyimin koşulları tarafında sınar kendisini. Duygu ve akıl ona güvence verir yalnızca.  Bir nevi yazıya dönüşür ve bu bile onun bir düşle baş başa kaldığını imler.  Hiç kuşku yok ki yazar, ruhunun röntgenini yazıyla anlatır içi burkularak. Orada seslenir. Yitirilmiş kişiliğini yeniden kazanmak için. O, aramızda yaşayan bir yabancı olur. Aynı zamanda o bedenini ve ruhunu özgür kılmak için de yazar.

22. “Bir insan özellikle benim gibi bir insan ne zaman yazmaya başlar? Daha doğrusu, ne zaman onun için yaşadıkları, hissettikleri, düşündükleri artık ifade etmekten kaçamayacağı bir yoğunluğa ulaşır? ( Oğuz Atay )

23. Rasim Özdenören diyor ki:

Yıllar öncesinde, bir arkadaşım, bana üniversitede kalmamı ve akademik çalışmalara kendimi vermemi öğütlemişti. Sonradan kendisi başarılı bir öğretim üyesi olan bu arkadaşıma, o zaman biraz ukalaca görünmüş olsa da şunu söylemiştim: Senin dediğin işi herkes yapabilir, ama benim tasarladığım çalışmayı benden başka yapabilecek kimse yoktur.

24. Söz vermiştim kendi kendime: yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da bir hırstan başka ne idi. Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim; hırs, hiddet, neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. Oturdum. Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım. ( Sait Faik )

25. Necip Fazıl’ın çarpıcı anlatımıyla belki beyninize bir “kıymık” saplamış olacaksınız. Bu anlamda “şizofrenikan”ı yaşamayan yazar hemen hemen yok gibidir. Yazının türüne, (şiir, hikâye, roman) ve yazarın şahsiyetine göre bu hâl az veya çok şiddetli olabilir.

26. Yazarların dünyası, kimi zaman birbirinden çok farklı kimi zaman da birbiriyle iç içe bir yığın duyguları, düşünceleri, heyecanlar, hayalleri, rüyaları, istekleri, merakları, nefretleri, korkuları, sevinçleri vardır. “Ama aslında bu konuda söylenecek hiçbir şeyim yoktu. Hiç bilmiyorum. Bu tuhaf etkinliğin ne olduğu hakkında hiçbir zaman bir şey öğrenemedim. Bence bu 2027 yıllında sona erecek. Bir anda bitecek, sonra kimse bir şey yazmayacak artık.” ( Marguerite Duras )

27. Gabriel Garcia Marquez, “dostlarım beni daha çok sevsinler” diye cevap verir.

28. Cesare Pavese /yaşama uğraşı/ kitabında şöyle der; 

Sevişmek gibi bir şeydir şiir yazmak: duyduğu tadın paylaşılıp paylaşılmadığını hiç bilemez insan.

29. şöyle düşünen yazarlar da vardır:

Çıldırmamak, dünyadan gitmeden önce iz bırakmak, Ölümün elinde bir şeyler kurtarmak, Yazmasam yaşayamam.

30. Şair Nordbrandt ise niçin yazdığını kısaca şöyle dile getiriyor:

karmaşık duyguları, bölünmüş kişiliği dile getirse bile hem kendine özgü gizemi hem kendine özgü sesi ile güzel olan bir şeyler yazmaya çalışıyorum.

Sonuç olarak,

Onlar bazen toplumun dışladığı lümpenler, sıra dışı ve olumsuz kişiler olurlar. Negatif kişiler topluluğu… Kendi sorunlarını çözememiş ve topluma kendini kabul ettirememiş olumsuz karamanlardır.

Onlar tarih boyunca bazen tanrının lanetlediği bazen de Platon’un devletinde yer almayacak kadar aşağı insanlar topluluğudur.

HLotus

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.