Ana Sayfa > Edebiyat > Yitirdikçe Arılaşan Evrenin Ritminde Dans Etmek

Yitirdikçe Arılaşan Evrenin Ritminde Dans Etmek

Arayışın içinde kaybolmanın maliyetini belirleyip bir kaybın bedelinin ne olması gerektiğine dair üretici olabilir misin? Bir tohumun toprağa karışmasının ve filizlenmesinin ötesinde su ve ışığın dehasını görmek, aydınlanma için sarf edilen çabaya yeterli midir? Ama bana kalırsa bir ağacın gölgesinde güneşi izlemenin ve batan bir günün romansını kalpte hissetmenin derin bir ruha işaret ettiğini dile getirmek son derece abestir…


Açık olduğu iddia edilen bir gerçeğin insanın kaosunu bitireceğinden şüphe etmemek, tüm uydurmalara kapı açmanın başka bir tezahürü değil midir? Bir şeyi vazıh hâle getirme çabası ve her cevabın bir soruya ait olduğunu savunma gayesi, insanın en büyük çıkmazlardan biri olsa gerektir.


Duru bir suda izliyorum aksimi. Dalıyorum geçmişin kollarında bir gelecek uykusuna. Rüyalarımı süsleyen hayallerimin ta kendisidir. Hepsi zarif birer çiçek gibi güzelleştiriyor her bir yeri. İçime çektiğim bir lavanta kokusunun esrikliği gibi kurduğum bütün bu hayaller. Uyanıyorum ardından rüyaların en can alıcı yerinde. Bazen korku ile karışık attığım adımlarım geliyor aklıma ondandır bu âni sıçrayışlarım en güzel rüyalarımın derinliğinden. O an yine dalasım geliyor rüyaların en güzel yerine. Bunu yapmakla bir okyanusa acemice dalmak arasında bir fark olmadığının idrakindeyim üstelik

Yaşamaktan kaçmak ki bazen yaşamanın ta kendisi daha doğrusu yaşayabilme imkânın tek ölçütü. Peki nedir kaçabilmenin imkânı diye düşünüyorum çok cesurmuş gibi. Ya da boşver, tanıyan herkesin çok cesur dediği o insanların cesaretmiş gibi sanılan duyguları hakkında konuşalım biraz da hatta cesaretin kül ettiği ihtişamlardan bahsedelim artık…

Cesaretin yok ettiği o emin dolu düşüncelerimin yıktığı o dev kalelerin bir zamanlar burçlarında ne bayraklar sallanmıştı, gözlerimle görmüştüm. Bir liva dalgalandırmaktır zafer, hangi burçta dalgalanırsa tatmin olur insan. Herkes bir zirveye dikmek istiyor livasını, her birinin gözü zirvede, bir telaş almış onları, elinde livasıyla nefes nefese koşuyor kimi görsem. Hayat dediğin bir tatmin olma telaşı diyorum sonra.

Bu döngüde telaşsız yaşamanın imkânı nedir diye soruyorum kendime; içimdeki başka şeyleri uyandırmamaya özen göstererek. Mutluluğu ve benzer duyguların tatminliğini arıyor insan, fark ediyorum. Hâlbuki ne kadar mahrum olursa o kadar kendine yaklaşabilir. Mahrumiyet insanın kendine yaklaşmasının yegâne ölçütü -en azından bana göre-.

Yitirdikçe arılaşır evrenin ritmi ve bu ritim ile dans etme yeteneğidir yaşamın esas tılsımı. Aradığın tüm cevaplara mahrumiyetin seni terbiye etmesiyle yaklaşabilirsin. Hiçlik seni eğittikçe, yok’luğun lezzetini tattıkça anlayabilirsin hayatın matematiğinin bildiklerinden çok başka olduğunu.

HLotus

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.